Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, “İstikbal göklerdedir” diyerek Türk Milletine son derece anlamlı, sofistike ve değerli bir hedef göstermiştir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 'İstikbal göklerdedir' diyerek Türk Milletine son derece anlamlı, sofistike ve değerli bir hedef göstermiştir.
Aynı zamanda bu hedef hayati ve stratejik bir hedeftir. Daha Cumhuriyetin ilk yıllararında Yurdun pek çok yerinde savunma sanayi tesisleri, mühimmat fabrikaları, uçak fabrikaları ve gök okulları açtı; mason localarını kapattı, Türk Ocaklarını açtı, Türk Devletine, Hariciyeye ve Türk Milletine Orta Asya'yı ve Türkistan'ı hedef gösterdi. 1933 yılında Amerikalı general MC Artur'a Allah izin verirse ve ömrü vefa ederse yarım kalan Misakı Milli hedeflerini (Musul, Hatay, 12 Ada, Batı Trakya ve Selanik…) gerçekleştireceğini açıkça belirtti.
Hayat felsefesi olan anti Siyonist, anti emperyalist ve anti kapitalist duruş ve ruhu hayatı boyunca, devlet politika ve stratejilerinde, icraatlarında ortaya koydu.
Tam bağımsızlık ve istikbal göklerdedir; anti Siyonist, anti emperyalist ve anti kapitalist felsefeye ilave olarak ta üçüncü bir temel ilke olan, aynı zamanda Amasya genelgesi ile de temeli atılan, Milli İrade yaklaşımı ile Devletin ve Milletin gelecek stratejisinin üçlü sacayağını oluşturmuştur.
Ancak, maalesef üzülerek ifade edilmelidir ki Cumhuriyetimizin kurucusunun başlattığı icraatlar, özellikle savunma sanayi dalında, bıraktığı miras, gösterdiği hedefler, çizdigi stratejik politikalar, Milli irade şiarı; sömürgeci Batı ve emperyalizm karşıtlığı felsefesi; ondan sonra gelen NATO'cu, darbeci ve Batıcı; emperyalist aparatları tarafından yerle yeksan edilerek tarumar edilmiştir.
Savunma sanayi tesisleri, uçak fabrikaları kapatıldı, mason locaları tekrar açıldı, Ülke Batı emperyalizmine, Haçlı Siyonist ittifakına kul köle edildi, Amerikan yörüngesine oturtuldu.
Bu bağlamda bir örnek vermek isterim.
İkinci dünya savaşı sırasında, 1944 yılında dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı, Nuri Demirağ'ın yerli ve milli uçaklarından sipariş vermek yerine, Truman doktrini ve Marshall yardımları kapsamında hurdaya çıkmış bedava ya da aşırı ucuz Amerikan uçak, mühimmat ve silahlarını aldı. Bunların yıllık bakım maliyetleri ise 400 milyon idi. Ve daha sonra dedi ki ' Eğer ben bedava Amerikan uçaklarını almak yerine, Nuri Demirağ'ın uçaklarından sipariş verseydim beni asarlardı.' Evet! Şerit burada koptu, şiraze bu aşamada kaydı. İhaneti uzaklarda arayamayız.
Eğer daha o günlerde savunma sanayii hamlelerini mütemadiyen devam ettirseydik, uçak fabrikalarını kapatmasak ve uçaklardan tencere ve soba borusu yapmasaydık, savunma/uzay/havacılık alanlarında bugün dünyada bir numara veya birkaç numara olurduk. Düşmana muhtaç olmazdık.
Bu konuda Rahmetli Uğur Mumcu'nun şu sözünü de hatırlamadan geçmemek gerekir: 'Bu Memlekette kar maskesi takanlar bankaları, Atatürk maskesi takanlar da Ülkeyi soydular…'
Türkiye savunma sanayinde, son 22 yılda yerlilik ve Millilik oranını % 20'den % 80'e çıkardı. Proje sayısını 62'den 750'ye çıkardı. Bütçesini 2.5 milyar dolardan 75 milyar dolara, bu alandaki ihracatını 250 milyon dolardan 6 milyar dolara ulaştırdı. İHA, SİHA, TİHA üretiminde Türkiye dünyada ilk 3 ülke arasına, helikopter ve helikopter motoru ile uçak ve uçak motoru üretiminde dünyada ilk 4 ülke arasına girdi. Türkiye bu aşamada dünyada NATO'nun 42 test standardını geçen ilk ve tek piyade tüfeğini, MPT-76'yı üretti.
Kara savunmasında, deniz savunmasında, hava savunmasında, uzay ve havacılık sanayinde Türkiye destan yazdı.
