Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davos’taki “One minute” çıkışından sonra en çok gururlandığım konuşmalarından biri dün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki hitabı oldu. Erdoğan yine ve daha da güzel şekilde ‘tarihi bir konuşma’ yaptı.

Bu konuşma ile ilgili olumsuz yorumlarda bulunanlar ve Erdoğan’ın çıkışlarını samimi bulmayanlar da oldu. Bu noktada şunu ifade etmek isterim ki dünyadaki hiçbir lider BM Genel Kurulu’nda Birleşmiş Milletler’in işlevini yitirdiğini, hantal ve âtıl bir yapıya dönüştüğünü bu kadar rahat ifade edemezdi.

Hiçbir lider Batılı devletlere “barbar”, Netanyahu ve ona destek verenlere “katliam şebekesi” sıfatlarıyla seslenemedi. Küresel güçlerin kurduğu ve yönettiği Birleşmiş Milletler’in toplantısında “Dünya beşten büyüktür” cümlesini kurabilen tek lider Erdoğan.

Erdoğan’ın yaptığı şekilde bir konuşmayı, başka bir lider yapmış olsun muhakkak sonunu getirmişlerdi. Ancak yıllarca hedef alınmasına rağmen Erdoğan’ın ne şahsına ne davasına ne de planlarına zarar veremediler.

Algı operasyonları ile milletimizi birbirine düşürdüler, ekonomimizi düzenli olarak sarstılar, dış baskılarla dikkatimizi dağıtmaya, gücümüzü zayıflatmaya çalıştılar ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerlemesini durduramadılar. En çok baltalamaya çalıştıkları savunma sanayimiz, her yıl daha da ivme kazanarak büyüdü.

Bu nedenle Erdoğan siyasetini savunmak, bir parti meselesi değil vatanperverlik meselesidir. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, vatanımıza, milletimize, dinimize ve değerlerimize pozitif katkı sağlayan insanların yanında yer almak boynumuzun borcudur.

Hala aramızda Avrupa ülkelerini duyarlı, medeni ve ahlaklı zannedenler var. Bu insanların ya dünyadan haberi yok ya da Türkiye’nin selameti, bekası ve çıkarları umurlarında değil. Dünyadaki savaşları Batılı devletlerin durduracağına inananlar, savaşları onların çıkardığını ve bundan ciddi şekilde faydalandıklarını bilmiyorlar mı?

Adaleti önce kendi içimizde sağlamalıyız!

Yazımın bu kısmında Sayın Erdoğan’a hitaben devam etmek istiyorum. BM Genel Kurulu’ndaki konuşmanızı hayranlıkla dinledim. Siyasi hayatınızın başladığı günden bu yana çizginizden zerre şaşmadan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti’nin çıkarları, refahı ve geleceği için canınızı dişinize takarak çabaladığınızın şahidiyim.

Sadece ülkemizin ve milletimizin değil tüm dünya mazlumlarının derdiyle dertlendiğinizi ve diplomatik ilişkilerinizde mazlumların çıkarlarını savunmak ve korumak adına attığınız adımları da biliyoruz. Bu denli ağır yükün altında tek başınıza mücadele ederken ülkemizdeki bazı sorunları gözden kaçırmanız da normal.

Fakat bilmelisiniz ki milletinizin beli, yapılan haksızlıklardan, adaletsizliklerden ve usulsüzlüklerden dolayı bükülmüş durumda. Adaletin sadece zengine ve arkası güçlü olana değil her bireye eşit şekilde işlemesi en büyük beklentimizdir.

Özellikle Narin Güran cinayetini örtbas etmeye çalışan siyasi ve askeri isimleri açıklamasanız bile görevden almanız ve cezalandırmanız, kanayan vicdanlarımızı bir nebze olsun rahatlatacak, yüce Türk adaletine olan güvenimizi sağlamlaştıracaktır.

Ayrıca Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel, kendi kızı tarafından uğradığı iftira nedeniyle 18 yıl hapse mahkûm edilmiş, haksız yere itibarı sarsılmıştır. Bu konuyla yakından ilgilenmenizi ve aile kurumlarına hasar açan KADEM uygulamalarının yeniden gözden geçirilmesini sağlamanızı rica ediyoruz.

Polis Şeyda Yılmaz’ı şehit eden katil Yunus Emre Geçti’nin, 26 ayrı suçtan sabıkası olmasına rağmen nasıl bu kadar rahatça ortalıkta dolaşabildiğinin hesabının sorulmasını talep ediyoruz.

Adaletin dünya mazlumları için sağlanması gayretinizi her zaman takdir ettik, gururla arkanızda durmaya devam ettik. Ancak adaletin önce kendi ülkemiz ve milletimiz için sağlanması en büyük temennimizdir.