Camdan dışarı baktığınızda da sükûnetli bir havayla, etrafta uçuşan
kuşlarla karşılaşabilirsiniz. Beni her zaman en çok hayrete düşüren
şeylerden biri nedir biliyor musunuz? Uzay boşluğunda 950.000 km
hızla ilerlediğimiz halde bunu hiçbir şekilde hissetmememiz. Siz
kahvenizi yudumlarken ve hiç kıpırdamadan otururken aslında uzay
boşluğu içinde 950.000 km hızla ilerliyoruz.
Yüce Allah öyle ihtişamlı bir sistem yaratmış ki, saatte 108.000 km
hızla güneşin etrafında dönen bir gezegende yaşamamıza rağmen sanki
hiç kıpırdamayan bir kaya parçasının üzerinde yaşar gibiyiz.
Üstelik dünya sadece güneş etrafında bu derece büyük bir hızla
dönmekle kalmaz, aynı zamanda da kendi etrafında 1670 km hızla
döner. Bugün en hızlı merminin bile saatte 1.800 km’lik bir sürata
sahip olduğunu düşünürsek, Dünya’nın boyutlarına rağmen 1670 km
hızla dönmesinin ne kadar büyük bir hız olduğunu anlayabiliriz.
Dünya Allah’ın insanlar için yarattığı, oluşumundan itibaren her
yerinde mucizelerle karşılaştığımız bir gezegen.Güneşe olan
uzaklığı, ısısı, büyüklüğü, üzerindeki oksijen oranı, manyetik
alanı, atmosferdeki dengeler, kendi ve Güneşin etrafındaki dönüş
hızı, ekseninin yörüngesine olan eğilimi, üzerinde yaşayan
canlılar, kısaca her şey çok olağanüstü dengeler üzerine
yaratılmıştır.
Amerikalı jeolog J.S. Lewis dünyanın mükemmelliği hakkında şunları
söyler;
Dünya; atmosferi ve okyanuslarıyla, kompleks biyosferiyle, uygun
biçimde okside edilmiş kabuğuyla, zengin silisyum yataklarıyla,
tortul veya katılaşım kayalarıyla, zengin buz yatakları, çölleri,
ormanları, tundraları, otlak alanları, tatlı su gölleri, kömür ve
petrol yatakları, yanardağları, hayvanları, bitkileri, manyetik
alanı, okyanus dibi şekilleri ve hareketli mağmasıyla… hayranlık
uyandıracak derecede kompleks bir sistemdir. (F. Press, R. Siever,
Earth, New York: W. H. Freeman, 1986, s. 2)
İki Amerikalı jeolog Frank Press ve Raymond Siever, Dünya'nın
büyüklüğü hakkında şunları söylüyorlar:
Dünya'nın büyüklüğü tam olması gerektiği kadardır. Daha küçük olsa
yerçekimi çok zayıflayacak ve atmosferi Dünya'nın etrafında
tutamayacaktı, daha büyük olsaydı bu kez de yerçekimi çok artacak
ve bazı zehirli gazları da tutarak atmosferi öldürücü hale
getirecekti..( F. Press, R. Siever, Earth, New York: W. H. Freeman,
1986, s. 4)
Dünya atmosferindeki azot, oksijen ve karbondioksit oranı da her
zaman aynıdır. Okul çağlarımızda bizlere öğretildiği gibi %77 azot,
%21 oksijen ve %1 karbondioksit ve argon gibi diğer gazlar bulunur.
Oksijen oranının değişmemesi bizler için çok büyük bir
nimettir.
Dünya üzerinde yaşamımızı sürdürmemiz birbirine bağlı yüzbinlerce
detaya bağlıdır. Örneğin yerçekimi biraz da zayıf olsaydı dünya
atmosferi çok fazla su kaybedecek ve canlılık mümkün olmayacaktı,
eğer biraz daha güçlü olsaydı, dünya atmosferi çok fazla amonyak ve
metan biriktirecek bu da yaşamı mümkün kılmayacaktı. Dünyanın
Güneş’e olan uzaklığı biraz daha fazla olsaydı, gezegen çok
soğuyacak ve buzul çağına girecekti, Güneş’e biraz daha yakın
olsaydı gezegen kavrulacak ve yine yaşam mümkün olmayacaktı. Ya da
Dünya’nın manyetik alanı biraz daha güçlü olsaydı çok sert
elektromanyetik fırtınalar olacaktı, biraz daha zayıf olsaydı Güneş
rüzgarı denilen ve Güneş’ten fırlatılan zararlı partiküllere karşı
Dünya’nın koruması kalmayacaktı.
Allah dünyayı ilk yarattığı günden itibaren bu dengelerde hiçbir
bozulma olmamıştır. Rabbimiz tam olarak yeryüzüne yarattığı kulları
ve tüm canlılar için boyun eğdirmiştir. Dünya’da da diğer
gezegenlerde olduğu gibi kavurucu sıcaklar, saatte yüzlerce
kilometreye varan fırtınalar kopabilirdi. Fakat Allah bir lütuf
olarak yeryüzünü oldukça sükûnetli yaratmıştır. Rabbimiz bir
ayetinde şöyle bildirir:
Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun
omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş
O'nadır. (Mülk Suresi, 15)
Rabbimiz bir ayetinde Allah’ın yarattığı sistemlerde hiçbir çelişki
ve uygunsuzluk olmadığını şöyle bildirir:
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök
yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir
'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü)
çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık)
görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz
(uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana
dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
Evrimciler de evrendeki bu düzenlerin tesadüfler sonucu
olmayacağını kabul ederler.
Avustralya'daki Adelaide Üniversitesi'nden Ünlü Matematiksel Fizik
Profesörü Paul Davies bu konuyla ilgili şunları söylüyor:
Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki
yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına
karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas
sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için
oldukça güçlü bir delildir. (Paul Davies. God and the New Physics.
New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189)
Eğer doğanın derinliklerinde gerçekleşen işlerin kompleksliği,
dünyanın en zeki beyinleri tarafından bile zor anlaşılıyorsa, bu
işlerin sadece birer kaza, birer kör tesadüf eseri olduğunu nasıl
düşünebiliriz? (Paul Davies. The Accidental Universe, Cambridge:
Cambirdge University Press, 1982, Önsöz)
Paul Davies’sin aslında kurduğu şu cümle çok önemlidir; “Eğer
doğanın derinliklerinde gerçekleşen işlerin kompleksliği, dünyanın
en zeki beyinleri tarafından bile zor anlaşılıyorsa, bu işlerin
sadece birer kaza, birer kör tesadüf eseri olduğunu nasıl
düşünebiliriz”
Allah’ın yarattığı sistemlerdeki, canlılardaki özellikleri anlamak
için bilim adamları onlarca yıl çalışıyorlar. Düşününki sırf kanın
pıhtılaşmasının nasıl olduğunu, bitkilerin fotosentezini veya
balarılarının nasıl bal yaptıklarını anlatmak için bile yüzlerce
sayfalık kitaplar yazılıyor. Dünyadaki bütün bu muazzam detaylar
Allah’ın sınırsız gücünü kavrayabilmemiz için özel olarak
yaratılmışlardır. İnkar edenler bu gerçeği kavramamakta direnirken,
müminler Allah’ın bu sonsuz gücünü düşünüp Allah’ı sürekli tesbih
ederler ve yüceltirler.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve
göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:)
"Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin
azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)