İmanlı olan ve imanla ölen kişi, bir miktar ve bir müddet ceza
görse de sonunda kurtulur, ebedî saadete nail olur.
İmanın kıymetini bilelim ve Cenab-ı Hakk’a bize bu ni’met-i uzmayı
verdiği için şükr edelim.
Bütün gücümüzle imanımızı korumaya çalışalım.
İman nasıl korunur?.. Tashih-i itikad ile, yani inancımızın
Kur’ana, Sünnete, Sevad-ı Âzam’a uygun olmasıyla…
Sonra beş vakit namazı dosdoğru kılmakla.
İhlasla… Doğru ve dürüst bir Müslüman olmakla… Efendimizin
Sünnetine uymakla… Bid’atlerden kaçınmakla… İslamın hayata
uygulanmasında, ilk üç kuşağı yani Ashabı, Tâbiîni, Tebe-i Tâbiîni
(Selef-i Sâlihîni) örnek almakla… Zekat vermekle… Günahlardan tevbe
etmekle… Ahlaklı ve faziletli bir Müslüman olmaya çalışmakla…
Nefs-i emmâremizi düşman bilip onunla büyük cihad yapmakla…
Hayırlı ameller imanın parçası ve şartı değildir ama kötü ameller,
günahlar, isyanlar, azgınlıklar imana zarar verir.
Küfür sözleri imanı giderir…
Öyle ameller vardır ki, imanı götürür…
Başına papaz veya Mecusi şapkası geçirmek, beline zünnar bağlamak,
Tevhid de hak Teslis de haktır, Ehl-i Kitab da Cennetliktir demek
imanı ortadan kaldırır.
Muteber ve güvenilir din kitaplarında küfür sözleri ve küfre yol
açan hareketler yazılıdır. Her Müslüman bunları okumalı ve imanını
korumalıdır.
Allah mü’min kullarını tek bir Ümmet yapmıştır. Bütün mü’minler
kardeştir. Ümmet birliğine ve iman kardeşliğine zarar vermek imana
zarar verir.
Kur’anın emirlerini, yasaklarını, öğütlerini terk etmek, hafife
almak imana zarar verir, küfre götürür.
Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini inkar etmek
küfürdür.
Müctehidlerin, büyük ulema ve fukahanın üzerinde icma ettiği
zaruriyat-ı diniyeyi inkar edenler küfre düşer.
Büyük günahları utanmadan, hayâ etmeden, azgınca, küstahça ve
edepsizce açıkta ve açıkça işleyenler imanlarını tehlikeye atar.
Bunları uyarmayan ve engellemeye çalışmayan diğer Müslümanlar,
emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasını yapmadıkları için günahkar
olur.
Bir insan için imansızlıktan veya imanını kayb etmekten daha büyük
bir zarar ve ziyan düşünülemez.
İmanını yitiren bir kimse ebedî azaba, felakete duçar olur. Bundan
kötü bir şey olamaz.
Her mü’minin temel endişesi, ömrünün ölümüne imanla bitişmesi,
hüsn-i hâtime olmalıdır.
Allahın rızasını, hoşnutluğunu kazanmak için, ihlasla sadaka
vermeliyiz.
Sahih-i Buharî’de ve Sahih-i Müslim’de, aç bir köpeğe su verdiği
için kötü bir kadının affedildiğini bildiren bir hadîs yer
almaktadır.
Yine Sahiheyn’de, bir kediyi haps edip açlıktan ölmesine yol açan
acımasız bir kadının Cehennemlik olduğu haber veriliyor.
Mü’min ve müslim kardeşlerini sevmemek, onlara hıyanet etmek,
onların gıybetini yapmak, onların gizli günah ve ayıplarını
tecessüs etmek imana zarar verir.
Ribanın=faizin helal olduğuna inanan kafir olur.
Müslümanların tek bir Ümmet olmaları gerektiğini inkar eden kafir
olur.
Ahir zamanda Mehdinin zuhur, İsa aleyhisselamın nüzul edeceğini
inkar eden, vahim bir bid’ate düşmüş olur ve bu bid’at onun imanına
zarar verir. Mehdi ve Hz. İsa hakkında mânevî tevatür ve icma
vardır.
Kafirleri beğenenler, onları dost ve velî edinenler imanlarına
büyük zarar vermektedir.
Ulvî dini, süflî politikaya alet edenler; din sömürüsü yapanlar,
zekatları Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplayanlar,
verenler, sarf edenler imanlarına zarar veriyor.
Ehl-i Sünnet ve Cemaati darbeleyenler imanlarına ve kendilerine
inanan halkın imanına zarar veriyor.
