“Statik (durağan) evren modeli” adı verilen bu anlayışa göre, evren
için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildir. Fakat
materyalistlerin sımsıkı sarıldıkları bu düşünce 20. yüzyılda
modern bilimin bulgularıyla yerle bir oldu. Bu düşünceyi yerle bir
eden şey bir patlamaydı. Bir diğer adıyla Big Bang.
Big Bang, 15 milyar yıl önce gerçekleşen büyük bir patlama. “Sıfır
hacme” sahip bu noktanın patlamasıyla tüm madde, milyarlarca
yıldız, evrendeki 300 milyar galaksi kusursuz bir biçimde
oluşmuştur. Unutulmaması gereken bir şey var ki; “sıfır hacim”
yokluk demektir. Yani evren “yoktan” var edilmiştir.
Bilindiği gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve zarar verir. Örneğin
bir otomobil fabrikasında meydana gelen bir patlama sonucunda
ortaya tesadüfen oluşmuş son model otomobiller çıkmaz. Oysa Big
Bang bunun tam aksi bir etki meydana getirip olağanüstü bir düzen
meydana getirmiştir. Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia
ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli
genişlediği de ortaya çıktı. Bugün bu, bütün bilim dünyası
tarafından kabul edilen bir gerçektir.
1989 yılında NASA’nın uzaya gönderdiği COBE uydusunun hassas
tarayıcıları sayesinde Big Bang’den sonra tüm evrene yayıldığı
varsayılan radyasyonun kalıntıları da bulundu. Bu buluş da evrenin
yoktan var edildiği gerçeğinin bilimsel bir ispatı oldu.
Big Bang'in bir diğer önemli kanıtı ise, uzaydaki hidrojen ve
helyum gazlarının miktarıydı. Günümüzde yapılan ölçümlerde
evrendeki hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan
hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla uyuştuğu ortaya
çıktı. Eğer evren, bir başlangıcı olmadan, sonsuzdan geliyor
olsaydı, evrendeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüşmüş
olurdu.
Allah evreni yoktan var ettiğini bir Kuran ayetinde bize şöyle
bildirir:
O gökleri ve yeri yoktan var edendir… (Enam Suresi, 101)
Eskiden ateist olan ünlü İngiliz felsefeci Anthony Flew, Big Bang
ile ilgili şu itirafta bulunur:
İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de
bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından
oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, eskiden beridir dini
kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin
bir başlangıcı olduğu iddiasını. (Henry Margenau, Roy A. Vargesse,
Cosmos, Bios, Theos, La Salle IL: Open Court Publishing, 1992, s.
241)
Bu patlama sonucunda oluşan olağanüstü düzen ile ilgili ünlü
fizikçi Paul Davies şöyle der:
"Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki
yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına
karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas
sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için
oldukça güçlü bir delildir."( Paul Davies. God and Te New Physics.
New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189.)
Big Bang’e uzun yıllar karşı çıkmış olan Sir Fred Hoyle, Big Bang
ile ilgili şaşkınlığını şöyle ifade eder:
Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını
kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve
düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun
tam aksi bir etki meydana getirmiştir: Maddeyi birbiriyle
birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.(Fred Hoyle,
The Intelligent Universe, London, 1984, s. 184-185)
Bu kadar hassas dengeler karşısında evrimcilerde şaşkınlıklarını
gizleyemezler ve bu düzenin bir yaratıcısı olduğunu ister istemez
kabul ederler. Çünkü evrenin patlama hızı olağanüstü kritik
ölçülerle belirlenmiştir. Öyle ki;
Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big
Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere
milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden
içine çökerdi.
Eğer Big Bang’den sonra evren biraz daha hızlı genişlese mevcut tüm
materyal tamamen etrafa dağılıp gidecekti.
Eğer patlama hızı 10-18de 1 oranında bile farklılaşsaydı, bu
gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti.
