Ormanların derinliklerinde yaşayan ve küçücük bedeninde 150 insanı ya da 30.000 fareyi öldürecek miktarda zehir taşıyan kurbağalar, birkaç dakikada ısırdığı hayvanı öldüren kertenkeleler, yılda binlerce insanın ölümüne neden olan yılanlar ve örümcekler. Okyanusların derin ve karanlık sularında da zehirlerini vücutlarında gizleyen rengarenk balıklar, ahtapotlar, deniz anaları ve dikenli vatozlar…



Bilim adamları yıllardır doğadaki bu zehirli canlıların nasıl olup da bu kadar insanı ya da canlıyı birkaç saniye içinde öldürecek zehiri bedenlerinde taşıdıklarını araştırıyorlar. Bu canlılar nasıl oluyor da adeta bir kimya laboratuarı gibi bu zehiri vücutlarında üretiyorlar? Bu zehir nasıl kendi vücutlarına zarar vermiyor? Bir canlı savunma taktiği olarak ya da avlanma amacıyla bu zehiri nerede, nasıl ve hangi miktarda kullanacağını nasıl tespit ediyor? Kuşkusuz bütün bu sorular Darwin’in evrim teorisi ile ya da tesadüfler zinciriyle açıklanamayacak sorulardır. Kainattaki tüm canlılar üstün bir aklın ve sanatın sahibi olan Allah tarafından yaratılmıştır.



Vücutlarında zehir barından canlılardan biri olan dikenli vatozun vücudundaki zehri incelersek, bu balıktaki zehir, tetrodotoksin; sodyum (Na+) iyonlarını sodyum kanalı reseptörlerine bitiştirerek sodyum kanallarını kapayan, böylece onların sinir zarlarından geçişini engelleyen güçlü bir zehirdir. Sinir hücrelerini bu şekilde bloke etmesi yarı-istemli çalışan kaslarda felce neden olur. Diyaframda bulunan kaslar ve göğüs kafesi kilitlenince solunum engellenir. Kalp ve beyin üzerinde direkt bir etkisi yoktur, ancak solunumu sekteye uğratan bu zehir beyne yeteri kadar oksijen ulaşamamasına neden olur.

Ancak bu olağanüstü hayvan kendi vücudunda üretilen bu zehirden etkilenmez; çünkü vücudundaki sodyum kanalı reseptörleri Tetrodotoksin molekülleriyle karşılaşmayacak şekilde, tamamen farklı olarak yaratılmıştır.

İğneli vatozların zehir aygıtı; kuyruk uzantısı, kuyruk dikeni ile kılıfı, zehir bezleri ve dikenin içine girdiği (cuneiform) kanaldan oluşur. Normal zamanlarda diken bu kanalın içinde gizlidir. Diken keskin, sivri, ok şeklindeki ucuyla ve geriye doğru tırtıklı dişleriyle çok etkin bir silahtır. Dikenin esas yapısını vazodentin adı verilen kemiksi sert bir materyal oluşturur. Bu yapının üst kısmında boyuna uzanan derin kanallar bulunur ve zehir bezi hücreleri burada yer alır. İğneli vatoz daha genç bir bireyken, kuyruk dikeni üzerinde integümenter bir zar oluşur ve bu zar zehir bezlerini örter. Doğum esnasında son derece elastik olan diken, zamanla sertleşir, bu sayede dişi birey doğururken zehirli dikenden zarar görmez.

Kuyruk dikeni kolayca ete saplanmasına rağmen yapısı nedeniyle geri çıkartılması çok güçtür ve dokuya zarar vermeden çıkartılması neredeyse imkansızdır. Diken ete girdiğinde kılıf yırtılır, zehir tırtıklı kenardan içeri boşalır. Dokudaki parçalanma zehirin kana karışmasını ve dağılmasını kolaylaştırır. İntegümenter zar, zehir bezi için o kadar iyi bir korunma sağlarki, zarın parçalanması durumunda bile zehir üretimi devam eder.

Doğada yaşayan milyarlarca türden yalnızca biri olan dikenli vatozdaki bütün bu ayrıntılar kuşkusuz son derece hayret vericidir. Arka arkaya saydığım bu özelliklerin hiçbiri tesadüf sonucunda, aradan milyarlarca yıl geçse de, zararlı mutasyonlar sonucunda gerçekleşmez. Dikenli vatoz Allah tarafından bu şekilde yaratılmıştır. Aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen en ufak bir değişikliğe uğramamış, evrim geçirmemiş ve başka bir canlıya dönüşmemiştir.



Kuşkusuz bu zehirli hayvanlar bizlere ne kadar aciz olduğumuzu hatırlatır. Bu hayvanların tek bir dokunuşu, ya da vücutlarındaki birkaç damla zehir bir insanı birkaç saniyede öldürmeye yeter. Allah dileseydi bu canlıların vücutlarında olan ve kendilerini hiç etkilemeyen zehir insanları da etkilemezdi. Ama insan Allah tarafından yaratılan en aciz varlıklardan olma özelliğini bir kez daha gösteriyor ve Rabbine ne kadar muhtaç olduğu kendisine tüm hayatı boyunca hatırlatılıyor:

“Ey insanlar, siz Allah’a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır.” (Fatır Suresi,15)