Ekrem İmamoğlu ile birlikte Roma gezisine katılan gazetecilere ve medya kuruluşlarına birkaç sorum olacak. Yıllarca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanındaki gazetecilere ‘satılık’ dediniz, ‘tasmalı’ dediniz, iktidarın yaptığı faydalı icraatları duyuranlara bile bilendiniz. ‘Ak Parti tarafından fonlanıyorlar, olumsuz haber yapamazlar’ dediniz. Halbuki sizin beceremediğiniz objektif gazeteciliği onların çoğu, hakkını vere vere yapıyorlardı. Peki şimdi siz ne oldunuz? Tüm bu lafları ettikten sonra İmamoğlu’nun peşine takılıp Roma’ya gitmeye utanmadınız mı?
Sizin eleştirdiğiniz gazetecilerden bir farkınız kaldı mı? Aslında var! Onlar Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ile gittiler, siz ise kendini cumhurbaşkanı zanneden bir belediye başkanı ile! Roma’da 45 gazeteci ne işine yaradı söyler misiniz? Cumhurbaşkanı’ndan daha fazla sayıda gazeteciyi yanında götürmesini gerektirecek kadar önemli olan program neydi?
İmamoğlu’nun bir uçak dolusu gazeteciyi ve 30 kişilik ekibi yanında götürmesi gereken o önemli mesele neydi? İstanbul’da düzenlenecek olan 2027 Avrupa Olimpiyat Oyunları’nın imza töreni idi. Gerçekten 73 kişiyle gidilmezse olmazmış. Hele ki Ekrem İmamoğlu’nun imza atacağı kalem tutucusunun palto tutucusu en önemlisi!
45’i gazeteci olmak üzere toplam 73 kişilik grup için THY’nin Boeing 737 uçağı kiralandı. Grubun tamamı, Roma şehir merkezinde beş yıldızlı Parco dei Principi Grand Hotel & Spa’da konakladı. Fatih Altaylı da aralarında olacaktı ama yurtdışına çıkış yasağı olduğundan gidemedi.
Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı Meksika’ya gittiğinde neden demediğinizi bırakmadınız? Nagehan Alçı gidince neden linç ettiniz? Yanında sizi götüren siyasetçi, iyi adam ise görüş ayrılığına düştüğünüz gazetecileri yanında götüren adam neden kötü oluyor ya da yanındaki gazeteciler neden kötü oluyor?
Cumhurbaşkanı yanında yurt dışına giden gazetecilerin tek işlevlerinin, dönüşte uçakta yapılan basın toplantısı olduğunu, o gezilere katılmalarının gereksiz masraf, israf ve zaman kaybı olduğunu yazan gazeteciler, siyasetçiler ve medya kuruluşları, Roma seyahati ve masrafları hakkında tek söz etmediler.
“Yurt dışı programlara gidilirken devletin uçağına eleştirel gazeteciler çağrılmıyor” yazanlar, Roma seyahatinde İmamoğlu’nu eleştirebilen gazeteci gördünüz mü? Ben iyice inceledim ama göremedim. Demek ki bir siyasetçi kendine yakın gördüğü gazetecileri çağırırken gazeteciler de kendine yakın gördüğünün peşine takılıyormuş. Madem bunda abes bir durum yokmuş, aynısını farklı görüşteki gazeteciler yapınca ortalığı yangın yerine çevirmeye, onlara türlü hakaretler etmeye de gerek yokmuş! Değil mi?!
Cumhurbaşkanı’nın yurt dışı gezilerinde yanında götürdüğü gazeteciler, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait Cumhurbaşkanlığı uçağı ile seyahat ediyorlar. Yani o uçakta Cumhurbaşkanına eşlik eden gazetecilerin masrafı, Roma seyahatinin masrafı yanında düşük kalır. Harcamalar kamu bütçesinden karşılanıyor diye ortalığı ayağa kaldıranlar, İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesini israf etmesine neden susuyorlar?
Bu gezi, Ekrem İmamoğlu’nun seçim zaferini kutlamak adına her zaman yanında olan ve her yaptığı hatanın ardından itibarını toparlamaya çalışan gazetecilere bir hediyeydi. 10 milyon TL’lik hediyenin masrafını devletin kasasından ödediler ama olsun, İmamoğlu yaparsa hiç sorun değil!
Hesabı kim öderse patron odur! Ekrem İmamoğlu’nun bariz hatalarını hiç görmemiş, duymamış gibi davranıp düzenli olarak aklamaya çalışmanızın sebebi bu olabilir mi? Otuz sene önce parasını almadığı 1 tabak fasulyenin muhabbetini yapan adam, size ne yapmaz hiç düşündünüz mü? Mesela o uçaktaki hangi gazeteci İmamoğlu’na şu cümleyi kurabilecek? Sayın İmamoğlu, gereksiz yere 70 kişiyi Roma’ya tatile götürüp 10-15 milyon masraf yapacağınıza, emeklilere söz verdiğiniz pazar desteği sözünüzü yerine getirseydiniz, daha iyi olmaz mıydı?
Son olarak kabahatin en büyüğü, Türkiye aleyhine çalışması için Avrupa ülkeleri tarafından fonlanan gazetecilerin, Türkiye Cumhuriyeti’nden maddi destek alarak işini sürdüren gazetecilere ‘satılık’ demesidir! Almanya tarafından fonlanan bir Türk gazeteci kalkıp kendi ülkesinin kurumları tarafından fonlanan kişiye ‘tasmalı’ diyebiliyor. Hayret doğrusu! Bu ülkede yaşayan ve Türk Milleti’nin bir ferdi olan hiçbir gazetecinin başka bir ülke tarafından fonlanmasına göz yumulmamalı, Gürcistan’da olduğu gibi bu kişilerin vatan haini ilan edilmesi gerek aslında…