Cahilin cahile bir şey öğretmesi, kaldırım taşıyla kuluçkaya yatan bir tavuktan çifte yumurta beklemeye benzer” der yazarın birisi. Cahil şovenistlerin gözüyse, başkasının kümesindedir.

Cahilin cahile bir şey öğretmesi, kaldırım taşıyla kuluçkaya yatan bir tavuktan çifte yumurta beklemeye benzer' der yazarın birisi. Cahil şovenistlerin gözüyse, başkasının kümesindedir.

Hiç gücenmeyin ama 'erdemlilik' manasında kullanılan takva; onlar için şişirilmemiş bir balon, altı yarılmış sepetten farksızdır. Hiçbir şey dolmaz o sepete, ya da nefesiniz yetmez delik balona. Nefese yazıktır anlıyacağınız. Rahatsızlar mı bu durumdan? Aksine çok memnunlar ve nasılsa bir şeyin farkında değiller.

İşime öyle geliyor memnuniyetidir bilhassa.

Cahilin başka bir cahili eğitmesi, yön göstermesi ya da tavsiyede bulunması çok zordur ama birinin diğerini tahakküm altına alıp kukla gibi kullanması yani yönetmesi hayal değildir. Hep gerçek olmuştur. Hep gerçek olarak kalacaktır. Taşpınar Eda'da olduğu gibi yani. Görünür olma toplumunda yaşadığımızı yadsımıyorum fakat görünür olmak neyin adıdır onu çok anlayabilmiş değilim açıkcası. 'Nasıl olsa her şey gidiyor' diyerek toplumsal bozulmayı fotoğraflıyoruz gün be gün. Öğrencilerini sınava hazırlayan süper minili öğretmenimizde görüyoruz yaşananları. Ben dememiş miydim size? - Cahilistler her yerde diye. Bazılarınız öğretmenden cahil olur mu demişti. Bak oluyormuş demek.

Yaşadığımız süreci iki kutuplu cahil sarmalı olarak görmek mümkündü artık! Birinin diğerinden farkının olmadığı (cahillik açısından) bir çağın tam ortasındayız. Biri kapalılıkla suçlarken, diğeri açıklıkla suçlar. Biri karanlık zihniyet derken, diğeri aydınlıktan kör olmuş der. Nefret tohumları saçıyoruz dört bir köşemize. Bir birimize tahammülümüzün rakımı sıfırda. Kimden söz ettiğimi anlıyorsunuz aslında…

Tanıyorsunuz o köşe başında dikilen tesbih(t)çileri.

Bir kare fotoğrafla yargı dağıtanları,

'Bu islam'a saldırıdır' diyenleri,

'Yok yok laiklik elden gitti gidiyor' diyenleri.

Kıraathane kültürünü kahvehane kültürüne çevirenleri,'

'canımı sıkma canını sıkarım' diyenleri',

'ver ulan adresini' diyenleri,

'Oranın mescit olduğunu bilmiyordum'

diyenleri,

'2023 geldi artık Lozan anlaşması devre dışı kaldı zirve yapacağız zirve' diye konuşanları,

Hele kadınlardan birisi taciz ya da tecavüz mağduru olamasın hiç! Öyle bir hadisede ana avrat sövenleri' … İşte bu arkadaşları cehalet ve şiddet sarmalında görebilirdik artık.

Ayrım Yapma Zamanı

Anasının gözü cahilleri saf insanlar ile bir tutmamak gerekiyordu. Birisi sütten çıkmış ak kaşıkken diğerinin sütten ağzı yanmıştır çok kez.

İmam yellenirse cemaati siz düşünün! Meselesini hatırlarsınız. İmam yellensin de biz de yolumuzu bulalım diyen müşkülpesent cahil ile saflık aynı şey olabilir miydi? Olamaz elbet.

Hiçbir safı; mercimeğe taş karıştırırken, sütü sulandırırken, kıymaya kuyruk yağı katarken, beş para etmez metal bileziği altın suyuna batırırken, adaklar adayıp, diledikleri olsun diye caddede yer tutmuş işlemeli ofisinde büyü satarken, son umutları tükenmiş ve artık bir çıkış yolu arayanlara, burçlarına göre zikir dağıtırken göremezsiniz. Ah safım! Tek derdi, ağzındaki baklayı çıkarsa mı çıkarmasa mı endişesinden oturur kalır olduğu yerde. O da hakl çıkarmamakta! Aç olan çok…