29 Aralık’ta Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finalinin, hiçbir mecburiyet yokken Suudi Arabistan’da yapılmak istenmesi ve son dakika takımların Atatürk resim olan formalarla stada çıkmak istemeleri ve bunun kabul edilmemesi üzerine tetiklendi bir Arap düşmanlığı.
29 Aralık'ta Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finalinin, hiçbir mecburiyet yokken Suudi Arabistan'da yapılmak istenmesi ve son dakika takımların Atatürk resim olan formalarla stada çıkmak istemeleri ve bunun kabul edilmemesi üzerine tetiklendi bir Arap düşmanlığı.
Suudi Arabistan yetkilileri, bu isteğin uluslararası futbol federasyonlarının kurallarına aykırı olduğunu söylemelerine rağmen, futbol takımı yöneticileri, maçı iptal ederek Türkiye'ye döndü. Öyle bir şey olmadığı halde ortalıkta 'İstiklal Marşına izin verilmedi' gibi bir ton yalan yanlış haberler yayıldı ve bolca Arap düşmanlığı yapıldı.
1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde yapılan 'Şehitlere Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet' yürüyüşüne elinde Kelime-i Tevhid bayrağı ile giden yüzlerce vatandaştan biri olan İsmail Aydemir'e ırkçı bir öğrenci Ege Akersoy 'Arap Sevici' diye saldırdı, yüzüne yumruk atarak kan içinde bıraktı.
Irkçı kesim, hemen olayın üstüne atladı. Tevhid bayrağının 'hilafet bayrağı' olduğu ve İsmail Aydemir'in hilafet istediği yalanın yaydılar. Aynı isimde X de birini bulup yalan olduğunu bile bile başka bir adamın mesajı üzerinden hiç suçu olmadığı halde dayak yiyen adam tutuklansın diye sosyal medya çalışması yaptılar. Bu yalan ve ırkçı çalışmaya 300 bin civarında kişi destek oldu. Suçsuz bir adama saldıran ırkçı genç, kahraman ilan edildi.
2 Ocak'ta İyi Partiden üç geç 'Türkiye Araplaşıyor' diyerek video çektiler ve Beşiktaş'ta broşür dağıttılar. Gençler karakola ifadeye çağrılınca, yine sosyal medyadan Arap düşmanlığı yayıldı, bu üç gence destek olmak için etiket çalışmaları yapıldı. Sanki milliyetçi olmanın ilk şartı Arap düşmanı olmakmış gibi.
3 Ocak'ta Meral Akşener partisinin üyesi bu üç genç üzerinden buram buram provokasyon kokan açıklamalar yaptı.
'Türksüz Türkiye hayal edenler bu gece de iş başında. İktidar Türklük ile olan mücadelesini şimdi de gençler üzerinden sürdürmeye devam ediyor.' dedi.
İktidarın neden Türklükle bir derdi olsun? Bu ne nasıl bir cümle! Ülkeye göçmen olarak gelenlerin çoğunluğunun Arap olması Araplaştırma çalışmasından değil, iktidarın yanlış bir politika izlemesinden kaynaklanıyor. Ülkede bu kadar çok göçmen olması bence de doğru değil, bu pek çok probleme yol açabilir, bu ayrı konu, Arap düşmanlığı yapmak ayrı bir konu.
4 Ocak'ta Ankara Barosu, Filistin'e destek mitingine katılan ve kelime-i tevhid bayrağı taşıyan herkesi tek tek tespit edip, dava açacaklarını duyurdu.
Şehitler için yapılan bir yürüyüşte, zulüm altında kalan, soykırıma uğrayan Müslümanlara destek olmak için yapılan yürüyüşte İslam'ın esası olan kelime-i tevhid bayrağı taşımak suçmuş, bu hukuk tanımaz avukatlara göre.
Bir iç savaş için Arap-Türk çatışması olmazsa, laik-dindar çatışması da olur, yeter ki bir şey olsun kafasındalar sanki. Ülke karışsa kendilerinin başına bir şey gelmeyeceğinin garantisi varmış gibi davranıyorlar.
Son dönem dizilerde de dindarlar yobaz, kaba, kötü imajlarla karalanıyor.
Gazze'de katledilen masum siviller, sırf Arap diye bu vahşeti 'oh olsun' diye izleyen vicdanı kararmış büyük bir kitle var. Gazze meselesi her şeyden önce bir insanlık meselesidir. Böyle bir vahşet, hangi ırktan ve hangi dinden olursa olsun kabul edilemez. İnsanlıktan nasibini almamış kafatasçı bir kitle Gazze'ye destek olmak için çabalayan insanları da 'Arap Sevici' diye aşağılamaya çalışıyor ve gençleri kışkırtıyor.
Dikkat edin olaylar peş peşe geliyor. Belki siz bu yazıyı okuyana kadar, birkaç olay daha olmuş olacak.
