Saygıdeğer Kardeşlerim, İstiklal gazetesindeki ilk yazımızda selamlaşmanın dinimizdeki ve kültürümüzdeki yerinden bahsetmiştik. İkinci yazımızda ise kültürümüze ve dilimize sarılmanın ne kadar önemli olduğunu kaleme almaya çalıştık.
Saygıdeğer Kardeşlerim,
İstiklal gazetesindeki ilk yazımızda selamlaşmanın dinimizdeki ve kültürümüzdeki yerinden bahsetmiştik. İkinci yazımızda ise kültürümüze ve dilimize sarılmanın ne kadar önemli olduğunu kaleme almaya çalıştık.
Bu yazılarımı okuyan okurlarımdan bir kardeşim bana şu soruyu sordu: 'Hocam, bu yazdıklarınızı yapmasına yapalım da bunları yapmak için hangi temele sahip olmamız gerekiyor sizce?' dedi.
Güzel bir soruydu ve ben bu vesileyle bu yazımı ahlak ve eğitim üzerine yazmak istedim.
Ahlak nedir?
Zira "Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." diye buyuran Hz. Muhammed'in(sav) ümmeti olarak elbette ki ahlakımızı güzelleştirmeye çalışmayı hayatımızın merkezine almak en elzem vazifemizdir. Ahlak, evvela içimizin güzelleşmesidir; sonrası ise dışımıza aktarıp topluma yansıtmamız gereken en kıymetli cevherimizdir.
Bunu başardığımız oranda evvela milletimize ve dahi insanlığa yararlı olan, geniş bir basiret ve ferasete sahip, sağlam karakterli, kültürlü, görgülü, terbiyeli, güzel düşündüğü için güzel gören ve konuşan tertemiz insanlar oluruz. Haliyle örnek alındığımızda birken bin olan bir şahsiyete dönüşürüz. Kısacası ahlakın bereketi ile önce biz kanalım, doyalım, vesile olup etrafımızdan başlayıp doyuralım, sonra da geçmişte zirvesini yaşadığımız o izzetli günlerimize yeniden kavuşalım inşallah!
Bizler, Allah'ın (CC) her şeyi yüzü suyu hürmetine yoktan var ettiği Hz. Muhammed'in(sav) ümmetiyiz. En Sevgili'nin "Onlar benim kardeşlerim!" buyurduğu ahir zaman ümmetiyiz yani O'nu(sav) görmeden seven ve O'na(sav) iman edenleriz elhamdülillah! Bu durum bile üzerimize çok önemli vazifelerin yüklediğini ve emanetimizin ne kadar kıymetli olduğunu ortaya koymaya yeter aslında!
Bu vazifeleri hakkıyla yerine getirebilmek tabii ki birtakım ön şartlar ister! Olumlu sonuçlar almak istiyorsak eğer prensiplere göre hareket etmeliyiz. Bunların en başında da ahlakî iradenin ve eğitimin olduğuna inanıyorum.
Öncelikle hepimiz, eğitme potansiyeline sahip olduğumuz gerçeğini kabul edelim. Evet, hepimiz aslında birer "öğretmen" olduğumuz gerçeğini iliklerimize işleyelim! Hareketlerimiz, yaklaşımlarımız, konuşmalarımızla başta eşlerimize, çocuklarımıza, arkadaş ve iş çevremize iyi veya kötü örnek teşkil ediyoruz. Tabii gayesi "güzel ahlak üzerine örnek alınacak bireyler olabilmek" olan bizlerin imtihanı böylece başlıyor!
Tüm davranışlarımızın temelinin ailemizden aldığımız ilk eğitimle başlayıp okul hayatı ile geliştirildiğini düşünürsek, güzel bir örnek olmayı halen hem de ısrarla istiyorsak önce eğitime kendimizden başlamalıyız ve kendimizi eğitmeyi asla bırakmamalıyız! Doğru ve güzel eğitimin temeli ise ahlak iradesine bağlı olduğunu da unutmamalıyız!
Peki, ahlaki iradeye sahip bireyler nasıl oluruz?
Hayatımız boyunca hepimiz aslında bunu yaşıyoruz, karşımıza dikilen engeller. Çalışmanın ve başarının en büyük düşmanı karşımıza çıkan engellerdir. Bunları aşa bilmek ise irade gücü ile olur. Çünkü istediğiniz kadar zeki olun bilgi sahibi olun yükselişiniz ancak irade sahibi olmakla olur. Varsa bir hedefimiz o hedefimize her gün bir adım daha yaklaşmak için gayret sarf ederek yılmadan ilerlemeliyiz. Bu iradeyi ise kör kuvvet olarak kullanılması düşünülemez. İrade şahsi ve millî ülkülere, ahlak ve fazilete göre yönlendirilmelidir ki buna da ahlakî irade denir.
Bu ise insanı güzel ahlak sahibi yapmaya başlar. Nasıl mı?
Kendi kusuruyla ilgilenen insan sadece bu kusurları gidermeye odaklanır. Haliyle kimsenin kusurunu görmez, GÖREMEZ! Kimsenin gıybetini etmez, EDEMEZ! Kimseye zarar vermez, VEREMEZ! Kimseyi incitmez, İNCİTEMEZ! İşte netice alma böylece başlar. Bu ahlaki iradenin meyvesi hemen olgunlaşır ve artık kimseden incinmemek devreye girer!
Besmele, bereketiyle hayatımıza yön vermiş; önce bizi temizleyip sonra da tertemiz bir topluma dönüşün temelini atmış diyebiliriz artık! Sonrası bunu korumaya gayretten geçecek elbette! Yine iğneyi önce kendimize batırmaya devam edip bu sayede çuvaldızı hayatımızın dışında tutacağız vesselam!
Güzel ahlak üzerine inşa ettiğimiz hayatımızı irademizle ne kadar yaşatırsak dediğim gibi birken bin oluvereceğiz hem de çok kısa sürede! "Yiğit, düştüğü yerden kalkar!" Hele o uyuyan dev bir uyanıversin, işte o zaman bu kıvanç bize yeter kardeşlerim!
Milletçe kalkınmanın yolu da budur!
Milletimizin yeniden ayağa kalkması insanlığın yeniden bizim elimizle ihya olması demek, değil mi? Temeli ahlak olan eğitimi çocuklarımıza verebilmek, kıyamete kadar bu ihyanın devam etmesi demek, değil mi? Bu özel bir mesele olmakla birlikte, özde başarı sağlanırsa insanlığın istifade edeceği muazzam bir güzelliğe pencere açmak özetle!
Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed'in (sav) bizimle ne kadar kıvanç duyacağı hissiyle yaşamak ve inşallah bunda da muvaffak olarak Cenab-ı Hakk'a kavuşmak ne tarifsiz bir şeref olur değil mi Kardeşlerim? Rabb'im cümlemizi bu şerefe nail eylesin!
Unutmayalım ki ne kadar bilgili olursak olalım, hiçbir konuda kendimizi yeterli görmeyelim; daima, 'Ey Rabbim, anlayış, idrak ve ilmimi artır!' (20/114) diyelim ve bunun gereği olan okuma, düşünme ve öğrenme faaliyetlerini bir an bile kesintiye uğratmayalım.
'(Resûlum!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.'
(Zümer Sûresi / 9.Âyet)
O halde bizlerde durmadan ilmimizi ve bilgilerimizi ahlaki irademizle hemhal edelim ve inşaAllah kazananlardan olalım.
Selam ve dua ile…