KIRILAN hayallerim oldu. Onlar kırıldıkça kırılanın ben olduğumu sandılar. Babamın daha dirayetli olmasını isterdim. Dağ gibi arkamda durmasını mesela. Ne vakit tökezlesem ona yaslanmak isterdim.

KIRILAN hayallerim oldu.

Onlar kırıldıkça kırılanın ben olduğumu sandılar.

Babamın daha dirayetli olmasını isterdim. Dağ gibi arkamda durmasını mesela.

Ne vakit tökezlesem ona yaslanmak isterdim.

Gölgesinde dinlenmek en büyük arzumdu.

İzlerini takip etmek isterdim örneğin ama bir izi olmadı.

Silik yaşadı. Gölgede kaldı. Bunun için bir gölgesi hiç olmadı.

İşte bu sebeple ben ayazda kaldım.

Üşüdükçe üşüdüm.

Hayalim kırıldı, çevrem kırılanın ben olduğumu sandı.

ŞEFKATİ şemsiye gibi olan bir anne isterdim.

Buydu hayalim.

Ona sığınmayı dilerdim. Kaçtığımda dünyadan onda dinlenmeyi, güçlenmeyi arzu ederdim.

Bu olmadı.

Annem kızgındı.

Erken evlendirildiğinden mi, babamın bir gölgesinin olmamasından mı yoksa doğup büyüdüğü ailede benim bilmediğim sebeplerden mi kestiremiyorum ama olmadı işte.

Ne zaman ona yönelsem azar yedim.

Sürekli eleştirildim.

Eksiklerim hem tenhada hem de cümle alem önünde afişe edildi.

Maskaraya döndüm.

Kırıldı hayallerim ve kırılanın ben olduğum sanıldı.

AĞABEYİM babamı, kız kardeşim annemi taklit etti.

Ben arada sıkışıp kaldım.

Nefeslenemedim.

Hep kuytularda ağladım.

Hiç gülmedim.

EVLENDİRİLDİM sonra…

Vakti geldi denildi.

Oysa hiç hazır değildim. Sorumluluk alacak, önlerinden yürüyecek, dünyayı ve tüm olumsuzluklarımı önüme katıp kovalayacak takatim olmadı.

Dolayısıyla eşimin ve çocuklarımın hayal kırıklığı oldum.

İstediğim gibi olmadığından yine hayallerim kırıldı.

Ve kırılanın ben olduğum sanıldı.

DOSTLARIMDAN kemlik gördüm.

Onlarlar da yanılgılarımı besleyip büyüttüler.

Tüm tebessümlerin, sıcak merhabaların, tatlı esprilerin, hatır sormaların, merak edilmelerin altında hep bir çıkar duygusu olduğunu fark etmem uzun sürmedi.

Hayallerim yine kırıldı.

Oysa ben sabahlara kadar muhabbet etmek, yargılanma kaygısı yaşamadan söz uçurmak isterdim. Bu olmadığından kendimi daima kısıtladım. Sonradan meydana gelebilecek yanlış anlamalardan dolayı hesap veremeyeceğim cümleler kurmamak için kendimi kastım.

Kırılan onlar üzerine kurduğum hayallerimdi ama kırılanın ben olduğumu sandılar.

ARKADAŞLARIM hiç arka vermediler bana. Omuz çıkmak yerine hep omuz atmayı tercih ettiler. Bu nedenle kendimi her ortamda güvensiz hissettim. Kendimi korumaya aldım.

Bin düşünüp bir söylemeye çalıştım.

GÜN akşama ermişti ama onun söyleyecekleri bitip bohçalanmamıştı. Ancak o kadar dayanabildiğimden bir mazeret beyan ederek yanından ayrıldım.

Üzerimde taşınması güç bir yük oluşmuştu.

Anlatılanların ne kadarı olgu ne kadarı algı tefrik edemedim. Buna yapmaya cesaret gösteremedim aslında. Öylece bıraktım.

Eski defterlerimi karıştırırken rastladığım bu notlardan üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen tekrar etkilendim. Sarsıldım.

Arkadaşım ayrıştırarak anlatmıştı ama gerçekten bu bölümleme yapılabiliyor mu?

Hayallerimiz kırıldığında biz kırılmıyor muyuz eş zamanlı olarak?

Kırılan hayallerimizi kenara koyarak hiçbir şey olmamış gibi bizler şen ve şatır olarak yaşamaya devam edebiliyor muyuz, bilmiyorum.

Ya Selam!