Ahlak ile Çatışım ve Uyumluluk
Kapitalizm, ekonomik bir sistem olarak, serbest piyasa mekanizmalarını, özel mülkiyet ve kâr odaklı üretimi tanımlar. Kapitalist sistemin temeli, bireyin ve sermayenin ekonomik özgürlüğüne dayalıdır; yani her birey ve kapital kendi işini kurabilir, mal ve hizmet üretebilir, bunları başkalarına satabilir ve en nihayetinde kendi ekonomik çıkarlarını büyütmek ve maksimize etmeye çalışır.
Ancak kapitalizmin işleyişinin ve çalışma sistematiğinin insan, doğa ve ahlaki değerlerle nasıl örtüştüğü veya çatıştığı konusu, tarihsel olarak birçok düşünür ve filozof tarafından tartışılmıştır. Bu makalemizde, kapitalizm ve ahlak arasındaki ilişkiyi irdeleyecek ve bu iki kavramın nasıl bir arada var olabileceğini veya birbiriyle çatışama ve uyuşum potansiyelini irdelemeye çalışacağım.
Kapitalizm ve Ahlak Arasındaki Temel Farklar
Kapitalizm, büyük ölçüde bireysel ( Ben- Egoizm ) çıkarları ve rekabeti teşvik eder. Kâr elde etme amacı, üretim araçlarının etkin bir şekilde kullanılması için gerekli olan ana güdü olmaktadır.
kâr elde etme tutkusu ve beraberinde zorunlu olarak tetiklediği ve taşıdığı rekabet sevgiyi, merhameti, bağışlama, empati, paylaşım ve bölüşüm gibi değerleri ters-yüz etmektedir.
Bu, bireylerin ve şirketlerin ekonomik faaliyetlerinde en verimli yolları ( her yol ) aramalarını zorunlu kılar zira hedef kâr etmektir. Bu açıdan kapitalizm, ahlaki sorumluluklardan bağımsız bir şekilde işleyen bir sistemdir.
Kapitalist bir bireyin, şirketlerin veya devletlerin en çok kâr elde etmek için etik kuralları ihlal etmeleri mümkündür ve dahi kâr etme güdüsü mahkûm ve mecbur eder. Mesela, işçi çalıştırma ve onun doğuşsal haklarını ihlal etmek, çevreyi, doğayı ve beraberinde ki zincir halkasını tahrip etmek veya haksız koşullar altında çalıştırma ve ahlaksız ücretlendirme yapmak gibi uygulamalar kapitalist sistemin işleyişinde görülebilir.
Bütün bu yakıcı ve yıkıcı özellikleri dolayısıyla Kapitalizm, etik ve ahlakın şiddetle irdelediği, eleştirdiği ve haklı olarak önemli bir olumsuzlama bagajının hüküm sürdüğü başlıca konuları arasına girmiştir.
Kapitalizmin bir diğer eleştirilen yönü de, adaletsizlik ve eşitsizlik temeli üzerinden kendisini var etmiş olmasıdır. Zengin ile fakir arasındaki uçurum, serbest piyasanın ( Kapitalizm ) temel ilkelerinden biridir. Bu eşitsizlik, başlı başına bir ahlaksızlığın tezahürü iken ‘’ kişisel başarı ve çaba ‘’ ile açıklanma gayreti bir başka ahlaksızlığın dışa vurumu olmakla birlikte ahlaki değerlerden soyutlanmış Kapitalist sistemin kendisinden kaynaklanır.
Kapitalizm kendi hegemonyasını, kendi bürokrasisini, kendi siyasetini oluşturur ve oluşan bu grup bütün kaynakların tepesine otururlar. Kontrolleri ve yönetimleri altına aldıkları kaynaklar nedeniyle büyük, çok büyük gelirler işte bu seçkin kesimin elinle kalmaktadır.
Alt grup ise, bu hegemonist ve beraberinde rekabeti kendisine ilke ve iman edinmiş ve dolayısıyla ahlak ile olan bütün ilişkisini kesmiş güç odağı, ne kadar uygun görürse alt kesim ile o kadarlık bir ve hangi koşullarda çalıştırma ve maaş verme yetkisini de kendisi için bir hak görmektedir.
Tam bu noktada devreye giren Etik ve Ahlaki açıdan bakıldığında bu durum "adalet" ve "eşitlik" gibi ilke ve değerlerle çelişir. Adaletin sağlanması, sadece eşit fırsatlar yaratmakla değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.
Kapitalizmde Ahlaki Değerlerin Rolü
Her ne kadar Kapitalist sistem girişimcilik, yenilikçilik ve bireysel özgürlük gibi bir takım olumlu eylemleri ortaya çıkarıyor olsa da temelini kâr ve rekabet üzerinden inşa etmiş olması dolayısıyla yine ahlak ve etik ile önemli bir çatışma içerisinde bulur kendisini.
Evet, Kapitalizm, bireylerin kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerine olanak tanıyan bir sistem olarak, özgür irade ve sorumluluk anlayışını destekler. Ancak kapitalizmin kendisini var etmenin başat koşulunu layüsellik üzerinden kurgulamış olması dolayısıyla yine ve yeniden bir ahlaki sorun neşet eder kendi bünyesi içerisinde.