Yalan söylemek, iftira atmak, fitne ve fesat çıkartmak, nifak ve
şikaka sebep olmak, iman kardeşliğini zedelemek zarardır.
Gerçek mü’min o kimsedir ki, din kardeşleri arasında ihtilaf ve
tefrika zuhur ettiği vakit onları barıştırmaya çalışır.
Müslümanlar arasındaki kavga ve savaşı körükleyenlerde, bu savaştan
zevk alanlarda, yangını körükleyenlerde nifak alametleri
vardır.
Büluğ çağından ölüme kadar geçen zaman, Müslüman için imtihanlarla
doludur.
İktidarla Cemaat arasındaki bu son kavga ve savaş sadece taraflar
için değil, hepimiz için yaman bir imtihandır.
Kur’andan, Sünnetten, Şeriattan, Ehl-i Sünnet ve Cemaatten,
taqvadan, ihlastan, adaletten, insaftan, kardeşlikten, Ümmet
birliğinden, ahlak ve faziletten, hikmet-i islamiyeden, mü’minleri
kardeş bilip onları sevmekten yana olalım; mürüvvetli, âdil,
insaflı Müslümanlar olalım.
Holiganlık, militanlık, fanatiklik, körü körüne taraftarlık yaparak
İslama, İmana, Ümmete, kardeşliğe ve kendimize büyük zarar
vermeyelim.
**
(İkinci yazı)
Korkunç Cehalet
Okuma yazma bilmeden şoför ehliyeti alabilir misiniz? Herhangi bir
memuriyete tayin edilebilir misiniz? Sokak levhalarına bakarak
aradığınız bir adresi bulabilir misiniz? Bir ilacın nasıl
kullanılacağını prospektüsünü okuyarak öğrenebilir misiniz?
Yakınlarınıza ve dostlarınıza mektup yazabilir misiniz?
Okuma yazma bilmiyorsanız, birçok şeyi anlayamazsınız, birçok
hakkınızdan mahrum kalırsınız, karanlıkta kalırsınız.
Bu anlattıklarım 1928’den sonraki Latin harfleriyle okumak yazmak
iledir.
Bir de 1928’den önceki bin yıllık millî yazımızla okuma yazma ile
ilgili cahillikler, karanlıklar vardır.
Bu bin yıllık millî yazısını bilmemek, kişiyi gerçekten cahil
kılar, karanlıkta bırakır.
Yazılı dilinizi dosdoğru bilmezsiniz… Edebiyatınızı bilmezsiniz…
Tarihinizi doğru dürüst bilmezsiniz…
Öylesine cahil olursunuz ki, kabristana gidip büyük dedenizin mezar
taşını bulamazsınız.
Beyazıt’taki büyük anıt kapının üzerindeki Türkçe kitabeyi
okuyamazsınız.
Osmanlı devlet arşivindeki belgeleri okuyamazsınız.
1928’den önce yazılmış ve yayınlanmış on binlerce değerli kitabı
okuyamazsınız.
Velhasıl sizde korkunç bir amnezi=hafıza kaybı olmuştur. 1928’den
öncesini hatırlamaz, bilmezsiniz.
Dinimizi doğru anlatan eski kitaplar sizin için sanki Çince,
Tibetçedir.
Millî yazımızı bilmemek zekaları körletir, IQ’su yüksek olanları
bile özürlü yapar.
Öylesine aptallaşırlar ki, ne lüzumu var efendim derler.
Osmanlıca bilmeyen anne babalara sesleniyorum: Size olanlar olmuş,
bari çocuklarımızı kurtaralım, onları kurslara gönderip Osmanlıca
öğretelim.
İngilizce öğrenmeye evet, bilgisayar öğrenmeye evet, cebir geometri
öğrenmeye evet, body bulding kursuna gitmeye evet… Bin yıllık
yazımızı öğrenmeye gelince ne lüzumu var, hayır… Bundan büyük
hamakat olur mu?
Liseli, üniversiteli imanlı ve firasetli gençler, size hitap
ediyorum: Lütfen lütfen lütfen, en kısa zamanda Osmanlıca
öğreniniz. Öğrendikten sonra her gün en az bir sayfa okumak
suretiyle ilerletiniz. Sakın cahil kalmayınız.
Bilmemek şu anda ayıp değildir ama öğrenmemek çok ayıptır.
Sadece Latin harfleriyle asla kültürlü bir Türkiyeli
olamazsınız.
İlle de Osmanlıca, bin yıllık millî yazımız.