Ülkede her Allah’ın günü öyle acayip şeyler oluyor ki başkalarının yerine utanmaktan yorulduk.
Oyuncu Uraz Kaygılaroğlu, fotoğraf sanatçısı olan sevgilisi Sayna Soleimanpour’un “Life in Plastic” adlı sergisi için kamera karşısına geçmiş. Elinde kasap bıçağı ve kesik kadın kafası tutarak pozlar vermiş. Tabi doğal olarak sosyal medya kullanıcıları tarafından büyük bir tepki gördü. Ardından Instagram hesabında bir paylaşım yapan Kaygılaroğlu, “Sakin olalım dostlar” yazarak tepkilerin abartı olduğunu ima etti.
Sakin olamıyoruz Uraz Kaygılaroğlu!
Kadın cinayetlerinin gündemden düşmediği ülkemizde, böyle bir poz şekli sanat olamaz. Bu rezilliğe sakin de kalınamaz! Buna sanat değil, rezalet denir. Hadi sevgilin düşünemiyor, sen nasıl böyle bir hataya ortak olabilirsin? Bu ülkenin sevilen bir siması iken kendini düşürdüğün bu duruma değdi mi sözde sanatınız? Üstelik bir kız çocuğunun babası olarak bu iğrenç görüntülere imza atmak yakışmadı sana.
Büyük ihtimalle bu pozlar için Ressam Caravaggio’dan esinlenmişler. Bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim. Özellikle aşağıda okuyacağınız ünlü eserlerinin isimlerini görünce, neden Caravaggio’dan esinlendiklerinden emin olduğumu anlayacaksınız. Merak edenler internetten eserlere göz atabilir.
Ressam Caravaggio kimdir?
1571’de doğan, 5 yaşında Milano’daki veba salgınından kaçan, babasını ve büyükbabasını bu salgında kaybeden,13 yaşında annesini kaybeden Caravaggio, içindeki üzüntüyü, öfkeyi, kaygıyı ve stresi resim yaparak atmaya çalışan bir gençtir. Çok küçük yaşlarından gençlik çağlarına kadar ağır sıkıntılarla boğuştuğundan psikolojisi bozulmuş, kavgacı ve öfkeli birine dönüşmüştür. Hatta sürekli sorun çıkarıp başını derde soktuğu için yaşadığı yeri terk ederek Roma’ya yerleşmiştir.
Roma’nın önde gelen ressamı Guiseppe Cesari’nin atölyesinde çalışmaya başlamış, burada bir kaza geçirerek kötü şekilde yaralanmış ve ustaları tarafından atölyenin bir köşesine tabir-i caizse öylece atılmıştır. Sonradan hastaneye kaldırılsa da yaşadıklarından ötürü insanlara olan öfkesi katlanarak artmıştır. Ressamlık hayatında başyapıtlar üretiyor olsa da Caravaggio’nun özel hayatında her zaman bir sorun vardır. Küçük düşürülmüş, incitilmiş, güvendiği tüm dağlara kısa sürede karlar yağmıştır. 1603 yılında arkadaşlarıyla hapse giren Caravaggio, 1604 yılında hapisten çıkar çıkmaz bir meyhanede, masaya gelen enginardan sebep garsona saldırmış ve yaralamıştır. 1605 yılında kendini yeniden mahkemede bulan Caravaggio, kapıları tahrif etmekten, eski ev sahibesinin evini taşlamaktan ve bir notere ağır zarar vermekten suçlu bulunmuştur. 28 Mayıs 1606’da hayatının en ciddi kavgasına karışan Caravaggio, bir tenis kortunda ezeli rakibi Ranuccio Tomassoni’nin ölümüne sebep olmuştur. Ardından Roma’dan ayrılıp kayıplara karışmıştır.
Caravaggio’nun hayatındaki sorunlar bunlarla da sınırlı değil. Merak edenler araştırıp okuyabilir. Anlatmak istediğim ise şu ki Caravaggio’nun başyapıtları, aslında hayatını, içindeki hayal kırıklıklarını, öfkesini dışa yansıtan eserlerdi. O, duygulara ve algılara yönelik bir sanat akımına kendini kaptırmış bir sanatçıydı.
Başyapıtlarından bazılarının isimleri şu şekilde:
“Judith Holofernes’in Başını Keserken”, “Davut Golyat’ın Kafası İle”, “Vaftizci Yahya’nın Başının Vurulması”, “Azize Lucia’nın Gömülmesi”, “İsa’nın Kırbaçlanması”, “Aziz Petrus’un Çarmıha Gerilmesi”, “Aziz Matta’nın Şehit Edilişi”, “Hilebazlar”, “Hz. İsmail’in Kurban Edilmesi”, “İsa’nın Mezara Konulması” ve daha niceleri…. Eserlerin isimlerinden ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Sağlıklı bir insanın onun eserlerini derinlemesine incelerken içinin kararmaması ve ürpermemesi imkânsız. Resimlerindeki insanların gözlerinde dehşetin yansıması, korku, çaresizlik duyguları ile kan ve kaos görebilirsiniz. Dolayısıyla Caravaggio eserlerini sanat için bile olsa örnek almak, ruhunda derin yaralar olan insanın tercihidir. Bu elbette şahsi fikrim zira ben bir resim sanatçısı değilim. Halkın tepkisine ve şahsi duygularıma bakarak söylüyorum bunları.
Bu sözde sanatı görüp de etkilenecek, beğenecek olanlar muhtemelen ruh hastaları ve katiller olacaktır. Fakat benim gibi fotoğrafa bakar bakmaz aklına Münevver Karabulut ve Özgecan Aslan cinayetleri gelenler, sizden de fotoğraflarınız da iğrenecekler. Zira bu ülke o fotoğrafların gerçeğini defalarca yaşadı. Eğer fotoğraflara tek kelime ile yorum yapmak gerekirse “hadsiz” demeyi uygun görüyorum.
Çok sevdiğim bir oyuncuydun ancak bu sapkınlıktan sonra benim için desteklenecek bir şahıs değilsin. Kadına şiddet ve çocuk hakları başta olmak üzere hiçbir toplumsal konuya desteğini de bu saatten sonra samimi bulmam. Çünkü bu denli umursamaz bir hareketin sahibi, hiçbir hakkın savunucusu olamaz. Bu ülkede testereyle, bıçakla paramparça edilen, bedeni varillerde yakılan, bazılarının hala parçalarına ulaşılamayan kadınlar oldu. Bunu nasıl unutursunuz. İnsanların damarına basmak olacağını aklınıza getirmediniz mi?
O ucube fotoğrafları da sosyal medyada yaymayalım. Malum 18 yaş altı çok fazla kullanıcı var. Çocukların tertemiz zihinlerini, şiddeti normalleştiren görüntülerle kirletmeyelim. Oyunlardaki şiddet bile çocukları çok fazla etkilerken sevdikleri genç bir oyuncuyu bu halde görmeleri onları sarsabilir. Bu mide bulandırıcı görüntüler derhal ortadan kaldırılmalıdır.