Asrın Felaketi’ni yaşadığımız ve hep birlikte aşmaya çalıştığımız bu zor dönemde, hepimiz aynı dertle dertlendik ancak bunun yanında da hepimizin düşünceleri savruldu.
Saygıdeğer Kardeşlerim,
Asrın Felaketi'ni yaşadığımız ve hep birlikte aşmaya çalıştığımız bu zor dönemde, hepimiz aynı dertle dertlendik ancak bunun yanında da hepimizin düşünceleri savruldu. Zaman zaman bu bizim konuşmalarımıza hatta durup, 'Ya! Ben ne diyecektim?' veya 'Ne yapacaktım?' diye düşünür hale gelmiş bir toplum tablosu ile karşı karşıyayız. Dikkati teksifin önemi burada gün yüzüne çıktı, toparlama ve yapacağımız şeylere yoğunlaşarak kendimizi yönetme ve idare kabiliyetimizi yeniden canlandırmalıyız.
Hayat mücadelesi içinde çırpınırken çoğu zaman kendimize, 'Tüh ya! Bunu unuttum, nasıl unuttum? Oysa kaç kez kendime tembih etmiştim!' diye hayıflanırız. Bu tembihimizi de genelde eve girdiğimiz anda hatırlıyoruz. Dikkatimizi toparlamakta eğer güçlük çekiyorsak bunun yegane sebeplerinden biri zihnimizi başka bir problemin meşgul etmesidir.
Eğer bunu gidermek istiyorsak dalgınlığımıza sebep olan şeyi vitrine koyup önce onu halletmemiz gerek. Daha sonra da yapacaklarımızı -adet haline getirip- bir not defterine yazmamız gerekiyor. Büyükler: 'Söz uçar, yazı kalır.' Sözünü boşuna dememişlerdir herhalde.
Unutmayalım ki:' Ben aklımda tutarım! Birazdan hallederim! Sonra ararım!' dediğin an, unuttuğun andır!
Eğer o an mümkünse lütfen ertelemeyelim. Eğer o an imkanımız gerçekten yoksa not defterimize yazalım. Çünkü geciken, ertelenen her bir iş; sizin zihninizde birikiyor, zaman zaman hatırlasanız da çoğu zaman da hatırlayamadığınız birçok şey sizi meşgul ederek dalgın olmanıza yol açıyor.
Küçük bir not defteri ise bu anlamda size ilerleyen zamanda o ertelenen her şeyi hatırlatmakta destek olarak büyük bir iyilik yapacak.
Ayrıca psikolojik bir sıkıntınız varsa bunu da mantıkî muhakeme ve kendi kendinize telkin yoluyla önleyebilirsiniz.
'Herkes kendi mizaç ve meşrebine göre iş yapar' (İsra Sûresi/84.Âyet)
Zira insan düşüncelerinin ve davranışlarının temeli, onun ruhsal yapısındaki psikolojik eğilimlerdir.
Dikkati teksif, sadece günlük hayatımızda zihnimizi toparlamak için değil aynı zamanda iş hayatımızda çalışma alışkanlıklarını geliştirmek için de kullanılır.
Gelin bunun sıralamasına bir göz atalım:
1) İşlerinizi planlayın ve sizin için önemli olan işi en başa yazın. İşleri sıraya koyarak not defterinize yazmanız sizin zihninizi rahatlatacak.
2) Hedefe koymuş olduğunuz ilk iş ile başlayın. Birkaç işi bir arada yapmayın!
3) Hemen işe başlayın, ertelemeyin! Ertelenen işe ilham gelmeyecektir!
4) Kimseyle kendinizi karşılaştırmayın! Kendi kendinizle müsabaka yapın!
5) İşinizi bitirince not defterinizde mutlaka o işin üzerini çizin!
Ayrıca çalışma ortamının da çok önemli olduğunu unutmayın. Kendinize belirli bir yerde çalışma alışkanlığı geliştirin! Çalışma ortamınızda sadece çalışmanız için gereken şeyleri bulundurun. Ortamınız fazla sıcak, rahat ve konforlu olmasın; bunlardan uzak durun çünkü bunlar rehavet getirir. Gürültü ve eğlencenin minimum olduğu yerler tercihiniz olsun.
Bunlar sizin çalışmanızı kısmen engellemese de dikkatinizi toplamak için daha fazla enerji harcatır. Gürültülü ortamlarda yayılan frekansların insan zihninde yarattığı dikkat bozukluğunu da hemen hemen hepimiz biliyoruz.
Uzun lafın kısası yapacağımız işleri ertelemeyelim, bugünün işini yarına bırakmayalım. İş konusunda bunları prensip haline getirelim!
Ayrıca bugünlerde başta da dediğim gibi birçok düşüncemiz ve duygumuz ortak ve ertelediğimiz her ne var ise geç kalmadan ya o işi halledelim ya da söylenecek ne var ise söyleyip gönüller kazanalım. Hayat bir andan ibarettir, o an da daima 'bu an' olur hep! Ertelediğimiz her şey bize dert, bize yük olarak kalabiliyor maalesef!
Bir Hoca'nın öğrencilerine verdiği şu ders hepinizin malumudur: Hoca derse kocaman bir camdan kap ile gelir. Elindeki tenis toplarını kaba doldurur. Kap doldu mu, başka bir şey alır mı, der. Doldu, başka bir şey almaz, der öğrenciler. Hoca bu sefer de yanında getirdiği poşetteki çakıl taşlarını kaba döker. Tenis toplarının aralarındaki boşluktan akan küçük taşlar, kendilerine yer bulur böylece. Hoca: 'Kap doldu mu, başka bir şey alır mı?' der. Öğrenciler: 'Doldu, artık alamaz.' Der. Bu sefer de başka bir poşet çıkar ortaya. Hoca, poşetteki toprağı dökmeye başlar kaba. Çakıl taşlarının arasındaki boşluklar bu sefer de toprakla dolar. Hoca sorusunu yine sorar gülümseyerek. Öğrenciler temkinli davranıp bu sefer cevap veremez. Ve hoca hiç unutulmayacak o dersi verir. Küçük bir paketten çıkardığı kahveyi ağzına kadar dolu olan kaba döker. Şöyle der:' Bu kap sizin bir gününüz. Tenis topları en önemli işiniz, çakıl taşları ikinci dereceden önemli işiniz. Toprak ise gün içinde yapmasanız da bir sorun teşkil etmeyecek işleriniz. Kabı önce toprakla doldurursanız önemli işlerinizi halledemezsiniz. Bu yüzden önceliğe dikkat edin!' der. Peki, kahve ne anlama geliyor, diye sorar öğrenciler. Hoca da: 'Ne kadar yoğun olursanız olun, sevdiklerinize bir kahve içmek için ayıracak zamanınız mutlaka olur!' der.
Hayatın anlamı, herkesin kendi elinde özetle. Anlamını yitirmediğimiz, kahveyi terk etmediğimiz güzelliklerle dolu bir hayat sürmemiz dileği ile…
Selam ve dua ile...