TÜRKİYE’DE TARIM VE HAYVANCILIK SORUNU-2
Dünyanın sanayi toplumu ve bilgi toplumuna evrilmesi sonucunda eğer herkes, her toplum ve her ülke teknoloji, sanayi, ağır sanayi ürünü üreteyim derken tarım ve gıda sektörünü ihmal ederse, insanlar ne yiyecek? Makine, bilgisayar, otomobil karın doyuracak mı? Sanayi ve teknoloji ürünü üreteyim, tarım ürünü ve gıdayı dış ülkelerden alayım derse bütün ülkeler, toprak, su, tarım alanları, ormanlar talan edilirse, kıtlık olmayacak mı? İnsanoğlu ekmek ve et yerine bir birini yemeyecek mi? Tabi ki yiyecektir. Kaldı ki gelişmiş ülkeler tarım ve gıda sektörünü bir kenara bırakmış değillerdir. Bu sektöre çok büyük ar-ge, teknolojik ve ekonomik yatırımlar yapmaktadırlar. Toprağı olanlar topraklarını en rantabl bir şekilde değerlendirmekte, toprağı olmayanlar ise teknolojik ve topraksız tarım yapmakta, tarım ve hayvancılık işletmelerine bütçeden çok büyük, astronomik oranlarda teşvik ve desteklemeler ayırmaktadırlar.
Bu durumda teknoloji, sanayi, ağır sanayi, hizmet sektörünün yanı sıra bu alanda yaptığı yatırımlarla eş zamanlı olarak, ileriki zamanlarda bir milletin varlığını ve güvenliğini ilgilendiren stratejik bir sektör olan tarım ve hayvancılık ile gıda sektörüne yatırım yapmayan, söz konusu ürünleri ithal etme yolunu seçen bir millet veya ülke, hayat damarını, yaşam kaynağını, nefes borusunu başka ülkelerin eline vermiş demektir. Bu da milli meselelerde, varoluş mücadelelerinde, uluslararası sorunlarda, hatta savaşlarda çabucak tükenmek, yok olmak, teslim olmaktır. Yani tarım ve hayvancılık ve gıda sektörü, dünyada enerji, ilaç ve silah sektöründen sonra gelen dördüncü stratejik alan veya sektördür. Bu alanı ihmal eden, koruyup güçlendirmeyen ülkeler uluslararası ilişkilerde, enerji-güç-paylaşım-varoluş mücadelelerinde, biz buna adalet-hak-hakkaniyet-hukuk davalarımızı da ekleyelim, yok olmaya ve teslim olmaya mahkumdurlar.
Osmanlıda ve Türkiye’de tarım ve hayvancılığın en önemli handikabı bilimsel yöntemlerle yapılmaması, tarım ve hayvancılık işletmelerinin bulunmaması veya yetersiz olması, üretimin ekonomik ve ticari bir nitelik taşımaktan ziyade köy ekonomisine dayalı olmasıdır. Yani köylünün bu faaliyetleri ticari bir amaç için değil, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yapmasıdır.
Kalkınmanın ve gelişmenin yolunun elbette sanayileşme ve bilgi ve bilişim teknolojilerinden geçtiği herkesin malumudur. Ancak bu demek değildir ki: Tarım ve hayvancılık, gıda sektörü ihmal edilecek. Tam kalkınma ve büyüme, tam bağımsızlık, bir veya birkaç alanın ihmal edilerek değil, tüm alanların ve sektörlerin eşgüdümlü, koordineli ve birbirini tamamlayan bir şekilde geliştirilmesi ve güçlendirilmesi ile mümkün olabilecektir. Bu, başarı için mutlak bir zorunluluktur.
26/11/2017
Zeki ÖZDEMİR / ANKARA
Araştırmacı-Yazar