İÇİMİZ cevaplanmamış soruların cehennemine dönmüş durumda. Oysa biz bunlardan kaçıyoruz. Bu kaçış öylesine bir kaçış ki, neredeyse bizi nefessiz bırakacak. Ama yine de yok saymayı tercih ediyoruz. Yanılgımız şu ki, yok saymakla yok olacaklarını sanıyoruz. Görmezlikten gelmenin işe yarayacağını düşünüyoruz.
İÇİMİZ cevaplanmamış soruların cehennemine dönmüş durumda.
Oysa biz bunlardan kaçıyoruz.
Bu kaçış öylesine bir kaçış ki, neredeyse bizi nefessiz bırakacak.
Ama yine de yok saymayı tercih ediyoruz.
Yanılgımız şu ki, yok saymakla yok olacaklarını sanıyoruz.
Görmezlikten gelmenin işe yarayacağını düşünüyoruz.
Bu gerçek soruların çengeline takılıp kendimizle yüzleşmemek için sahte sorular üretiyoruz.
Trilyon kere cevaplanmış sualleri yeniymiş gibi kendimize ve başkalarına soruyoruz.
Ve çoğalttıkça çoğaltıyoruz.
Çünkü bu yapay soruların gerçek soruları alt edeceğine inanıyoruz.
Ama hiç öyle olmuyor.
Üretilmiş suya tirit sorular aklımızı kurcalayan gerçek soruları unutturamaz.
Kalbimizi dağlayan soruların üstüne toprak örtemez.
Beynimizi acının kıskacından çekip alamaz.
Başımızı kuma sokmak hiçbir vakit çözüm olamaz.
Olamıyor.
Çünkü hakikatli sorular zaman aşımına uğramıyor.
İçeriğini kaybetmiyor.
Pörsümüyor.
Yok olmuyor.
Aksine biz ne kadar görmezlikten gelirsek bir o kadar netleşiyor.
Keskinleşiyor.
Acıtıcı olmayı arttırıyor.
…
HERBİRİMİZİN cevaplanmamış soruları var.
Belki birbirinden farklı ama var.
Karanlığa gömmeye çalıştığımız bu sorular bizi gafletin karanlığına gömdükçe gömüyor.
Ağırlığı arttıkça artıyor.
Ruhumuzu daralttıkça daraltıyor.
…
NEDİR bizden beklenen peki?
Açık olmak…
Yürekli olmak…
Cesaret göstermek…
Yan çizmemek…
Kenarından dolaşmamak…
Yani soruların peçesini açmak ve onlarla yüzleşmek.
Zor mu, evet, çok zor.
İmkansız mı, hayır.
Bu sorulardan sonsuza kadar kaçmak mümkün mü? Belki, ama bu kendimizi inkar etmek olur.
Aklımızı çöp sepetine atmak anlamına gelir.
Kalbimizi yok saymak ve vicdanımızı köreltmek manası taşır.
Ve…
İnsan oluşumuza asla yakışmaz.
…
KUR'AN-I KERİM bize soru sormayı öğretiyor.
İnanmıyorsanız soru kipiyle gelen ayetleri bulup okuyarak anlamayı deneyin.
Ve hakikati görün.
…
CEVAPLANMAMIŞ soruları bağrımızda taşıyarak ölmek yakışık almaz.
Şık olmaz.
Fıtratımıza uymaz.
Cevaplanmamış soruların cevabını aramaya başladığımız zaman ne olacak biliyor musunuz?
Bugüne kadar biriktirdiğimiz dayanaksız müktesebat berhava olacak.
Sarsılacak.
Bilgi olarak biriktirdiklerimiz asılsız malumatlar çöpe gidecek.
Bize öğretilenlerin ne kadar asılsız olduğunu gördüğümüzde canımız çok yanacak.
Kimimizin kırk yılı, kimimizin elli yılı uçup gidecek.
Uğruna verdiğimiz mücadelelerin boşuna olduğunu göreceğiz.
Ama bundan kaçamayız.
Hurafelerin yani vahye dayanmayan söylemlerin anaforunda daha ne kadar yaşayacağız?
Yüce kitabımıza uymayan sunumların daha ne kadar mikrofonu olacağız?
Sevgili Peygamberimizin öğretisine taban tabana zıt olan uyuşturucu hikayelerin kucağında kendi beşiğimizi daha ne kadar sallayacağız?
İmanımıza ihanet anlamına gelen doğrulara bu sırt çevirişimiz devam edemez.
Etmemeli.
Cevaplanmamış sorularımızı cevaplamaktan ve hakikatle kucaklaşmaktan başka çaremiz yok.
Ya selam!