HEP şöyle düşünmüşümdür: İnsan, insan ile zenginleşir. Ayrıca şu husus yine kalbimizin bir yerinde büyüklerin bize mukaddes bir emaneti gibi durur: İnsan, insan gölgesinde yetişir. Bu sebeple bu toprağın mayasını ince eleklerden eleyerek damıtıp billurlaşmış söz incileri şeklinde kalplerimize sunarak bizleri bu vatana tapulayan ehl-i dile sahip çıkmak gerekir. Bu nasıl olur peki derseniz şöyle derim. Önce tanıyarak.Hürmet ederek.Ne söylediklerine gönül kulağımızı vererek.
HEP şöyle düşünmüşümdür: İnsan, insan ile zenginleşir.
Ayrıca şu husus yine kalbimizin bir yerinde büyüklerin bize mukaddes bir emaneti gibi durur: İnsan, insan gölgesinde yetişir.
Bu sebeple bu toprağın mayasını ince eleklerden eleyerek damıtıp billurlaşmış söz incileri şeklinde kalplerimize sunarak bizleri bu vatana tapulayan ehl-i dile sahip çıkmak gerekir.
Bu nasıl olur peki derseniz şöyle derim.
Önce tanıyarak.Hürmet ederek.Ne söylediklerine gönül kulağımızı vererek.
Ve hemen ardından dilleriyle kalplerimize üfledikleri nefesleri anlamaya çalışarak.
Ve elbette yine bu söylenenleri çözümleyip hayatımızda bunlara esaslı bir yer açarak…
Tüm bunlar ise edeple ve kemali ciddiyetle ancak mümkün olabilir.
…
BU çağın en belirgin ve bizi kötürüm bırakan hastalığı yüzeyselliktir.
Eskiler buna sathilik derlerdi.
Bir nevi dikkatini toplayıp verememek, ciddiye almamak, yaşamı basite indirgemek, mühim kesişmeleri sıradan bir tesadüf şeklinde açıklamak gibi ayrıntıları var.
Oysa her karşılaşma, her selamlaşma, her merhaba çok mühimdir ve birbirinin hayatında, neşesinde, algısında pay sahibidir.
…
CUMA gecesi bu önemli kesişmelerden birini yaşadık dostlarımızla.
Âşık Ahmet Poyrazoğlu Üsküdar'da her hafta gerçekleştirdiğimiz 'Gönül Bağı' meşkimize misafir oldu.Dolduk dolduk boşaldık sayesinde.
Muhabbettin ne olduğunu bir kere daha anladık.
Ciddiyetin ne manaya geldiğini bir defa daha gördük.
Sözü muhkem kılmanın önemini kavradık.
Sazın tınısında gönül kuşunu göğün mavi derinliklerine salmanın nasıl bir şey olduğuna şahitlik ettik.
Mızrap ile divan sazının teline her dokunuşun gönlümüzdeki bir duyguyunasıl titrettiğine vakıf olduk.
Anlatılan hikayelerin, hikaye olmadığını, hayatımızda bir karşılığının bulunduğunu derinden derine idrak ettik.
Kiziroğlu Mustafa Bey ile Köroğlu'nun hikayesinde muhabbet sofrasına oturup nasip aldık.
Tüm bunlar Üsküdar Van Kahvaltı Salonunda gerçekleşti.
Ozan Ahmet Poyrazoğlu ile enfes bir gece yaşadık kısacası.
Sesi, nefesi, mızrabı, tınısı daim olsun.
Mekanın sahipleri de yürek nedir bilen insanlar.Nazikler. İçten davranıyorlar.
Üsküdar'a yolu düşenler uğramalılar.
Necmettin İş ve diğer ortağı Necmi Milanlıoğlu Hocaya şükranlarımız var.
…
MUHABBETİ bölüşmekten daha önemli bir şeyin olmadığını düşünenlerdenim naçizane.
Neden derseniz, muhabbet kalbi tazeliyor.
İnsana var olduğunu hatırlatıyor.
Doğru istikametlere yönlendiriyor.
Bölüşerek zenginleşmenin ne anlama geldiğini sürekli hatırda tutmaya vesile oluyor.
Ve…
İnsanlığı merkeze alarak merhamete bürünüp yaşamanın nasıl bir sinerji meydana getirdiğini güçlü biçimde hissettiriyor.
…
TÜRKÜLER asumana saldığımız insana ruh üfleyen nefeslerimizdir.
Birbirimizin bağrında var olmanın, diri kalmanın, ağyara direnmenin güçlü bir göstergesi.
Yedi yıl önce Tuğba Gülyeşil ile başlayıp şimdi Elazığ'da olan Seher Alp ile sürmüştü.
Sonrasında Salih Emrah Zorbacı bu meydana sahip çıktı. Şehir dışında ve hasta olmadığı hiçbir zaman kaçırmadı ve sazıyla hizmetti. Halen devam ediyor.
Sazıyla bu muhabbet kervanına katılıp yarenlik eden Şevket Ejder'e, Levent Laçin'e, İrfan Bulut'a, Dilan Sökmen'e, Cem Bitgül'e, Çağatay Metin'e, Çorumlu Yusuf Tilki'ye, Engin Angi'ye, Tahsin Öz'e, Cihan Eroğlu'na, Turgay Üzgün'e, Abdurrahman Gürsül'e, Bendir Canlarına, sesiyle kalbimize ses veren icracılarımıza ve bu muhabbet meclisini başından itibaren sürekli ve zaman zaman şereflendiren tüm türkü dostlarına teşekkür ediyorum.
…
MUHABBETİN mukabili muhabbettir.
Dostluk, dostluğu çeker.
İyilikler, iyiliği çoğaltırlar.
Tekrar bizi zenginleştiren Ozan Ahmet Poyrazoğlu ve katılan tüm dostlara sevgilerimle.
Ya Selam!