AYM, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından kabul edilen 1961 Anayasası kapsamında 1962 yılında kurulan, görev ve sorumlulukları Anayasa ile belirlenen anayasal bir yüksek yargı organıdır.
Kuruluş amacı ve görevleri yasaların, Meclis içtüzüğünün ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasaya uygunluğunu şekil ve esas bakımından denetlemek, söz konusu normların Anayasaya aykırılığı gerekçesiyle yapılan başvuruları incelemek ve karara bağlamaktır. Ayrıca Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları sadece şekil bakımından denetlemek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından siyasi partiler hakkında açılan kapatma davalarını incelemek ve siyasi partilerin mali denetimini yapmak, mahkemelerde görülmekte olan davalarda Anayasaya aykırı olduğu düşünülen ya da tespit edilen yasaların Anayasaya aykırılığına ilişkin defi yoluyla gelen anayasaya aykırılık iddialarını incelemektir. Öte yandan insan haklarının ihlaline ilişkin bireysel başvuruların incelenmesi ve sonuçlandırılması da yüksek mahkemenin görevleri arasındadır.
Yani AYM’nin anayasal görevi, muktesebatın ve normların Anayasaya uygunluğunun denetimi ve sağlanması, Anayasal düzenin uyum ve eşgüdüm halinde işlerliğinin tesisi; Anayasal düzene ve Devletin üniter yapısına aykırı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik faaliyetler içinde olan, Devlete/Millete/İnançlara düşman terör örgütlerinin propagandasını yapan siyasi partilerin kapatılması ile her türlü mallarına el konularak Hazineye devredilmesidir.
Bilindiği gibi insan hakları, temel hak ve özgürlükler sınırsız değildir. Başkalarının haklarının başladığı yerde biter. Şiddet, terör, şiddetin ve terörün teşvik edilmesi, İnançlara ve Millete küfür ve hakaret insan hakları değildir, temel hak ve özgürlükler arasında böyle haklar yer almaz. Suçu ve suçluyu övme diye bir insan hakkı söz konusu değildir. TCK’ya göre suçu ve suçluyu övme suçunun cezası 2 yıl hapis cezasıdır.
AYM, 10 Temmuz 2024 tarihinde öyle bir karar verdi ki adeta dudakları uçuklattı. AYM bu kararla bir skandala ve fecaata imza attı. Şehitlerin kemiklerini sızlattı, şehit ailelerinin de yürek yaralarına adeta tuz bastı. AYM verdiği kararda “Biji Serok Apo (Yaşasın önder Apo), PKK halktır ve halk buradadır” sözünü düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna hükmetti.
Bu karar akla, mantığa, bilime; Cumhuriyete, demokrasiye, insan haklarına, terörle mücadelede şehitlerin ve can verenlerin yaşam haklarına ihanet eden, küfreden, sivil ve masumların yaşama haklarını yok sayan, hakkı ve hukuku katleden dangalakça bir karardır.
Bu karar, teröristbaşı ve bebek katilinin emri ile kahpe PKK saldırılarıları sonucu şehitlerin, sivil masumların en kutsal insan hakkı olan yaşama haklarının öncelenmemesi, dikkate alınmaması, fakat buna karşılık terörist katilleri kutsayan, terörist katillere tapınanların, suçu ve suçluyu övenlerin, PKK propagandası yapanların düşünce ve ifade özgürlüğünün öncelenmesi, önemsenmesi ve dikkate alınmasıdır.
Bu karar Devletin üniter yapısını, anayasal düzeni korumak, Devletin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik tehditleri bertaraf etmekle görevli AYM’nin kendisini inkar etmesi, kendi görev ve sorumluluğunu ihmal etmesidir.
Amerika'da, Avrupa'da “yaşasın DEAŞ, yaşasın El Kaide, yaşasın önder Usame Bin Ladin, yaşasın önder Bağdadi” sloganları hiçbir zaman düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında telakki edilemez.
Yok böyle bir dünya! Bu sloganları atanların anında nefesini keserler ve kesiyorlar. Oralarda bu sloganları atanların, değil fikir hürriyeti yaşama hakkı bile katiyen olamaz. İsrail’i eleştirenleri bile, barışçıl protesto edenleri bile karga tulumba hapse attılar.
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 2014 yılında, sınır karakollarının yapılmasının protesto edildiği gösteriler sırasında; “Biji serok Apo, PKK halktır ve halk buradadır” sloganları atılması üzerine, slogan atanlarla ilgili konunun yargıya intikali sonucunda Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, terör örgütü propagandası yapılması nedeniyle sorumlular hakkında 6.000,00 TL adli para cezası verilmesi kararı, temyiz sonucunda 2021 yılında Yargıtay tarafından onanmıştır. Yargıtay’ın onama kararıyla ilgili AYM’ye 2022 yılında bireysel başvuru yapılması ve düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğinin belirtilmesi üzerine 10/07/2024 tarihinde dava konusu ifadelerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna, adli para cezasının iadesine ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Ardahan Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, Yüksek Mahkeme tarafından karar verilmiştir.
Mahkemeler ve tatbiki yüksek mahkeme olarak AYM de, Anayasanın amir hükümleri çerçevesinde, Türk Milleti adına yetkisini kullanır, Türk Milleti adına karar verir. Türk Milletinin hakkını, hukukunu gözetir, Türk Milletinin varoluşsal ve Ali menfaatlerini korur, sivil ve masumlar ile Türk Milletinin tüm fertlerinin yaşam haklarını kollar ve yüceltir. Asli Anayasal görevi budur. İslam ve Türk Milletinin düşmanlarının ve onların köpekleri terör örgütlerinin haklarını korumak, terörizmin ideolojik sapkınlıkları ve dogmalarının masumlaştırılması değildir.
AYM’nin görevi, Türk Milleti adına yargı erki yetkisini kullanırken, Türk Milletinin hizmetçisi olmaktır. Millet düşmanı terörizme yaşam öpücüğü vermek, suni tenefüs yapmak değildir!
Terör örgütü ve terörizm propagandası yapmanın, suçu ve suçluyu övmenin fikir hürriyeti kapsamında olduğu yönündeki AYM’nin kararına şimdi biz ne diyeceğiz?
Hakkın ve hukukun korunması mı, adaletin sağlanması mı, bebek katillerinin ödüllendirilmesi mi, şehit ve şehit ailelerinin cezalandırılması mı?
Yoksa bu karar Türk Milletine asilik yapmak, itaatsizlik etmek midir?
Ya da bu karar hukuk mudur, guguk mudur?
Siz düşünün ve siz takdir edin!
Saygı ve selamlarımla…