Osmanlının son dönemi ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşu öncesinde Türk Milleti, Birinci Dünya Savaşında ve Kurtuluş Savaşında yedi düvele karşı varoluş mücadelesi verirken, bu Memlekette ajan ve düşman uşağı maalesef çoktu. Millete ve Vatana karşı düşmanı savunan, onu kutsayan, ona yalamalık yapan bir kesim vardı. Milli Mücadele hareketine inanmayan, kurtuluşu düşmana uşaklıkta arayan; Amerikan ve İngiliz mandacılığını savunan, onları kutsayan alçak ve aşağılık tasmalı ajanlar vardı. Daha o zamanlar vardı bu tasmalılar, daha sonra Cumhuriyetin her döneminde oldu, bugün de varlar!
Peki bu tasmalılar kimlerdir? Hangi maskeyi kullanıyorlar? STK görünümlü, siyasetçi, diplomat, gazeteci, akademisyen, iş adamı, sanayici, belgeselci, gurme, din adamı, yardım gönüllüsü, çevreci, kadın örgütü, hayvansever vb. meslek veya faaliyetleri icra edenlerdir. İlave olarak dijital, sosyal, ulusal medya irrasyonalitesi, saldırganlığı ve faşizmi karşısında beynini kullanamayan, sorgulamayan, karşı koyamayan beyni çekilmiş, bilinçsizlik ve şuursuzluk denizinde yüzen; farkında olmadan ya da bilerek siyonist, emperyalist ve kapitalist sömürgecilerin, işgalci ve istilacıların, küresel soykırımcıların değirmenine, kıyım sistematiğine su taşıyan, şarjör olup kanlı kadeh taşıyan, IQ süz, caddedeki bireylerdir.
Tasmalı ajanlar dünden bugüne hep ne dediler? Şunu dediler: “ Türkiye İran savaşırsa ben İran’ı tutarım; ne işimiz var Karabağ, Irak, Suriye, Libya, Mavi Vatanda; KCK/PKK/PYD/YPG/YPJ terör örgütü değildir ve onlar topraklarını savunan bir örgüttür, Mavi Vatan yayılmacılıktır, Mavi Vatan masaldır, Millet beyinsizdir, (Dışişleri Bakanının “sahipleri İsrail’in tasmasını artık eline almalıdır, uyarıyoruz” sözüne karşılık) Hariciye geleneğimizde tasmalı İsrail sözüne yer yoktur (Yani bugüne kadar 300 bin Filistinliyi soykırıma uğratan, işgalci ve istilacı, katliamcı, hırsız, şeytandan aşağılık İsrail’i kutsuyor ve yalıyor…) vs. Yazmakla bitmez…
Günümüzde Türkiye İsrail, Avrupa, Amerika veya başka bir emperyalist güç ile savaşa girse, Milli varoluşsal bir mücadeleye girse azımsanmayacak bir kesim var ki Milli mücadeleye katılmayacak, düşmanı savunacak, seytanı tutacak, hatta düşman saflarında yer alarak Türkiye'ye karşı savaşacaktır. Bu olgu, 5 bin yıllık Türk Devlet ve Milletinin karşısında büyük bir handikaptır (açmaz).
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren duyuş, düşünüş ve yaşayış olarak, aynı zamanda Milli ve Manevi ruh bakımından homojen bir Millet oluşturmak için çok mücadele edilse de bu istenildiği gibi başarılamamış, ortaya çıkan heterojen sosyolojik tablo içinde maalesef tasmalı ajanlar ile etki ajanları, oldukça kolay bir şekilde kendilerine yer edinmişlerdir.
Tasmalı ajanlar ile bilinçsiz ve şuursuz etki elemanı caddedeki bireycikler; her hal ve şartta 70 milyon Kızılderiliyi kıtır kıtır keserek soykırıma uğratanları, 300 bin Filistinliyi soykırıma uğratan, 12 milyon Filistinliyi yurdundan süren, Gazze’de cenin, çocuk, yaşlı demeden 40 bin insanı barbarca katleden, Camileri ve Kiliseleri de yıkan Siyonist, barbar ve şeytan İsrail'i;
2 milyon Cezayirliyi katleden ve 100 bin Ruandalıyı kesen Fransa’yı, 10 milyon Hintliyi katleden İngilizleri, Afrika'nın genelinde 10 milyonlarca insanı kesen diğer Avrupalıları; Irak’ta 2 milyon, Suriye'de 1 milyon, Afganistan'da 100 bin insanı katleden ve soğuk savaşta dünyanın her yerindeki savaş ve katliamlardan sorumlu Amerika’yı,
yine Balkan savaşı, Birinci dünya savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'da 1912-1922 yılları arasında 5 milyon Müslüman Türk’ü kahpece katleden, Cumhuriyet dönemi ve günümüzde de Türkiye düşmanlarını (PKK, FETÖ, DHKP-C, DEAŞ, ASALA…) yine alçakça ve aşağılıkça destekleyen kahpe ve vahşi Batıyı, işgalci ve istilacıları, kutsamaktadırlar, Millete hainlik etmektedirler. Ancak az kaldı, bu kancık sırtlanların yakında nefesleri kesilecek, nesilleri tükenecek, yeraltındaki sürüngen dostlarının yanına sürüleceklerdir.
Yüce Müslüman Türk Milleti ve Devleti spesifik olarak icra edeceği güvenlik irdelemeleri sonucunda 200 yıldır Milletin sırtında bir sülük gibi yaşayan tasmalı ajanları, asalakları, hainleri, mandacıları, siyonist-emperyalist-kapitalist soykırımcı Batı yalama ve uşaklarını şafakta yataklarından alacak, ayıklayacak; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi gereği Ulusal ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrarı sağlayacak; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü standartlarını en üst seviyeye çıkaracak; adalet, özgürlük ve eşitlik ilkelerini gerçekleştirecek; medeni, zengin ve müreffeh toplum ya da toplumları oluşturacaktır.
Geliyor gelmekte olan, yaklaşıyor yaklaşmakta olan!
Bu büyük Millet; 200 yıldır sefil dünya halklarını “demokrasi, insan hakları, özgürlükler; medeniyet, modernlik, çağdaşlık martavalları ile kandıran siyonist, emperyalist, kapitalist küresel soykırımcıların ve haysiyetsiz Batı dünyasının oyuncağını elinden alacak, onları yeraltındaki dostlarıyla buluşturacaktır. Tarihte, dün, Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğu ile dünyada barış, adalet, medeniyet ve gönenci sağladığı gibi bundan sonra da Milletimiz, dünya nizamını sağlama azim ve kararlılığına, imkan ve kabiliyetine, tunçtan iradeye sahiptir.
“Dünya Türk'ün adaletini ve nizamını beklemektedir”.
Saygı ve selamlarımla…