Yani olimpiyat oyunlar kümesi ise yahut toplamı bir amacı olmalı.
Dünya barışı mı? Medeniyetler arası bir köprü mü? Kime olimpiyat bu
kümeste biz hapisken nasıl ev sahibi olacaktık? Şey pardon o kümesi
bu kümes değildi. Hay Allah!.. İdrak yolları iltihaplanması
geçiriyorum sanki. Ya şimdi sanki dedim de, biz Müslümancılık mı
oynadık? Ne oldu yahu? Of tamam sorgulamak yok. Tek düze sistem
insanı ol konu kapansın.
Yok ya sistem falan bizi bozar. Saçmalamayı bir kenara bırakıp
yazıyı toparlayalım. Saçmalamak dedim de tek saçmalayan ben miyim?
Hani demokrat bir ülkede yaşıyoruz. Egemen baylar ve bayanlar
izninizle saçmalama hakkımı kullanmak istiyorum. Fakat öyle mahkeme
de falan uğraştırmayın beni. Henüz daha bir aydır davasız dosyasız
günlerim başladı. Bir cümleye onlarca sayfa savunma yazmak zorunda
bırakmayın da rahat rahat saçmalıyayım bende. Buda benim
demokrasiden aldığım bir hak sanırım. Haydi bismillah…
Sevgili arkadaşlar aylarca bizler boşa yazmışız. Boşu boşuna
kendimizi paralamışız. Sadece yazmakla kalsak o saraçhane benim, bu
konsolosluk senin aktivizm diz boyu. Yani iman ettik ya ‘’komşusu
açken tok yatan bizden değil!’’ şiarına. Biz iman ettik fakat
bazılarımız sanki ıskaladı. Sanki maske altından bize güldüler.
Nasılda manipüle olduk ama. Evet komşuda savaş var, halkını kırım
kırım kıran bir diktatör varken seyircimi kalacaktık? Kalmayacaktık
tabi ki sonuna kadar, zalimin karşısında olacaktık. Ya
komşularımızda savaş varken, Mısır’da, Suriye’ de, Filistin’ de,
Arakan’ da ve daha adını sayamadığım birçok yerde mezalim varken bu
neyin kafası efendiler. Hani ne oldu sizin Osmanlı damarınıza.
Siyonizm mi parazit yaptı? Sayın başbakanım diyorum ki İstanbul
finale kaldı. Sende, bende ve hatta cihan-ü alem biliyor.
Olimpiyatları bize vermezler. Zira o oyunlar kümesinin hedefi
bizleriz. Ne amaçla kurulduğu ve devam edildiği belli olan bir
organizasyona, ev sahipliğine talip olmak kapital noktada
anlaşılır. Fakat yedirmezler yahu. Yüz bin kez girin, en fazla
ikinci oluruz.
Sayın başbakanım son ana kadar bekledim. Hani son ikiye kaldık ya,
orada çıkıp deseydin ki; ‘’afakı sarmış zulüm, yerde binlerce
mazlum, gökte ervah ağlıyor’’ komşularımda, dünya da bunca zulüm
varken Olimpiyata, düğüne, bayrama ev sahipliği yapmak kadar utanç
verici bir durum olamaz. Tüm dünyanın affına sığınarak ülkem ve
milletim adına oylamadan çekiliyorum, diyemedin.
Sonra yalan mıydı? Diye sordum kendi kendime. Sanki sevgilisi
tarafından aldatılmış ve kullanılmış gibi hissettim kendimi. Sonra
kendime kızdım. Şairinde dediği gibi sahiplenmeyeceksin öyle körü
körüme.
Sayın Başbakanım nire? Yavuz Sultan Selim nire? Fatih Sultan
Mehmethan nire? Selahattin-i Eyyubi nire? Döndük dolaştık yine,
yeniden geldik Musa’ ya. Ya hakikaten ne hasret kalmışız Musa’ ya.
Zormuş gerçekten de makamı Musa. Efendiler sizlere bu hususta son
sözüm edep yahu!..
Tam bu travmayı atlattım diyordum ki, Mamak’tan bir haber geldi.
Yahu sizin derdiniz kargaşa yaratmak mı? Cem Evi ile Camii aynı
çatı altında olur mu? Yani Camii ve Kilise bir arada olabilir çok
zorlarsak. Fakat bu imkansız. Yani insanlar buna hazır değil. Bu
alenen bir çatışma ortamına zemin hazırlamanın bir diğer adı.
Bilmiyorum var mıdır? Ortodoks kilisesi ile Katolik kilisesi yan
yana. Bak buda benim aklıma fazla geliyor. Ya ben geri zekalıyım,
ya da sizlerin bir hesabı var. Yeni demiyorum ki Cem Evleri
olmasın. Olsun tamam, hatta Alevilik bir dindir. Yani İslam dışı
bir dindir. Fakat birbirlerine çok benzerlikleri vardır. Bu iki
yapı her şekilde bir birini tahrip eder.
Suriye’ den hiç mi akıl almadınız? Mısır’ da dikkatinizden kaçan
hususlar neydi? Sorun neredeydi? Efendiler kendinize gelin.
Dikkatli olun ateşle oynuyorsunuz. Bakınız Muhammed Mustafa S.A.V
bizleri nasıl uyarıyor;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bize döndü ve “Ey muhâcir
topluluğu! Başınıza şu beş şey geldiği zaman artık hiçbir şeyde
hayır kalmamıştır. Bu beş şeyin sizin başınıza gelmesinden Allâhü
Teâlâ’ya sığınırım.
1- Zina açığa çıkar ve açıkça işlenirse, muhakkak vebâ hastalığı
artar ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen
hastalıklar çıkar.
2- Ölçü ve tartıda eksiklik yaparlarsa muhakkak kıtlık, geçim
sıkıntısı ve idarecinin zulmüne uğrarlar.
3- Mallarının zekâtlarını vermezlerse muhakkak gökten bir damla
yağmurdan bile mahrum bırakılırlar. Hayvanlar da olmasa hiç yağmur
göremezler.
4- Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlü’ne verdikleri sözlerinden dönerlerse
Allâhü Teâlâ onlara, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat
eder de sahip oldukları servetlerin, mülklerin bir kısmını
alırlar.
5- İdarecileri, Allâhü Teâlâ’nın kitabıyla hüküm vermez ve Allâhü
Teâlâ’nın hükümleri karşısında onları serbest bırakır (işlerine
geldiği gibi amel ederler)se Allâhü Teâlâ aralarında harp, fitne ve
ihtilaflar çıkarır.”
Efendiler bu beşinci madde bizatihi sizlere. Mısır’da ne oldu?
Suriye’ de sorun neydi? Libya neyin nesi? Filistin hala neden
ablukada? Sorularının cevabını Allah’ ın Resulü Muhammed Mustafa
S.A.V gözlerinize soka soka bildirmiş. Emir bil maruf ve nehyi
münker şiarından sizleri ikaz ediyorum. Aklınızı başınıza alın,
alınki oturduğunuz tahtlar başınıza geçmesin. İnsanlara yazık
olmasın.
Rabbim bizleri Salih kullarının zümresine ilhak eylesin inşallah.
Kalın sağlıcakla..