Bilindiği gibi Türkiye ve Irak arasında 23/04/2024 tarihinde geniş ufuklu ve uzun vadeli perspektifle ticaret ve askeri güvenlik alanlarında stratejik ve hayati anlaşmalar imzalanmış, sıkı işbirliği süreci başlatılmıştır. Amaç, ekonomik ve ticari birlik ile ortak bela ve düşman PKK/YPG’yi imha etmektir.
Türkiye, dış politikasında çevresinde ve Ortadoğu’da son dönemde ilişkilerin, iş birliğinin, dostlukların, stratejik eklemlenmelerin arttırılması ile barış ve güvenliğin tesisi amacıyla büyük atılımlar gerçekleştirdi.
Karabağ Savaşı'ndan sonra Ermenistan ile normalleşme yoluna girildi. Yunanistan ile pozitif gündemle ilişki ve iş birliklerinin geliştirilmesi ile yumuşama süreci başlatıldı. Yine son dönemde, dışsal faktörler nedeniyle 12 yıldır ilişkilerin dondurulduğu Mısırla, yapılan temas ile Doğu Akdeniz, enerji ve güvenlik bağlamlarında normalleşme ve iş birliği süreci başlatıldı.
Türkiye’de uzun yıllar siyasi çevrelerde, dış politikaya ilişkin olarak komşularımızla sıfır sorundan, sıfır dost aşamasına gelindiği, çevremizde ve komşularımızla dostumuzun olmadığı yönünde eleştiriler söz konusu idi. Ancak bu gerilimlerin sebebi Türkiye'den değil; ilgili Ülkelerin Türkiye'nin Milli menfaatlerine düşmanlık etmeleri, düşmanla iş birliği yapmaları, Türkiye'nin başına bela olan terör örgütlerine destek olmalarından kaynaklanıyordu. Türkiye’nin de kendisine düşmanlık eden ülkelere alkış tutacak, ya da Milli menfaatlerinden vazgeçecek hali yoktu.
Türkiye ve Suriye ilişkileri de diplomatik anlamda yaklaşık 13 yıldır, Arap baharından bu yana kesikti. Suriye'nin küreselcilere karşı haklı olarak demokrasi, insan hakları, iç barışın sağlanması ve serbest seçimlere geçilmesi ile köklü reformların gerçekleştirilmesi konusundaki Türkiye’nin haklı önerilerini dikkate almaması, sürekli terör örgütleri ile Türkiye'ye karşı iş birliği yapması, Türkiye'nin tüm bölgedeki terörle mücadelesini engellemeye çalışması, yer yer Batı/Doğu emperyalizm ve yayılmacılığı ile iş birliği yapması nedeniyle diplomatik ilişkiler tamamen kopmuştu.
Ancak son süreçte, Haziran ayının son haftasında yaşanan gelişmeler, ortaya çıkan emareler Irak'la yapılan güvenlik ve ticari anlaşmalar çerçevesinde çok güçlü bir stratejik ve müttefiklik ilişkisi kurulması olgusuna benzer bir olgunun ya da sürecin Suriye ile de kurulabileceğinin olanak dahilinde olduğunu ortaya çıkardı.
Ne güzel! Türkiye düşmanlarının sayısını azaltıyor, dostlarının sayısını artırıyor.
Türkiye düşmanlarına yaklaşmıyor, onları kendi yanına çekiyor. Konjonktür uygun olduğunda, şartlar olgunlaştığında Türkiye bölgesinde yeni bir oyun/plan sistematiği kuruyor.
Son süreçte yaşanan gelişmeler ışığında, dış politikada Türkiye-Suriye ilişkilerini bu perspektiften irdeleyeceğim.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel temsilcisi Alexander Lavrentiev Haziran ayının son haftası Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştü. Görüşmede Esad, açık kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre Suriye'nin siyasi birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğü ile Ülkesindeki tüm terör örgütlerinin ortadan kaldırılması temelinde Türkiye ile diplomatik temas kurulmasının ve ilişkilerin yeniden geliştirilmesi ve tesisinin önünde herhangi bir engel olmadığını belirtti. Putin’in özel temsilcisi Lavrentiev de bölge barışının, iki Ülke ilişki ve işbirliğinin tesisi amacıyla müzakerelerin başarıyla ilerletilmesi için Rusya olarak her türlü katkı ve arabuluculuğun gerçekleştirilmesinde hazır olduklarını ifade etti. Bitmedi: Bu olaydan çok kısa süre sonra, birkaç günün ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da iki Ülke ilişkilerinin yeniden tesisinin, Liderler düzeyinde görüşme gerçekleştirilmesinin mümkün olabileceğini kaydetti. 4 Temmuz 2024 tarihinde Kazakistan'ın başkenti Astana’da gerçekleştirilen Putin’le ikili görüşmenin ardından ise Cumhurbaşkanı, tekrar Suriye ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda Türkiye’de bir zirve için Putin ve Esad’ın davet edilmesinin mümkün olduğu, bu anlamda Putin’in Türkiye'ye gelmesinin bölge barış ve istikrarının sağlanmasına yönelik yeni bir dönüm noktası oluşturacağını, basına verdiği beyanatta resmen açıkladı.