Birileri ortalığı fena karıştırmaya çalışıyor. Bu ülke neler neler gördü. Ne darbeler ne iç karışıklıklar gördü. Kardeşi kardeşe kırdırdılar. Şimdi ise çok daha büyük bir kargaşa, bir iç savaş çıkarma derdindelermiş gibi görünüyor, yaşanan gelişmeler üzerinden bakıldığında.
Planlanmış toplumsal olaylardan önce sinsice algı operasyonları yapılır. Maalesef ki eğitim sistemimiz ezbercilik üzerine olduğu için araştırmayan, sorgulamayan, akletmeyen kişi sayısı çok fazla. Bu kitleleri gaza getirip sokağa dökmek de pek zor olmaz.
Sosyal medyada satılmış bazı kişilerin peşine düşen, araştırmayan, sorgulamayan büyük bir kitle var. Vatan- Millet, adına deyip vatana ve millete en büyük zarar, koyun gibi güdülen bu kitleler kullanılarak yapılır. Kendileri ne için öldüklerini ve öldürdüklerini bilmeden heder olurken, çobanlar lüks villalarında keyif çatarlar.
Her ne sebeple olursa olsun sokağa dökülmek, haklıysan bile haksız konuma düşmektir. Mültecilerin bir güvenlik sorunu olduğunu söyleyenler, mülteciler ve halk arasında bir iç savaş çıkması için uğraşıyorsa bunu nasıl yorumlamak lazım?
Demek ki gerçekten düşündükleri vatan- millet değil. Peki planları ne olabilir?
Ülkede bir Türk-Arap, Laik-Dindar çatışması çıksa en çok kim zarar görür? En çok kim faydalanır?
Çoğunluğu solcu ve ırkçı partilerden oluşan bir kitle, ülkede bir iç savaş çıkarırlarsa, bundan nasıl bir çıkar sağlayabilir. En fazla içlerindeki din düşmanlığını dışarı kusmuş olurlar. Bunun dışında bir fayda sağlayamazlar hatta zarar görürler.
Ülkede bir iç savaş çıkarsa bu ırkçıların, solcuların değil, hükümetin işine yarar. Kargaşa durumunda insanlar mevcut hükümeti desteklerle ki bir an önce olaylar bitsin, güvenlik sağlansın diye. Bir iç savaş çıkarsa solcular, büyükşehir belediye başkanlıklarını da muhtemelen kaybederler.
İnsanlar 'can derdine' düşerse 'geçim derdi' konuşulmaz. Artan fiyatlar, kiralar, ödenemeyen borçlar, kapanan iş yerleri hep ikinci planda kalır.
Filistin halkına verilen manevi destek de ortadan kalkar. 'Bugün şu şehirde biri vurulmuş bugün şu sokakta çatışma çıkmış, Türk vurulmuş, Arap ölmüş…' haberleri ile ülke kendi başının derdine düşmüş olur.
BM anlaşmaları ve uygulama kanunları hızlı bir şekilde Meclis'ten geçer. Hele iklim kanunu geçerse karbon azaltma projeleri ve karbon vergileri halkın boynuna büyük bir yük olarak binse de kargaşada bunlar da konuşulmaz.
DSÖ'ye 2024 Mayıs ayında verilecek halkın tüm sağlığının emanet edileceği üst yetkiler, plandemi, aşılar, maskeler…
Ortada can derdi varsa, bu konular umursanmaz olur. Sabah evinden çıkan çocuğunuzun, eşinizin, anne-babanızın, kardeşinizin akşama eve dönüp dönemeyeceğinden, kim vurduya gidip gitmeyeceğinden emin değilseniz, ya da bir grubun evinizi basıp sizleri öldürmeyeceğinden emin değilseniz, can derdi dışındaki konular basit kalır.
Sanki birileri ülkemizde, Suriye gibi bir iç savaş çıkarmak için çalışıyor.
Bence sorulması gereken soru şu: Solcular ve ırkçı partiler neden hiçbir fayda sağlamayacakları hatta zarar görecekleri bir iç savaş çıkarmaya çalışıyorlar? Atatürkçülük ve milliyetçilik üzerinden gençleri kışkırtıyorlar?
Bu sorunun cevabını doğru verdiğimizde, anlayamadığınız pek çok sorunun cevabı da açığa çıkacaktır.
Bu arada bizlere düşen ise gerek sosyal medyada olsun, gerek kişisel çevremizde olsun etrafımızı gaza gelmemesi için uyarmak olmalı.
Bu konuda uyarıcı yazıları paylaşmak, kritik analitik düşünme çalışmaları ile takipçi kitlemizi düşünmeye sevk etmek faydalı olabilir. Sebep-Sonuç ilişkisi kurabilen insanları koyun gibi gütmek kolay değildir.
Rabbim bizlere uyanıklık versin ve içimizdeki tüm hainlerden vatanımızı milletimizi kurtarsın.