Öncelikli olarak belirteyim Avrupa’ da hala Osmanlı korkusu hâkim.
Geçmişe bakarsınız Suriye’ nin olduğu olacağı bellidir. Yahut bir
Filistin’ in. Fakat Evladı Osmanlı’ nın sağı solu belli olmaz.
Vaktiyle bu millet üç kıtaya hükmetmedi mi? Viyana kapılarına
dayanan bir ecdattan bahsediyoruz. Halifeti Rasulullahtan
bahsediyoruz.
Şöyle ki yıllarca akıl oyunlarına maruz kalan Evladı Osmanlı
üzerinden milyonlarca oyun devşirildi. Bunların içerisine din
noktasında Alevilik, vahhabilik vb. , millet noktasın da Ulusalcı
Kemalizm modellemesi tutunda ittihat ve terakki zihniyetine varana
kadar. Ulusalcılık noktası çok önemli bir konudur. İzninizle
üzerinde biraz durmak istiyorum.
Ulusalcılık, milliyetçiliğin asimile edilmiş şeklidir. Bir nevi
Baas Araplığının, Türk Milletine uydurulma şeklidir. Şöyle ki Baas
Arapları kendilerinin geri kalmalarındaki en büyük nedeni Müslüman
olmalarına bağlar. Bu cihetten İslam öncesi Arap anlayışının
gelmesiyle gelişimin hızlanacağına inanırlar. Aynı sistemin
gelişmiş modeli Türk Milleti üzerinden devşirilmiştir. İslam
vurgusu başta olmak üzere ahlak, edep, etik ve muhafazakarlık Türk
Milletinin ve Osmanlının yıkılma nedeni olarak görülmektedir. Bu
nedenle bu olguları bertaraf etmekle beraber, batı milliyetçiliğini
dayatır. Geçmiş tarihimizde doğu ve güneydoğuda yaşanan olaylarında
çıkış noktası olan temelde budur. Tek tip insan modeli. Biraz
Müslüman (sadece sözde), aşırı ırkçı, belli ölçülerde ve dozda
milliyetçi. Bu noktada angajman kuralları da bellidir. Hayali
düşmanların oluşması ve korku bu düşünce biçimini beslediğinden her
dönem para normal algılarla hayali düşman oluşturmaktır. Türk
Milletinin doğasına ve İslam sentezine ters olan bu ideoloji
Türkler üzerinde tutmamakla birlikte son dönem Avrupai yaşam
tarzını benimsemiş azınlık gençlerin ilgi odağı olmuştur. Bizler
ulusalcılıkla, Türk Milliyetçiliğini karıştırırsak burada birçok
sorunu da tetiklemiş oluruz. Aman bu oyuna gelmeyelim.
İkinci nokta ise Aleviliktir. Alevilik noktasındaki algıda ve
olguda çok enteresandır. Zira Alevilikten nasibi olmayan ve o adı
kullanan dinsizler İslami değerlerimizi kılıktan kılığa
sokmaktadırlar. Alevilik Hz. Ali’ yi seven zümre anlamındayken mana
ve anlam noktasında uç kutuplara çekilmekte Şia temelinden
değerlendirilmektedir. Son dönemde haşa HZ. Ali (R.A) ‘ nin dünyaya
Mustafa Kemal’ in vücudun da yeniden geldiğini söyleyecek kadar
haddi aşmışlardır. Cami düşmanı mimarlar, komünist sendika
liderleri, Müslümanları katleden Esed’ciler, Alevilikten nasibi
olmayan ve o adı kullanan dinsizlerin başı çektiği bu olaylara
ulusalcılarında destek vermesi gayet tabidir. Yıllar yıllar önce
ekilen bu nifak tohumları günü geldikçe kaşınarak ortaya
çıkarılmaktadır. Burada bir bilgi daha verelim. Esed Nusayri’dir.
Nusayri inancında haşa H.Z Ali (R.A) ilah, Muhammed Mustafa (S.A.V)
ise güya onun elçisidir. Kaldı ki elçi kelimesi dahi yanlıştır.
Efendimiz nebidir. Buradaki tehlikeyi sizlerin zihniyetinize
bırakıyorum.
Gelelim yeninden Avrupa’ nın hassasiyetine. Avrupa Müslümanlar
noktasında her dönem üç maymunu oynamıştır. Srebrenitsa, Filistin
ve Suriye diye uzar uzar gider. Burada ki korku Devlet-i Aliye-i
Osmaniye’ nin bu devlete bıraktığı hazineden dolayıdır. Evet
Ecdadımız bize öyle bir hazine bıraktı ki sizler, bizler farkında
değiliz. Fakat Avrupa bunun bilicinde. O hazine hilafet
hazinesidir. An itibari ile Recep Tayyip ERDOĞAN’ ın iki dudağı
arasında olan bir hazinedir. Zaten mevcut kin ve nefretin asıl
temelinde İslam düşmanlığı yatmaktadır.
Mevcut durum bir çok insanın maskesini düşürmüştür. Hemen herkes
kendi safını belli etmiştir. Kim H.Z Mehdi’ nin yolunda? Kim
deccal’ in yolunda? Burada bir imtihan da biz Müslümanların ölümüne
arkasında durduğumuz Recep Tayyip ERDOĞAN’ ındır. Kendisinin
yüklenmiş olduğu birinci makam Yavuz Sultan Selim’ in makamıdır.
Hatırlayalım hilafeti Osmanlıya kazandıran padişahtır. İkinci makam
ise Cennet Mekan Sultan Abdülhamit Han’ ın makamıdır ki, o işe de
samimiyetini göstermek açısından ilk fırsatta Ayasofya’ yı açmakla
başlayabilir. Buradan Sevgili Başbakanımıza bir hatırlatma daha
yapmakta fayda görüyorum. Ayasofya’ yı simgelere indirgemek Adnan
MENDERES’ in hayatına mâl olmuştur. Allah’ ın lütfuna ve
evliyaullahın şefaatine mazhar olmanın kapısı Ayasofya ve Varisi
Resul olan Mehdi A.S yolundan geçer. Bilmesi gerekenler bilir Mehdi
A.S kim olduğunu ve Sayın Başbakanımda bilir. Bu konuda hiçbir
polemiğe girmeyeceğim. Eğer ki bir makama göz dikmişsek oranın
maneviyatına uymamamız halinde bedeli ağır olur.
Osmanlı’yı Kuran Osman Gazi, Şeyh Edebali olmasa, Fatih Sultan
Mehmet Han’ ın hocası AK Şemseddin olmasa halleri nice olurdu. Siz
istediniz bu makamı kasıtlı yada kasıtsız, bilinçli yada bilinçsiz.
Defehatle belirttiniz kefenimizle çıktık bu yola. Buyurun Sayın
Başbakanım Evladı Osmanlı sizinle. Fakat Ecdadı Osmanlının
teveccühü olmadan bu evlatların duaları dahi size sirayet etmez.
İçimiz yanar. Yazımı Şeyh Edebali’ nin en nasihatini hatırlatarak
bitirmek istiyorum. Devamını sizler okursunuz.
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize;
gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize,
yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar,
uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom
ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek
bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek,
şekillendirmek sana……………..
H.Z. Allah bizleri Dini Mübin-i İslam’dan ayırmasın.