GÖNÜL coğrafyamızın bereketli topraklarında kimi kavramlar kendine mahsus muhteşem mânâlar üretir. Bu kavramlarla izah ederiz kendimizi.
Ki, ötesine lüzum kalmaz.
Ciltler dolusu anlamı bir deyimle, bir cümleyle anlatıveririz ki, benzeri zor bulunur.
İşte bunlardan birisi de ‘Gönül’dür.
…
Eski Türkçede ‘Köngül’ olarak söylenen iman ve sevginin ama aynı zamanda korunamadığında nefretin de mekânı olabilen gönül üzerine annelerimiz dillendirilen şu duaya bakar mısınız?
“Allah gönül darlığı vermesin.”
Gönül üzerine ecdadımızın oluşturduğu terkipler yine muhteşemdir. Bazılarını hatırlayalım:
Gönül açıklığı mesela, neşeli olmayı, ferah içinde bulunmayı, iç uzayın derinliğini fısıldar.
Gönül almak… Gönül bağı kurmak. Gönül bağlamak. Gönül düşürmek. Gönül birliği. Gönül çekmek. Gönül eğlemek. Gönül ehli. Gönül eri. Gönül etmek. Gönül ferahlığı. Gönül hoşluğu ile. Gönül kaptırmak. Gönül kırmak. Gönül koymak. Gönül okşamak. Gönül oyunu. Gönül rahatlığı. Gönül vermek. Gönül yarası. Gönülden. Gönül yıkmak. Gönülden çıkarmamak. Gönülden ırak düşmek. Gönül gözü. Gönüllü olmak. Gönlü çekmek. Gönlü bulanmak. Gönlü düşmek. Gönlü gani. Gönlü hoş olmak. Gönlü ısınmak. Gönlü kararmış. Gönlü razı olmak. Gönlünden geçmek. Gönlüne ateş düşmek. Gönlüne dokunmak. Gönül dokumak. Gönlüne göre. Gönül çelmek. Gönlü hoş etmek. Gönlünce.
Lügatlerin çok daha fazlasını söylediği gönül kelimesi yerine göre sevgi, aşk, muhabbet, mutluluk, huzur, istek, arzu, meyil, heves, kabul, rıza, cesaret, cüret, hatır gibi anlamlar alır.
Sadece bunlarla da sınırlı değildir üstelik.
Üzerinde biraz düşündüğümüzde karşımıza muhteşem bir anlam zenginliği çıkar.
…
TÜRKMEN geleneğinde ölen için kullanılan en nefis cümlelerden birisi “Gözümden gönlüme aktı” şeklinde olanıdır.
Kimi yerde söz biter. Çünkü sayılı nefes tükenmiş öteye kanat açılmıştır.
Artık bu ifadesizlik kendisini mersiyeler, ağıtlar, uzun havalar, türküler, şarkılar, şiirler, hikayeler ve romanlarda çığlığa dönüşür.
Bizi bizden alarak yere acımasızca çalan bu çığlıklar kimi vakit toparlamak için yine gönülden yararlanarak onarıcı cümleler kurar ve kaldırır.
Duygu ve düşüncelerimizin merkezinde harmanlayarak eylemlerimize çeki düzen verdirtir.
Bırakılan o büyük boşluk elbette dolmaz.
Yürek yangın yeridir. Ki, kolay sönmez. Ama yine de kısmen bile olsa serinletici esintiler oluşturur.
…
ÖLÜM hayata mukaddemdir.
Öncüldür.
Ancak insanoğlu dünya sarhoşluğu ile yerlerini değiştirir. Ki, büyük yanılgıdır.
Aklı yine de rahat etmediği için örter. Ölümün hakikatinin kabulünü belki de kolaylaştırmak için yapar bunu, bilmiyorum.
“Gözümden gönlüme aktı” cümlesi bunların ruhumuza en hoş gelenidir.
Kaybettik denir mesela, yitirdik denir. Oysa “Hıfzı İlahide” kaybolmak mümkün değildir. Beşeriyetimizin gereği olarak “Yitirilen bulunur” umudu da taşırız. Ki, zayıf bile olsa imanın gereği budur. Yeniden bulmayı, buluşmayı barındırır içinde.
Ölüm bizler için genellikle acı ve kara haberdir. Bazı yörelerimizde “Soğuk habar” olarak nitelenir.
Aramızdan ayrıldı, rahmetli oldu, vefat etti, uçmağa durdu, gerçek âleme göçtü, âlemi cemale yansıdı, Hakka yürüdü, emaneti teslim etti, öteye pervaz açtı, göçtü, can verdi, canından geçti, can borcunu ödedi, gözlerini hayata yumdu, kapadı, son nefesini verdi, ecel şerbetini içti, ömrü kesildi, kepeği bitti, lokması bu kadarmış, sizlere ömür, melek oldu gibi anlatımlarla ölümün bize bakan soğuk yüzünü kültürümüz yumuşatmaya çalışır. Anlayışınıza, ilminize, meşrebinize, kültürünüze, inancınıza göre bir tanımlama ile tarif edersiniz çözülemeyen varlığın en büyük sırrı olan ölümü.
Ben genellikle Hakka yürüdü, âlemi cemale yansıdı, gerçek âleme göçtü, uçmağa durdu gibi cümleleri tercih ederdim. İçinde gönül geçtiği için mi bilmiyorum “Gözümden gönlüme aktı” anlatımı bugünlerde bana daha bir sevimli göründü.
Çünkü ölen bedendir. Ölenle birlikte sevgin ölür mü, aşkın, merhametin ölür mü?
Hatıraların, yaşanmışlıkların, emeklerin, emellerin ölür mü? Anlamını kaybeder mi?
Bedeni toprağa, aşkını gönlüne gömersin.
Beden çürüse de aşkın her dem yeşerir. Taze kalır.
Son olarak diyorum ki, madem gözümüzün önünde olan sevdiklerimiz uçmağa durduğunda gönlümüze akacak, o vakti beklemeden onları gönlümüze akıtalım.
Bilelim ki, akış, nakış demektir.
Onlarla nakışlanmaktan daha güzel ne olabilir ki!
Ya Selam.