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Ülkeler arasında sessiz ve derinden, kapalı kapı diplomasisi ile istihbarat düzeyinde ciddi görüşmelerin yapıldığını, şartların olgunlaştırıldığını işaret ediyor. Çünkü bölgede ortak düşman ve şeytan var. Kim bu düşman? Suriye'yi kevgire çeviren, parça pinçik eden Batı, Avrupa, Amerika ve onların piyon ve köpekleri PKK/YPG, DEAŞ, İsrail, İsrail’in büyük İsrail hayali (Arzu Mevud) ile Suriye’nin kuzeyinde de ikinci İsrail devleti (PKK/YPG terör devleti) kurma, nihayetinde ise terör devletlerini birleştirme hayalleri. Putin de Esad da bölgede Türkiye ile işbirliği yapmadan her türlü tehdit ve tehlikeleri, bölünme ve parçalanma risklerini ortadan kaldırmanın mümkün olmayacağını, Batı/Amerika/Avrupa'yı Suriye’den süremeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Türkiye de bu bağlamda 40 yıldır güvenlik kaygıları yaşayan, PKK/YPG ile mücadele eden, varoluşsal savaş veren bir ülke olarak, çok iyi biliyor ve görüyor ki bölgede barış ve güvenliğin sağlanmasının, Türkiye, İran, Irak ve Suriye için ortak tehdit ve düşman olan PKK/YPG’yi tarihe gömmenin, Batı/Amerika/Avrupa emperyalizminin bu topraklardan tamamen sürülmesinin, Siyonizmin ve Arzu Mevud hayalinin ebediyen tarihin karanlığına ve çöle gömülmesinin yolu; bölge ülkeleriyle ve özellikle de Suriye ile her alanda sıkı ilişki ve işbirliği geliştirmekten, varoluşsal kenetlenme ve eklemlenme tesis etmekten, tarihsel/stratejik müttefiklik ilişkisi kurmaktan geçmektedir. Öte yandan Türkiye bilmektedir ki Suriye, İran, Rusya ve gerekirse başka ülkelerle askeri ve ekonomik olarak işbirliği yapmadan, güç birliği kurmadan bölgede PKK/YPG’nin, Siyonizm barbarlığı ve soykırımın tarihe ve çöle gömülmesi, Batı emperyalizm ve işgalcilerinin bölgeden tamamen sürülmesi ve kovulması olanaklı değildir.
Ayrıca, iki Ülke ilişki ve iş birliğinin geliştirilmesi; yukarıdaki hususlara ilave olarak Ülkemizdeki sosyo ekonomik ve sosyo kültürel olarak entegre olamamış, istihdam dışı düzensiz Suriyeli göçmenlerin de tamamının sistematik, düzenli, kapsamlı ve uzlaşı ile Ülkelerine geri gönderilmelerini, göçmenlerin vatanlarına kavuşmalarını ve böylelikle Suriye demografik yapısının da korunmasını sağlayacaktır.
Yakın bir gelecekte, önümüzdeki süreçte Türkiye'nin, Irak'la olduğu gibi Suriye ile de dostluk, kardeşlik, saldırmazlık ve iyi komşuluk perspektifinde stratejik ve müttefiklik ilişkisi kurulması, askeri ve güvenlik anlaşmaları ile kapsamlı ekonomik ve ticari entegrasyonlara gidilmesi çalışmalarının başlatılması, günün sonunda ise ortak düşmanın imha edilerek işgalcilerin, Siyonistlerin ve emperyalistlerin kovulması içten bile değildir.
Çünkü konjonktür hiç olmadığı kadar uygun, tarih ve talih bizden yana!
Rüzgar arkamızda.
Ok yaydan çıktı.
Kılıçlar çekildi.
Meydan, devran, yol Müslüman Türk'ün olacaktır, Allah'ın izniyle ve inayetiyle…!!!
Saygı ve selamlarımla…