Ya boş olanlar? Kim bilir belki onlardan herhangi birindeyim. Hayır
hayır orada da yokum. Ben neredeyim? Ya ben neyim acaba? Ne işim
var bu yalnızlık koridorlarında. Kiminleyim, kimi bekliyorum? Ne
işim var bu dünya da? Sorular, sorular. Bir şizofrenin hali tezahür
ediyor.
Dünya o kadar yalan ve o kadar suni ki. İnsan dünyanın kocaman
yalanları arasında kendisini kaybediyor. Yıllarca yaşayacakmışlar
gibi sanki dünyaya kazık kakacaklarmış gibi sahipleniyorlar
dünyayı. Dünya gayrimenkul değil ki kardeşim sahipleniyorsunuz,
dünya bir yoldur, bizlerse kervan. Gelip geçeceğiz işte yalanlarla
dolu olan bu yoldan.
Kimileri sosyal demokrasi yalanını söyleyecek, kimileri
milliyetçilik, kimileri muhafazakar, kimileri komünist, kimileri
feminist. Fakat hepsi beşer, hepsi yalan. Bazı uyanıklarda çıkacak
insandan bahsedecek , insan haklarından, temek hak ve
özgürlüklerden. Yahu vallahi onlarda yalancı. Gerçek olan tekbir
şey var oda yalanın varlığı. Kısacası dünya bu kadar yalanlar
üzerine kurulu. Hepimiz bir fanusun içindeyiz. Kimimizinki büyük,
kimimizinki küçük. Ev, iş ve arada uğradığımız arkadaş meclisleri.
Kısacası bulunduğumuz muhiti fanus olarak kabul edersek, arada
kafamızı kaldırıp fanusun dışına baksakta o fanusa mahkumuz.
Bazılarımızsa çok idealist. Kendilerine göre bir takım ideolojileri
ve dünya görüşleri var ki, faşizmde son nokta. Yahu bu kadar
yalanın arasında herkes senin yalanını benimsese ne olur, benim
yalanımı benimsese ne olur? Yalan işte daha ötesi yok ki? Yani sen
benim dilimi konuşsan ne değişecek, ben senin dilini konuşsam ne
değişecek? Ölmeyecek miyiz? Her birimizin bir sonu yok mu?
Çanakkale’ de dedelerimizin savaşma nedenleri neydi? Peki şimdi ne
oldu? Yani hep diyoruz ya namus için, vatan için, bayrak için. Yok
onlar Allah rızası için dediler. Allah kabul etsin. Allah dedim de
sanki kendimi bulur gibiyim bu kelimenin içerisinde. Bir mutlaklık,
bir ebediyet var. Ölsem de yanımda yaşasam da. O işte hep
bizimle.
Ya tamam ‘’vatan sevgisi imandan’’ sevmeyeninde kalbi kurusun.
Vatan dediğimde sonuçta yalan dünyanın bir parçası. Oda yalan değil
mi? Fanusun büyük hali işte. Hepimiz bu dünya denen sürgünde
ruhumuzu kaybetmiş kendimizi arıyoruz. Huzurumuz yok. Var aslında
fakat bulamıyoruz. Huzur nasıl bir şey? Yokluğu ne gibi? Açlık,
susuzluk gibi mi? Var mı? Hint felsefesinin doğuş nedeni huzur
değil mi? Meditasyonlar ve yaşam koçlukları aslında bunun üzerine
kurulu. En güzel ve gelişmiş meditasyon ‘’namaz’’ yahu. Binlerce
yıl öncesinden gelen kitap ve asırlar önce yaşamış büyük önder,
Atamız Muhammed Mustafa S.A.V tarif ve tavsiye etmişler zaten.
Bazılarımızın kulakları tırmalandı. Sendemi Brutus dercesine. Bende
napayım bu kadar yalanların arasında saçmalıyorum. Belki de
gerçekler sizlere saçma geliyor. Fakat küçümsenemeyecek kadar bir
okuyucu kitlemin olduğunu bana dönüşlerden biliyorum. Neyse konu
aslında tam olarak ben değil. Her ne kadar kendimi kaybettim desem
de konu bizleriz. Yani mümin müminin aynası. Buna iman ettik. Bende
mümin olduğuma göre bakışıyoruz birbirimize.
Ha ateist olanlar veya gayri Müslimler size de göz kırpıyorum işte
imana gelin diye. Gelmeseniz de önemli değil isteseniz de
gelemezsiniz zaten. Hesap işi değil zira, biraz nasip işi bu işler.
Bizde size zorlama yok.
Huzuru olmayan toplumlarda şiddet olası ve normal bir durum.
Aslında konunun ideolojiyle veya dille veya bir başka şeyle alakası
yok. Zira unuttuğumuz bir başka noktada var. ‘’Olmaya cihanda
devlet, Bir nefes sıhhat gibi.’’ Gerisi boş. Eskilerin dediği gibi
‘’ malda yalan, mülkte yalan, birazda sen oyalan.’’ Oyalanın işte.
Rızkı verene değil getirene teşekkür edin. Varlığımızı borçlu
olduğumuz ilahı değil, insanı takdis edin. Ebediyete değil, gerçeğe
değil, sonu olan şu yalan dünyaya talim edin.
Ya bak sahi öbür tarafa gidip gelen var mı? Nasıl acaba soğuk mu,
sıcak mı? Giderken yanımıza ne olsak acaba? Battaniye, yorgan,
yiyecek, içecek…..? Eski roma kralları hazineleri ile gömülürlerdi.
Acaba altın veya paramı gerekiyor orada? Onların hazinelerinin
varlığını biliyorsak oraya almamışlar demek ki. Birde koca koca
padişahlar varmış bir zamanlar onlar ne götürdüler ki?
Çok saçmaladık dimi? Olsun be arada sorgulamak lazım. Gideceğimiz
yere nasıl bir hazırlık yapacağımızı düşünmek ve ona göre
hazırlanmak lazım. Kalın sağlıcakla….