Saygıdeğer Kardeşlerim, Sosyolojik olarak baktığımızda günümüzde meydana gelen birçok tartışmanın asıl sebebi, yanlış ifade veyahut yanlış anlama kaynaklı olmasıdır. Aslında dinleme sanatı da en az konuşma sanatı kadar önemli bir husustur. Sosyal veya tahsil hayatımız ya da akabindeki iş münasebetlerimiz, bizi sürekli dinlemeye, bu kabiliyetimizi devamlı kullanmaya ve geliştirmeye iter.
Saygıdeğer Kardeşlerim,
Sosyolojik olarak baktığımızda günümüzde meydana gelen birçok tartışmanın asıl sebebi, yanlış ifade veyahut yanlış anlama kaynaklı olmasıdır. Aslında dinleme sanatı da en az konuşma sanatı kadar önemli bir husustur. Sosyal veya tahsil hayatımız ya da akabindeki iş münasebetlerimiz, bizi sürekli dinlemeye, bu kabiliyetimizi devamlı kullanmaya ve geliştirmeye iter. Karşımızdakini anlama, kendimizi anlatma haliyle de 'anlaşabilme' noktasında dinleme sanatı devrededir hep. Ancak işte asıl mesele belki de burada gizli! Müşahede ettiğimiz birçok yerde dinleyici değil de 'konuşma sırasının kendisine gelmesini bekleyen' suskunlara rastlıyoruz. Ya da o suskunlar biz oluyoruz! Dinlemediğimiz için ortak bir paydaya ulaşamıyoruz, kavgasız, gönül kırmadan biten bir tartışmamızın olmaması da bu yüzdendir belki de! İyi bir dinleyici olabilmek için dinlemenin tekniğini de bilmek gerek. Başarılı olmanın sırlarından biri de bu sanatın en 'gönül fethedici' tekniğiyle başlar.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz(sav) bu noktada da yine bize örnek teşkil etmekte. Efendimiz(sav) biriyle muhatap olurken daima bütün bedeniyle karşısındaki insana yönelmiş, göz teması kurup mütebessim bir ifadeyle onu dinlemişler. Bugün bizler konuşurken de dinlerken de acaba ne kadar riayet ediyoruz Efendimiz'in(sav) bu sünnetine? Sürekli olarak eleştirdiğimiz iletişim eksik,birbirimize saygımız yok, gibi serzenişlerimizin temelinde sizce de çoktan beri hayatımızda yer vermediğimiz bu paha biçilmez sünnetin eksikliği yok mu?
Bir insan sizinle konuşurken daima yüzünüzü ona çevirerek göz teması kurarak dinleyin ve cevap verin, karşınızdaki bir çocuksa çömelip onunla onun göz hizasında sohbet edin,edeben bizlere yakışan budur.Karşımızdaki insana -hangi yaşta olursa olsun- bu ilk adımla yaklaşırsak, göz teması kurarak iletişime geçersek başarısız bir sonuç ortaya çıkabilir mi? Bu mümkün mü sizce?
Dinleme sanatı, konuşma ve yazma faaliyetinin vazgeçilmez başlangıç noktasıdır. Hem biz aktarırken hem bize aktarılırken püf nokta işte burada karşımıza çıkmakta. Anlattıklarımızın anlaşıldığının teyidi de söylenenin zihnimiz ya da yüreğimizde karşılık bulması da dinlemekle olur. Konuştuğumuz ve yazdığımızda kendi fikirlerimizi ve duygularımızı karşı tarafa aktarıyoruz. Dinleme ise tam tersidir; yani verici değil alıcı konumunda oluyoruz. Bizaktarırken zihnimizde olay ve ifade örgüsü mutlaka sıralıdır ancak dinleyensek eğer olay ve ifade edilen düşüncenin ya da duygunun iskeletini de biz oluşturmak zorundayız! Bundan dolayıdır ki güzel konuşma sanatına sahip insanlar, dikkatli dinlemekte de şöhret sahibidirler. Karşımızdaki insana söz hakkı verip onu dinleme nezaketinde bulunmak da hele hele bizim sözümüz kesilse de tebessüm katarak sözü muhatabımıza bırakabilsek, bu zarafeti de kendi benliğimize ekleyebilsek inanıyorum ki güzel bir anlayış iklimine sahip olacağız. Katılır mısınız bilemem de kanaatimce insani etkileşimde sözden ziyade hareketler, yaklaşımlar en çok ihtiyacımız olan güzelliklerdir!
Peki, duymak dinlemek midir?
Kesinlikle hayır! Duymak, sadece bir ses dalgasının insanın kulağına çarpmasıyla meydana gelen algının adıdır. Dinlemek ise anlatılanı işitirken anlamak ve kavramak ve zihinde saklamak demektir. Bazen anlatılanı unuturuz ve anımsamayabiliriz. Bunun ana sebebi karşımızdakini dinlememekten kaynaklı olduğu gibi bundan önce yazdığım makalede bahsini ettiğim dikkati teksifin önemi burada da karşımıza tekrardan çıkmakta.
Verimli bir dinleyici olmak istiyorsak buna zihnen hazır olmamız gerektiği gibi bedenen de hazırlanmak gerekir. Öncelikle elimizdeki bütün meşguliyetleri bir tarafa koymalıyız. Zamanımızın en büyük avantajı ama aynı zamanda da dezavantajı olan cep telefonunu sohbet ederken mümkün mertebe masada bulundurmamalı veyahut sürekli elimize alıp oynamamalıyız. Çünkü telefonun bu anlamdaki varlığı konuşulan konudan kopmamız ve verimli sohbete dahil olamamamız bir yana karşımızdaki kişiye de çok ama çok büyük bir saygısızlıktır! Size vaktini ayırmış, değer vermiş, sizinle sohbet etmek isteyen birine yapılmaması gereken bir harekettir! Asla da hoş görülemez bir tutumdur! Bu tarz şeyler zihnen bizleri alıp götürür ne konuşan konuştuğunu bilir ne de biz konuşulanı anlarız. İşte bu noktada sadece duymuş oluruz, dinlemiş değil.
Sohbet esnasında bedenen rahat olunmalı; eğer oturduğumuz yer rahat değilse, mekan soğuksa bunlar bile verimsiz bir dinleyici yapabilir bizi. Buna birçok şey daha eklenebilir. Eğer bir toplantıya dinleyici olarak gidiyorsanız yanınızda mutlaka not defteriniz olmalı.
Eğer bir programa katılacaksanız mutlaka dakik olmaya özen gösterin. Açılış cümlesini kaçırmakla bazen konuşmanın mantık silsilesini sezemez duruma düşebilirsiniz. Hatip ile muhatap arasına böylece bir uçurum açılmış olur. Bir ağız, iki kulak bahşedilmiş insana. Daha ilk cümlede ağız, edeben kulaklara boyun eğse araya hiçbir mesafe girmeyecektir.
Zihnen dinlemeye hazırlanmak bazen yetmiyor, eğer hiç bilgimiz dahilinde olmayan bir programa davet edildiysek ya da izleyeceksek bunun mutlaka önceden bir araştırmasını yapmalıyız! Yani hatibin bir şekilde muhatabı olacaksak konuşulacak konu hakkında malumatımız olmalı. Ciddi ve iyi bir dinleyici mutlaka bunları yapmalı ve konuya önceden hazırlanmalı.
Selam ve dua ile…