Eğer evrenin yoğunluğu bir parça daha fazla olsaydı, o zaman evren
bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa
dönüşecekti.
Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı, o zaman evren
son hızla genişleyecek, fakat bu takdirde atomik parçacıklar
birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir
zaman oluşamayacaktı.
Bir patlama sonunda oluşan bu son derece hassas dengeler, kusursuz
bir evren, evrendeki sistemler, yıldızlar, gezegenler, üzerinde
yaşadığımız Dünya, insanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer
canlıların tesadüfi bir patlamanın ardından, atomların
kendiliğinden dizilimiyle oluşamayacağı çok açık. Gözümüzü
çevirdiğimiz her yerde gördüğümüz detaylar Yüce Allah'ın varlığının
ve üstün yaratışının delilidir.
Görüldüğü gibi bilim bir kez daha yaratılışı ve Allah’ın varlığını
ispatlamıştır.
Rabbimiz her şeyi yaratanın Kendisi olduğunu ayetlerinde şöyle
bildirir:
... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan
Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır,
öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam
Suresi, 101-102)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin
olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Bakara Suresi, 117)
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök
yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir
'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü)
çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık)
görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz
(uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana
dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
Materyalist bakış açısı evrenin yaratılmadığını, sonsuzdan beri var
olduğunu ve sonsuza kadar var olacağını savunur. “Statik (durağan)
evren modeli” adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir
başlangıç veya son söz konusu değildir. Fakat materyalistlerin
sımsıkı sarıldıkları bu düşünce 20. yüzyılda modern bilimin
bulgularıyla yerle bir oldu. Bu düşünceyi yerle bir eden şey bir
patlamaydı. Bir diğer adıyla Big Bang.
Big Bang, 15 milyar yıl önce gerçekleşen büyük bir patlama. “Sıfır
hacme” sahip bu noktanın patlamasıyla tüm madde, milyarlarca
yıldız, evrendeki 300 milyar galaksi kusursuz bir biçimde
oluşmuştur. Unutulmaması gereken bir şey var ki; “sıfır hacim”
yokluk demektir. Yani evren “yoktan” var edilmiştir.
Bilindiği gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve zarar verir. Örneğin
bir otomobil fabrikasında meydana gelen bir patlama sonucunda
ortaya tesadüfen oluşmuş son model otomobiller çıkmaz. Oysa Big
Bang bunun tam aksi bir etki meydana getirip olağanüstü bir düzen
meydana getirmiştir. Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia
ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli
genişlediği de ortaya çıktı. Bugün bu, bütün bilim dünyası
tarafından kabul edilen bir gerçektir.
1989 yılında NASA’nın uzaya gönderdiği COBE uydusunun hassas
tarayıcıları sayesinde Big Bang’den sonra tüm evrene yayıldığı
varsayılan radyasyonun kalıntıları da bulundu. Bu buluş da evrenin
yoktan var edildiği gerçeğinin bilimsel bir ispatı oldu.
Big Bang'in bir diğer önemli kanıtı ise, uzaydaki hidrojen ve
helyum gazlarının miktarıydı. Günümüzde yapılan ölçümlerde
evrendeki hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan
hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla uyuştuğu ortaya
çıktı. Eğer evren, bir başlangıcı olmadan, sonsuzdan geliyor
olsaydı, evrendeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüşmüş
olurdu.
Allah evreni yoktan var ettiğini bir Kuran ayetinde bize şöyle
bildirir:
O gökleri ve yeri yoktan var edendir… (Enam Suresi, 101)
Eskiden ateist olan ünlü İngiliz felsefeci Anthony Flew, Big Bang
ile ilgili şu itirafta bulunur:
İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de
bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından
oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, eskiden beridir dini
kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin
bir başlangıcı olduğu iddiasını. (Henry Margenau, Roy A. Vargesse,
Cosmos, Bios, Theos, La Salle IL: Open Court Publishing, 1992, s.
