SEVERKEN bu cümle ile hitap ederdi bizlere: “Sizler gönlümün yüzük taşı gibisiniz.” Bu, sohbetin dağılması esnasında bir âdet hâlini aldığından üzerinde çok durmazdık.

SEVERKEN bu cümle ile hitap ederdi bizlere: 'Sizler gönlümün yüzük taşı gibisiniz.'

Bu, sohbetin dağılması esnasında bir adet halini aldığından üzerinde çok durmazdık.

Ayrıca farklı bir anlam yüklemek hiç aklımıza gelmezdi.

Herkesin bir uğurlama cümlesi olur, ustanınki de bu diyerek önemsemezdik.

Hayat, evvelinde hiç durmadığımız ama üzerinden zaman geçince içimizde yeni mana damlalarının düştüğü bir süreç aslında.

Bu bir bakıma bizim yapmış olduğumuz anlam yolculuğu ile paralel olarak gelişip derinleşiyor.

NİCEDİR bu söz kalbime konup duruyor.

Sebebini bilmiyorum.

Kendisini bu sıklıkla hatırlatmasının bir nedeni olmalı.

Henüz çözemedim ama peşini bırakmış da değilim.

HAFIZAMI zorladığımda halvet sırasında bir üst versiyonunu sadakatiyle bildiğimiz torununa söylerken şahit olduğumu hatırladım.

Ona 'Sen benim yeşil yüzük taşımsın.' demişti.

Oldum olası farklı cümlelere tutkunluğum vardır.

Kişiye özel ve mümkünse o ana dair olanlara…

Giderek şablon cümleler kullandığımız modern zamanların insanları olarak orijinal ve sadece bize söylenecek böyle cümlelere ne çok ihtiyacımız var değil mi?

Bize farklı ve değerli olduğumuzu derinden derine hissettirecek orijinal cümlelere hasret kalmadık mı?

Bazı hırçınlıklarımızın temelinde duygularımızın bu yönde tatmin olamayışı yatmıyor mu sizce de?

En son sevdiklerimize söyleyebildiğimiz bize ve ona has bu tarzda kaç cümle var dersiniz?

Ya da duyabildiğimiz?

Biraz egzersiz yapmaya ne dersiniz?

Bu hepimize iyi gelmez mi?

YEŞİL yüzük taşı tabiatta en zor bulunan taşlardanmış.

Değerli.

Nadir.

Laboratuvarda üretilip satılan bu kıymetli taşın sahtelerinin de olduğunu hatırlatalım.

Buradan hareketle sevdiklerimizin kulaklarından kalplerine üflediğimiz sözlerin sahte olmamalarına azami dikkati göstermemiz gerektiği kendiliğin ortaya çıkıyor değil mi?

PARMAKTA taşınıyor genellikle yüzük.

Bazı coğrafyalarda kadınların ayak parmaklarına taktıkları da biliniyor.

Hz. Âişe annemizin ve bazı sahabe annelerimizin taktıkları ve mescide Fahr-i Kainat Efendimizi bu şekilde dinlemeye geldiklerini kayıtlarda görebiliyoruz.

Milattan 2800 yıl öncesinden başlayarak günümüze kadar gelen yüzük takma eğiliminin aşk bağı olarak nişan ve evlilik için takıldığı da hepimizin malûmu.

Bu sebeple simgesel değeri pek yüksek.

Mısır uygarlığının günümüze bir hediyesi olan yüzük aynı zamanda güzelliğin bir nişanesi.

Aynı zamanda yine gücün belirtisi olarak statü amacıyla da kullanılmış.

Kimi kültüler de iyileştirici ve koruyucu olarak kabul edildiğini de not edelim bir tarafa…

Okçuların ok atmak için kullandığı 'Zihgîr' olarak adlandırılan yüzük yine günümüze Hun İmparatorluğundan kalma.

Arapça karşılığı 'Hatem.'

Mühür manasına geliyor ve aynı zamanda bu amaçla da kullanılıyor.

'Hatemü'n-Nebeyyîn' olan Sevgili Peygamberimizin mühür olarak kullandığı ve serçe parmağına taktığı gümüş yüzükte bilindiği gibi 'Muhammed Resûlullah' yazıyordu. Bu geleneği devam ettiren Raşit Halifelerin de yüzüklerine şu ibareleri kazıttığı söylenir.

Hz. Ebu Bekir: 'Allah en yüce kudret sahibidir.'

Hz. Ömer: 'Ey Ömer! Vaiz olarak sana ölüm yeter.'

Hz. Osman: 'Ya sabretmeli ya da pişman olmalı.'

Hz. Ali: 'Güvenim Allah'adır, O bana yeter.'

TÜM bilgiler ışığında meseleyi tekrar değerlendirdiğimizde aslında hiç durup düşünmeden geçemeyeceğimiz çok derin anlamlar barındırdığını görebiliyoruz.

'Sizler gönlümün yüzük taşısınız.'

Ne kadar derin bir sevgi…

Ne ince bir yaklaşım…

Ve ne kadar kapsayıcı, kucaklayıcı…

Katılır mısınız bilmiyorum ama yüreklerimizi çok üşüttük.

Ayazda bıraktık.

Katılaştırdık.

Oysa ne çok böyle şefkat taşan cümlelere ihtiyacımız var.

Bu husustaki cimriliğimizi artık terk etsek mi acaba?

Hadi inşallah.

Ya Selam!