Yıldırım, bora, tayfun füzeleri; gökdoğan ve bozdoğan füzeleri, atmaca füzeleri, Atak helikopteri, Hürkuş eğitim uçağı, Hürjet taarruz uçağı, Aksungur, Akıncı, Anka, Kızılelma ve KAAN'ı…… üretti.
Bu alanda Türkiye Batılı gelişmiş ülkelerin 100 yılda gelmiş olduğu aşamayı, 10 yılda maraton koşusu yaparak aradaki farkı kapatarak dünyada; Amerika, Rusya ve Çin'den sonra 4. ülke olarak 5. nesil savaş uçağı KAAN'ı üretti.
Çok kısa bir zaman önce Türkiye'nin tarihinde ilk kez insanlı uzay misyonu çerçevesinde, ilk Türk Astronot Alper GEZERAVCI 19 Ocak 2024'te uzaya çıktı, 14 bilimsel deney yaptı ve başarı ile 9 Şubat 2024 tarihinde dünyaya döndü. Yaptığı konuşmalarda muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak, tam bağımsızlık yönünde Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 'İstikbal göklerdedir' söz ve hedefinin gereğini yerine getirmekten ve göğsünde Türk Bayrağı taşımaktan gurur duyduğunu ifade etti.
Ancak Devlet, Millet, Vatan, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları alçakça, aşağılıkça ve kahpece dalga geçerek ilk astronotumuza uzay turisti dediler.
Türkiye'nin ilk yerli ve Milli savaş uçağı KAAN'ı üreterek başarı ile ilk test uçuşunu gerçekleştirmesi sonucunda, kısa süre önce 2023 yılında ilk taksi testinde ve ilk pist testlerinde bütün dünya; Batı, Amerika, Almanya, Yunanistan takdir ederken, haber yaparken; Japonlar bizimle bu başarıdan dolayı, kendi başarıları gibi, gurur ve onur duyarken; Atatürk ve Cumhuriyet istismar ve simsarları ile Devlet, Millet, Vatan, Cumhuriyet, Ülke, Türkiye ve Türklük düşmanları azılı canavarlar alçakça, aşağılıkça ve kahpece KAAN'la dalga geçerek 'kalorifer peteği, vileda sapı, süpürge sapı, İtalya'dan mı geldi?…' şeklinde kinlerini kustular.
Malum olduğu üzere Türkiye'nin ilk yerli ve Milli savaş uçağı projesi, ilk olarak bir fikir olarak 2010 yılında ortaya atıldı, 2013 yılında TUSAŞ tarafından tasarımı yapıldı, 2018 yılında üretim süreci başladı, 2021 yılında savaş uçağının ilk parçası üretildi, 2023 yılında ise adına kralların kralı anlamına gelen KAAN ismi verildi.
Türk Devletinin ve Türk Milletinin, dünya tarihinin yeniden yazılacağı önümüzdeki kısa dönem içinde Müslüman Türk mührünün, küresel medeniyet gelişimine yeniden vurulması sürecinin başlangıcında; savunma sanayi ile uzay ve havacılık alanlarındaki şanlı, muhteşem, muzaffer ve destansı başarılarının takdir ve tebrik edilmemesi, bunlarla gurur ve onur duyulmaması, aşağılanması, burun kıvrılması ve dudak bükülmesi; kansızlıktır, soysuzluktur, alçaklıktır…
Mandacı ve himayeci olmaktır!
Gayet tabiidir ki söz konusu yaklaşım içinde olanların damarlarında asil Müslüman Türk kanı değil; Siyonizmin, emperyalizmin, kapitalizmin, İslam ve Türkiye düşmanlarının ve küresel soykırımcıların zehirli kanlarının dolaştığının söylenmesi olanak dahilindedir!
KAAN; Devletin, Milletin, yetimin, Cumhuriyetin, Vatanın, Anadolu'nun, İslam medeniyetinin ve Türk Milli Kültürünün; öz evladıdır, emeğidir, alın teridir ve 100 yıllık hayalidir. Nuri Demirağ'ın, Vecihi Hürkuş'un, Nuri Killigil'in, Şakir Zümre'nin; kapatılan uçak fabrikalarının soba borusu ve düdüklü tencere fabrikasına, yarım kalan kalan uçakların soba borusuna dönüşmesinin; Devrim otomobilinin, Güneş motor ve pancar motorlarının İNTİKAMININ alınmasıdır!
KAAN'ı aşağılayan bu Milletin, Vatanın ve Cumhuriyetin öz evladı, cocuğu değil; Siyonizmin, emperyalizmin, kapitalizmin, İslam ve Türkiye düşmanlarının öz evladıdır, cocuğudur!
Saygı ve selamlarımla…