241)
Bu patlama sonucunda oluşan olağanüstü düzen ile ilgili ünlü
fizikçi Paul Davies şöyle der:
"Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki
yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına
karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas
sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için
oldukça güçlü bir delildir."( Paul Davies. God and Te New Physics.
New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189.)
Big Bang’e uzun yıllar karşı çıkmış olan Sir Fred Hoyle, Big Bang
ile ilgili şaşkınlığını şöyle ifade eder:
Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını
kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve
düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun
tam aksi bir etki meydana getirmiştir: Maddeyi birbiriyle
birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.(Fred Hoyle,
The Intelligent Universe, London, 1984, s. 184-185)
Bu kadar hassas dengeler karşısında evrimcilerde şaşkınlıklarını
gizleyemezler ve bu düzenin bir yaratıcısı olduğunu ister istemez
kabul ederler. Çünkü evrenin patlama hızı olağanüstü kritik
ölçülerle belirlenmiştir. Öyle ki;
Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big
Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere
milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden
içine çökerdi.
Eğer Big Bang’den sonra evren biraz daha hızlı genişlese mevcut tüm
materyal tamamen etrafa dağılıp gidecekti.
Eğer patlama hızı 10-18de 1 oranında bile farklılaşsaydı, bu
gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti.
Eğer evrenin yoğunluğu bir parça daha fazla olsaydı, o zaman evren
bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa
dönüşecekti.
Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı, o zaman evren
son hızla genişleyecek, fakat bu takdirde atomik parçacıklar
birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir
zaman oluşamayacaktı.
Bir patlama sonunda oluşan bu son derece hassas dengeler, kusursuz
bir evren, evrendeki sistemler, yıldızlar, gezegenler, üzerinde
yaşadığımız Dünya, insanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer
canlıların tesadüfi bir patlamanın ardından, atomların
kendiliğinden dizilimiyle oluşamayacağı çok açık. Gözümüzü
çevirdiğimiz her yerde gördüğümüz detaylar Yüce Allah'ın varlığının
ve üstün yaratışının delilidir.
Görüldüğü gibi bilim bir kez daha yaratılışı ve Allah’ın varlığını
ispatlamıştır.
Rabbimiz her şeyi yaratanın Kendisi olduğunu ayetlerinde şöyle
bildirir:
... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan
Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır,
öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam
Suresi, 101-102)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin
olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Bakara Suresi, 117)
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök
yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir
'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü)
çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık)
görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz
(uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana
dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
Materyalist bakış açısı evrenin yaratılmadığını, sonsuzdan beri var
olduğunu ve sonsuza kadar var olacağını savunur. “Statik (durağan)
evren modeli” adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir
başlangıç veya son söz konusu değildir. Fakat materyalistlerin
sımsıkı sarıldıkları bu düşünce 20. yüzyılda modern bilimin
bulgularıyla yerle bir oldu. Bu düşünceyi yerle bir eden şey bir
patlamaydı. Bir diğer adıyla Big Bang.
Big Bang, 15 milyar yıl önce gerçekleşen büyük bir patlama. “Sıfır
hacme” sahip bu noktanın patlamasıyla tüm madde, milyarlarca
yıldız, evrendeki 300 milyar galaksi kusursuz bir biçimde
oluşmuştur. Unutulmaması gereken bir şey var ki; “sıfır hacim”
yokluk demektir. Yani evren “yoktan” var edilmiştir.
Bilindiği gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve zarar verir. Örneğin
bir otomobil fabrikasında meydana gelen bir patlama sonucunda
ortaya tesadüfen oluşmuş son model otomobiller çıkmaz. Oysa Big
Bang bunun tam aksi bir etki meydana getirip olağanüstü bir düzen
meydana getirmiştir. Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia
ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli
genişlediği de ortaya çıktı. Bugün bu, bütün bilim dünyası
tarafından kabul edilen bir gerçektir.