Her ne kadar girişimciler, kendi işlerini kurarak ekonomik başarı elde etmek için çeşitli riskler alırlar ve bu, topluma yeni ürünler ve hizmetler sunuyor olsa da, aldıkları riskler, bir üst bölümde bahsettiğimiz oligark güç sebebiyle minimize edilip salt ve güvenli kâr etmelerinin kapıları, ardına kadar yine aynı kesime açılmış olmaktadır.
Bütün bu ahlaki sorun ve olumsuzluklar, kapitalizmin işleyişinde yer alan birçok problem, genellikle dayanışma ve toplumsal sorumluluk gibi ahlaki değerlerin ön plana çıkmasını tetiklemiştir
Ortaya çıkan bu kolektif güç, bazı kapitalist şirketlerin ve işletmelerin çevreye zarar vermemek ve bununla birlikte çalışanlarına adil ve ahlaki ücretler ödemek gibi sorumluluklar taşıması gerektiğini kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Bu tür kolektif ve özellikle de bilinçli çalışma prensibi sağ ve solu budanmış ve vahşet sınırları bir parça budanmış bir kapitalist modeli zorunlu kılmıştır. Yine bu durum beraberinde kapitalizmin ahlaki sınırlarını çizen bir dizi düzenleyici kurum ve yasal çerçevenin devreye girmesine sebep olmuştur.
İş güvenliği yasalarıyla çalışan kesimin ontolojik hakları, çevre koruma düzenlemeleri doğanın sürdürülebilirliği ve anti-diskriminasyon yasalarının devreye sokulmasına ve dolayısıyla daha bir kabul edilebilir Kapitalist formun ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır.
Kapitalizm Ahlak ile kavgası
Kapitalizm, kendisini her şey ve herkesin üstünde gören ve jakoben bir tavrı kendisi için mutlak kabul etmesi dolayısıyla bütün bir toplumu yok sayma, harcama ve üzerinden geçmeyi de yine kendisi için mubah sayarken ahlak ve etik ile amansız bir kavganın tam ortasında bulur kendisini.
Kapitalizm, her ne şart ve durumda olursa olsun mutlak kâr amacı güden ve bu amaç üzere her türlü tedbiri alan bir sistem olması dolayısıyla, toplumsal faydayı gözeten, önceleyen ve böyle bir hassasiyeti de elbette kabullenmeyen vahşi bir tarafı bulunmaktadır.
Böylesi duyarsız, umarsız, ahlak ve etikten yana layüsel bir sistem işçi hakları, doğa ve sürdürülebilir bir döngü, eşitlik, adalet ve hakkaniyet gibi değerlerle kaçınılmaz bir savaş ve sürtüşme halindedir.
Doğası gereği buyurgan Kapitalizm genellikle çevre sorunları, işçi hakları, eşitsizlik ve adaletsizlik gibi sorunlara yol açar. Örneğin, büyük şirketler, daha düşük maliyetlerle büyük gelirler elde etmek için üretimlerini gelişmekte olan ülkelere ( kavram ve tanımlama kesinlikle yalan ve uyuşturucu etkisine sahiptir ) kaydırabilir, burada iş gücü ucuzdur ve işçi hakları genellikle ihlal edilir. Bu, ekonomik olarak verimli olabilir, ancak etik ve ahlaki açıdan oldukça sorunludur.
Ahlaki Perspektifle kapitalizmin geleceğine bakış
Kapitalizm, etiğe dair yanlarını çoğunlukla reformlardan ve toplumların değer sistemlerinden alır ve etkilenir. Kapitalist sistemin işleyişi, toplumsal sorumlulukları göz önünde bulunduran düzenlemeler ve bunlara sahip olma bilincini dinamik tutan toplum ve işleyiş biçimleri ile denetlenir
Böylesi bilinçli ve dinamik toplum nice güçlü kapital şirketleri sosyal sorumluluk projeleri üretmeye, çevre dostu teknolojilere yatırım yapmaya veya çalışan haklarını gözeten, iyileştiren ve birçok rehabilite etkinlikler yapmak gibi uygulamalara zorunlu şekilde sevk edebilmektedir.
Bütün bu dinamik süreçler, Kapitalizmin ahlaki sorumluluklarla uyumlu hale gelmesi, daha adil ve sürdürülebilir bir ekonomi yaratılmasına imkân ve olanak tanırken denetim mekanizması ile sürdürülebilirlik hüviyeti de kazandırır.
Bu anlamda kapitalizm, sadece kâr ve rekabetin değil, aynı zamanda etik sorumlulukların ve toplumsal değerlerin de göz önünde bulundurulduğu bir sistem haline getirilebilir.
Sonuç olarak, kapitalizm ve ahlak arasındaki ilişki karmaşık ve çok katmanlıdır. Kapitalizm, bireysel özgürlüğü ve rekabeti teşvik ederken, bazen bu değerler ahlaki sorumluluklarla çatışabilir. Ancak, kapitalizmin toplumsal ve çevresel sorumlulukları dikkate alarak daha etik bir hale getirilmesi mümkündür.
Bunun için kapitalist sistemin doğasında var olan kâr amacı güdülen yaklaşımın, toplumsal fayda ve ahlaki sorumluluklarla dengelenmesi gereklidir.