Yazarının bir tanesinin Millete “göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, …t kılı” dediği, Millete “beyinsiz, oy vermeye giderken beyninizi de yanınızda götürün” diyerek alçakça küfür ve hakaret eden bir gazetenin diğer bir yazarı Deniz Z., Türkiye'nin İran için 1 günlük ulusal yas ilan etmesini eleştiriyor. Malum 19 Mayıs 2024 tarihinde İran Cumhurbaşkanı Reisi, Dışişleri Bakanı ve beraberindeki heyet ile mürettebattan oluşan 10 kişilik bir ekibi taşıyan helikopter, Ülkenin kuzeyinde düşmüş, Reisi ve beraberindekiler hayatlarını kaybetmişlerdi. Türkiye de bunun üzerine iyi komşuluk ve diplomatik nezaket gereği, İran Devleti ve Halkıyla dayanışma göstergesi olarak 21/05/2024 tarihinde 1 günlük yas ilan etmişti.
Sözümona yazar, diyor ki “Onlar bizim için ulusal yas ilan ettiler mi? Ne İran, ne Suudi Arabistan Demirel, Ecevit, Özal ve Erbakan'ın vefatlarında yas ilan etmediler. Biz neden yas ilan ediyoruz.” Ekliyor devam ediyor “Adamların yasını biz neden tutuyoruz, kendilerinin bile bir kısmının yas tutmadığı ve ölüm nedeniyle neredeyse kutlama yaptıkları bir olay nedeniyle ben yas tutmak istemiyorum. Devletin resmi olarak Milli yas kararını reddediyorum…”
Kendince bir mantık ve yaklaşımla alınan kararın ne kadar mantık dışı olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Ancak yazarın yaklaşımında ciddi bir mantık hatası olduğunu belirtmeliyim.
Öncelikle uluslararası ilişkilerde bu tür uygulamalar gayet normal. İnsani ve diplomatik nezaket gereği bu tür kararlar alınabilir. Bunda bir beis yoktur. Hatta diplomatik ilişkilerin iyileşmesine ve normalleşmesine vesile olabilir. Uluslararası ilişkilerin en temel kuralı mütekabiliyet gereği, karşılıklı olmadığının görülmesi halinde buna göre değerlendirme yapılabilmesi her devlet için her zaman muhtemeldir. Yazar burada onlar derken, İran ve Suudi Arabistan’ın bizim için Milli yas ilan etmemelerine karşıt olarak; Türkiye'nin onlar için Milli yas ilan etmesini sorguluyor. Sorgulayabilir. Katılmayabilir. Buna hakkı da olabilir. Fakat, samimiyet gereği, nesnellik gereği ikinci bir sorgulamayı da yapması gerekirken maalesef yapmıyor. İran’ı Suud’u sorguluyor, ama Batıyı, Avrupayı, NATO içinde müttefik olduğunuz sözümona dostlarımızı sorgulamıyor.
6 Şubat 2024 depremlerinden sonra Türkiye için Pakistan, Bangladeş, Katar, Arnavutluk, Kosova, Makedonya ve KKTC Milli yas ilan ettiler. Ancak bizim yazarın ve Türkiye'de bir kısım çevrelerin örnek aldığı, taklit ve takdir ettiği, medeni ve modern olarak gördükleri; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü standartlarının beşiği olarak tanımladıkları, Batılı dostlarımız ve NATO, AGİT, Avrupa Konseyi, OECD vb. üyeleri bizim için hiç bir zaman Milli yas ilan etmediler. Bizi hiç bir zaman anlamadılar. Aksine her zaman düşmanlık ettiler, düşmanlarımıza her zaman destek oldular, Şehitlerimize ve Milli kayıplarımıza, Milli felaketlerimize gizliden gizliye sevindiler.
Yazar 2 hususta gerekeni yapsa idi, rasyonel tepkisini ortaya koymuş olsa idi samimiyetine ve tarafsızlığına inanırdım.
Ancak, aşağıda belirteceğim konularda gerekli rasyonel duruşu sergilememesi nediyle nazarımda rasyonel ve sistematik bir düşünce çerçevesi çizememektedir.
Birinci olarak yazar işgalci, istilacı, katliamcı, soykırımcı, terör destekçisi, insan hakları katili, antisemitik, dünyanın kaynaklarını hırsızlık yaparak çalan ve 200 yıldır sömürgecilik yapan Batının (Amerika ve Avrupa) Türkiye için, Milli felaketlerde ve kayıplarda, ulusal yas ilan edip etmediklerini sorgulamadı. Bu konu onun hiç bir zaman aklına gelmedi. Çünkü işine gelmedi.
İkinci olarak yazar, madem mütekabiliyet konusunda çok hassas; beklenirdi ki kendisinin siyasi ve ideolojik olarak her zaman desteklediği Parti'nin bir dönem genel başkan yardımcılığı görevini yürüten, Milletvekilliği yapmış birinin (Eren E.) geçmişte (2011) “Türkiye ve İran savaşırsa ben İran tarafını tutarım” şeklindeki buram buram ihanet kokan, pespaye bir söz karşısında, ilgili parti ve kişiye, ağır bir kınama ve lanetleme beyan ederdi! Bunu gördük mü? Görmedik. Bu konuyu köşesinde yazdı mı? Hayır.
O halde sonuç nedir? Yazar olarak sen, duruma göre, esen rüzgara göre yön belirleyen, yerine göre Arap ve Arapça(Kur’an Dili), Fars düşmanı, yerine göre sorgusuz ve sualsiz, kayıtsız ve şartsız desteklediğin Parti'nin İrancı ve Farsi destekçisi politikalarına sesini çıkarmayan ve bunu görmek istemeyen,
yerine göre Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundan itibaren Milli kayıp ve felaketlerinde Türkiye için Milli yas ilan etmeyen sömürgeci, işgalci ve istilacı, katliamcı ve soykırımcı, terör destekçisi Batılı dostlarımızı görmedin ve sorgulamadın.
O bakımdan yazarın “onlar sizin için yas tuttu mu” şeklindeki sorgulamasının, yaklaşımının mantıksal tutarlılığı ve temeli, rasyonalitesi ve realitesi, samimiyet ve nesnelliği bulunmamaktadır.
Rüzgara göre yön çizen, kalıba göre şekil alan, işine geleni sorgulayan ve işine gelmeyeni de sorgulamayan; ötekileştirici, ayrıştırıcı, dışlayıcı bir yaklaşım, analitik bir temeli olmayan çürük bir düşünce sistematiği gazetecilik olamaz.
Gazetecilik ve yazarlık bir duruş, felsefe, tutarlılık, nesnellik, samimiyet, sorumluluk ve ait olduğun cenahın taassub ve karanlığına karşı da devrimcilik gerektirir.
Saygı ve selamlarımla…