1989 yılında NASA’nın uzaya gönderdiği COBE uydusunun hassas
tarayıcıları sayesinde Big Bang’den sonra tüm evrene yayıldığı
varsayılan radyasyonun kalıntıları da bulundu. Bu buluş da evrenin
yoktan var edildiği gerçeğinin bilimsel bir ispatı oldu.
Big Bang'in bir diğer önemli kanıtı ise, uzaydaki hidrojen ve
helyum gazlarının miktarıydı. Günümüzde yapılan ölçümlerde
evrendeki hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang'den arta kalan
hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla uyuştuğu ortaya
çıktı. Eğer evren, bir başlangıcı olmadan, sonsuzdan geliyor
olsaydı, evrendeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüşmüş
olurdu.
Allah evreni yoktan var ettiğini bir Kuran ayetinde bize şöyle
bildirir:
O gökleri ve yeri yoktan var edendir… (Enam Suresi, 101)
Eskiden ateist olan ünlü İngiliz felsefeci Anthony Flew, Big Bang
ile ilgili şu itirafta bulunur:
İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de
bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından
oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, eskiden beridir dini
kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin
bir başlangıcı olduğu iddiasını. (Henry Margenau, Roy A. Vargesse,
Cosmos, Bios, Theos, La Salle IL: Open Court Publishing, 1992, s.
241)
Bu patlama sonucunda oluşan olağanüstü düzen ile ilgili ünlü
fizikçi Paul Davies şöyle der:
"Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki
yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına
karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas
sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için
oldukça güçlü bir delildir."( Paul Davies. God and Te New Physics.
New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189.)
Big Bang’e uzun yıllar karşı çıkmış olan Sir Fred Hoyle, Big Bang
ile ilgili şaşkınlığını şöyle ifade eder:
Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını
kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve
düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun
tam aksi bir etki meydana getirmiştir: Maddeyi birbiriyle
birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.(Fred Hoyle,
The Intelligent Universe, London, 1984, s. 184-185)
Bu kadar hassas dengeler karşısında evrimcilerde şaşkınlıklarını
gizleyemezler ve bu düzenin bir yaratıcısı olduğunu ister istemez
kabul ederler. Çünkü evrenin patlama hızı olağanüstü kritik
ölçülerle belirlenmiştir. Öyle ki;
Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big
Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere
milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden
içine çökerdi.
Eğer Big Bang’den sonra evren biraz daha hızlı genişlese mevcut tüm
materyal tamamen etrafa dağılıp gidecekti.
Eğer patlama hızı 10-18de 1 oranında bile farklılaşsaydı, bu
gerekli dengeyi yok etmeye yetecekti.
Eğer evrenin yoğunluğu bir parça daha fazla olsaydı, o zaman evren
bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa
dönüşecekti.
Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı, o zaman evren
son hızla genişleyecek, fakat bu takdirde atomik parçacıklar
birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir
zaman oluşamayacaktı.
Bir patlama sonunda oluşan bu son derece hassas dengeler, kusursuz
bir evren, evrendeki sistemler, yıldızlar, gezegenler, üzerinde
yaşadığımız Dünya, insanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer
canlıların tesadüfi bir patlamanın ardından, atomların
kendiliğinden dizilimiyle oluşamayacağı çok açık. Gözümüzü
çevirdiğimiz her yerde gördüğümüz detaylar Yüce Allah'ın varlığının
ve üstün yaratışının delilidir.
Görüldüğü gibi bilim bir kez daha yaratılışı ve Allah’ın varlığını
ispatlamıştır.
Rabbimiz her şeyi yaratanın Kendisi olduğunu ayetlerinde şöyle
bildirir:
... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan
Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır,
öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam
Suresi, 101-102)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin
olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Bakara Suresi, 117)
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök
yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir
'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü)
çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık)
görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz
(uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana
dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)