Saygıdeğer Kardeşlerim, Bu dünyaya biliyoruz ki "Marifetullah ve muhabbetullah" yani Allah'ı(cc) bilmek ve sevmek için getirildik. Muradımız da Allah’ın(cc) rızasına nail olmaya mazhar olabilmek ve O'na kavuşmak! Elbette hayatımızı idame ettirebilmek için de çalışmamız gerekiyor ve yaptığımız iş ister Allah(cc) yolunda ilim ister dünya için fen olsun (İkisi de olmazsa olmazımız, orası da ayrı bir konu.) yaptığımız her çalışmada başarılı olmak ve sonuç elde etmek için büyük bir gayretimiz olmalı

Saygıdeğer Kardeşlerim,

Bu dünyaya biliyoruz ki "Marifetullah ve muhabbetullah" yani Allah'ı(cc) bilmek ve sevmek için getirildik. Muradımız da Allah'ın(cc) rızasına nail olmaya mazhar olabilmek ve O'na kavuşmak! Elbette hayatımızı idame ettirebilmek için de çalışmamız gerekiyor ve yaptığımız iş ister Allah(cc) yolunda ilim ister dünya için fen olsun (İkisi de olmazsa olmazımız, orası da ayrı bir konu.) yaptığımız her çalışmada başarılı olmak ve sonuç elde etmek için büyük bir gayretimiz olmalı! Çalışma hayatımız ve başarı yolundaki en tehlikeli düşmanımız ataletin bir gölge misali peşimizde olduğunu asla unutmamalıyız!

Üstelik atalet bizim karşımıza mertçe dikilip bizimle savaşan bir düşman değildir. Çünkü bunun ana kaynağı bizzat kendimiziz, yani burada mücadelemiz nefsimizledir. Atalet; şekilden şekle girerek, binbir türlü hile kullanarak, öyle bir sinsice yaklaşır ki. Tehlikenin büyüklüğü de aslında buradan gelmektedir. İşte bizi akamete uğratan kapı böylece aralanır!

Çalışma ve nihayetinde elde edilecek başarının bir diğer düşmanı ise kötü arkadaşlardır. Hoş çok olmasına gerek de yok ya! Bir kötü arkadaş bile yeter maalesef! Bunlar sinsi olduğu kadar maskelidir üstelik! Dost gibi yanında durur, timsah gibi pusuya yatar ve akrep gibi sokacağı anı bekler. Sizin çalışmalarınızdan rahatsız olur, sizin her başarınızı küçümseyerek alay edercesine tavırlar takınır. Bunlara kısaca hasetçi de diyebiliriz. Bu hasetin temel sebebi: Kendisindeki eksilerin sizde olan artılar olduğunu görmesidir. Yani nefs burada da devreye girer ama bu dost görünümlü düşmanlarımızın nefsi tabii. Meyve veren ağaç taşlanır, deriz ya! Bunlar ağacı içten çürüterek daha fazla zarar verir bir bakıma.

Bunların yanı sıra başarıyı engelleyen ve bizim ve yakın çevremizin dışında olan birçok faktör daha mevcut: Bozuk eğitim sisteminden tutun da kestirme fakat gayrimeşru kazanç ve yükselme yolları en başta sayabileceklerimiz. Burada son yazmış olduğumuz 'Ahlaki İradeye Sahip Miyiz?' başlıklı yazımızda çalışma ve başarının karşısına dikilen bütün engellerin genellikle iradeli olmakla aşılabileceğini ifade etmiştik, malumunuzdur.

Peki, verimli bir çalışmayı ortaya koymak için ne yapmalıyız?

  1. İş ahlakına sahip olmalıyız. (Ahlak)
  2. Yaptığımız işi muntazam yapmaya alışmalıyız. (Disiplin)
  3. Hafızamızı iyi kullanmayı öğrenmeliyiz. (Akıl)
  4. Çok okumalıyız.(Önce kendimizi)
  5. İyi dinleyebilmeliyiz. (Sabır)
  6. Odaklanma kabiliyetini artırmalıyız. (Odaklandığımız insansa edep, işse dikkat)
  7. Muhakeme kabiliyetimizi geliştirmeliyiz. (Adalet)
  8. Konuşma ve yazma faaliyetlerimizi düzenlemeliyiz.
  9. Not tutma alışkanlığı edinmeliyiz. (Söz uçar, yazı kalır.)

Bu faaliyetlerin üzerinde durmak, bizlerin daha verimli çalışmalar ortaya koyacağının teminatıdır.

Temeli sağlam attıktan sonra çalışmamızın nihayete ulaşması artık sağlığımıza bağlıdır. Verimli bir çalışmaya engel olacak, işi aksatacak, sağlık durumlarımız söz konusu ise verimli çalışmak için istirahatin önemi büyüktür. Unutmayalım ki işimize engel olacak rahatsızlıkların geneli uyku ve yemek alışkanlıklarımızın bozulmasıyla başlar. İnsan kendini ihmal etmemeli! Allah(cc) her şeyi insan için yaratmıştır, insanı da Kendi için! Biz kıymetliyiz hem de çok! Bunu aklımızdan hiç çıkarmayalım.

Bir diğer konu ise bir işe baş koyduğumuzda hissettiklerimiz. Hisler, verim alabilmek açısından çok önemlidir! Başta o işi aşkla yapma isteği ve sonunda da huzur ve başarının vereceği mutluluk hayali oluşmuyorsa, ayaklarınız o işi daha planlarken geri geri gidiyorsa ve kendinizi sadece mecbur hissedip bir işe başlıyorsanız ne verimli olursunuz ne de başarı gelir! Her şey başlamadan bitmiştir!

Başarıya giden yolda yaptığımız her çalışmanın bir metodu var, onu bilip o metoda hakim olmalıyız. Verimli çalışmalar bir sistem üzerine kurularak işlemezse bu zaman israfına yol açar, haliyle insanı bezdirir!

İşten bezmememiz için mühim olduğunu düşündüğüm bir nokta var: İşin bitmesi değil, asıl mesele az enerji ile mümkün olan en çok verimi elde etmektir. İbni Sîna, bugün bile önemini koruyan "Kitab-ı Şifa" adlı meşhur eserini her gün "sadece iki saat çalışarak" yazmıştır.

Çalışma ve başarının Altın kuralını belirle!

Benim altın kuralım: Çalışmak için müsait günü ve saati bekleme! Biliyorum ki her gün ve saat çalışmanın en müsait zamanıdır. Yeter ki temelini sağlam at, yani şartlarını belirle, iç ve dış düşmanlarını tespit edip metodunu oluştur. Akameti Akamete Uğratmak, böylece mümkün olacaktır!

Bu benim altın kuralım, senin altın kuralın nedir?

Selam ve dua ile…