Bir insan karşısındaki kişinin tavırlarını istediği gibi
yorumlayarak o kişiyi çok rahat eleştirebilir. Fakat birini
eleştirmeden önce yapılması gereken en önemli şeylerden biri,
kişinin önce kendisine dönmesidir.
Kuşkusuz birçok insanın kafasında oluşturduğu bir insan modeli var,
karşılarındaki insanın da kafalarında oluşturdukları bu modele
uymasını istiyorlar. Eğer karşısındaki insan kişinin kafasında
yarattığı modelde biri değilse bu, ona göre kusurlu bir insandır.
Örneğin insan karşısındakinin kendisine karşı hep sabırlı ve
hoşgörülü olmasını, her durumda alttan almasını ve güzel ahlak
göstermesini ister. Bunlar tabi ki çok güzel Müslüman
özellikleridir. Ama kişi bunları isterken şunları da düşünmelidir
“Karşımdakinden bunları beklerken ben ne kadar hoşgörülüyüm, ben ne
kadar sevgi doluyum, ben ne kadar sabırlıyım, ben ne kadar güzel
ahlaklıyım?” Çevresini sürekli eleştiren insanlar karşılarındaki
insanların da kendlerii gibi aynı beklentinin içerisinde olduğunu
düşünmezler.
İşte bu yüzden Allah’ın Kuran’da bizlere bildirdiği en önemli
sırlardan biri kişinin önce kendisini değiştirmesidir. Eğer bir
insan samimi olarak bir konuda kendini değiştirirse Allah o kişinin
görüntüsünü de değiştirir. Allah kullarındaki samimi değişikliği
bilir ve görür ve samimi olarak hatasını değiştiren bir Müslümana
da nimetini çok fazla arttırır.
Rabbimiz bir ayetinde bu konuyu bizlere şöyle bildirir:
Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar
Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah
şüphesiz işitendir, bilendir.(Enfal Suresi, 53)
Bu ayet, diğer bütün ayetler gibi üzerinde çok düşünülmesi gereken
ve vicdan muhakemesi yapılması gereken bir ayettir. Yüzeysel değil
de, imanla, Allah korkusuyla kendisini değiştiren bir insanının
Allah görüntüsünü de muhakkak değiştirecektir. Ama buradaki değişim
kesinlikle çok samimi bir kararla alınmış ve eski hatalarını bir
daha hiç yapmama yönünde bir değişimdir. Bir anlık karar verip,
birkaç gün sonra verdiği kararı unutup yine eski tavırlarına dönen
bir insanın görüntüsünü Allah değiştirmez.
Karşısındaki beğenmeyenlerin asıl eksikliği, insanın dışta
gösterdiği fiili çabanın yeterli olduğunu düşünmesidir. Fakat asıl
olan fiili çabasından çok, içindeki samimi değişme kararı, verdiği
kararı ciddiyetle uygulaması ve şeytanın verdiği telkinleri dışta
bırakarak Allah’ın hoşnut olacağı bir tavır içinde olmasıdır.
Eğer bir insan her konuda kendini haklı görürse o kişinin
gelişmesi, hatasını düzeltmesi mümkün olmaz. İnsanların çoğunda
hatasını kabul etmeme, kendini haklı görme, kendi aklını beğenme,
çevresindekileri kusurlu görme eğilimi vardır. Fakat iman eden bir
insan her zaman hatayı kendinde arar. Sadece kendi beklentilerini
göz önünde tutmanın bencillik olduğunu bilir. Ama vicdanıyla
hareket etmeyen bir insan kendi isteklerine daha çok önem verdiği
için karşı tarafın hep kendisine karşı güzel ahlaklı olmasını
beklerler. Kendi kişisel özelliklerini çok beğenip, karşısındaki
insanları beğenmeme eğilimi vardır. Karşısındaki kişileri
beğenmediği için de sürekli o insanların tavırlarından, sözlerinden
rahatsızlık duyar.
Samimi bir Müslüman güzel ahlak özelliklerini karşısından
beklemektense önce kendisi uygular. Allah güzel davranışlarda
bulunanlara dünyada da ahirette de güzellik vereceğini şöyle
bildirmiştir:
…Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret
yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.”
(Nahl Suresi, 30)
“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde
bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve
onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.”
(Nahl Suresi, 97)
Ayetlerden de gördüğümüz gibi karşısından güzel tavır bekleyen bir
insan önce kendisi güzel davranışlarda bulunmalıdır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de ashabına da
merhametli, affedici olmalarını hatırlatmış ve onlara en güzel
örnek olmuştur. Eğer kişinin kendisi merhametli olursa, karşı
tarafın da ona merhamet göstereceği, affedici olursa, karşı tarafın
da ona karşı affedici olacağını bildirmiş, sözle değil, gerçek bir
kararlılıkla günahından vazgeçmenin önemini şöyle
vurgulamıştır.
“Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız. Yazık,
laf ebesi olanlara. Yazık günahlarına bilerek devam edip, istiğfar
etmeyenlere.” (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca
Yayınevi, İstanbul, 1997, 70/10)
Müminler arasında sevgi kişinin imanı ile doğru orantılıdır. Bir
kişi Allah’tan ne kadar korkuyorsa, ne kadar Allah’ın razı olacağı
tavırları gösteriyorsa, ne kadar Allah’ın emir ve tavsiyelerine
karşı itaatliyse, o kadar çok sevilir, saygı görür ve merhamet
görür. Tüm bu güzellikleri karşı taraftan görmek isteyen kişi ise
önce bu özelliklere kendisinin sahip olup olmadığını düşünmelidir.