Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege’deki sorunlar - 3

Kıta Sahanlığı Sorunu: Ege denizinde Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığının belirlenmesi konusunda yaşanan anlaşmazlıktır. Kıta sahanlığı, devletlerin karasularının başlangıç çizgilerinden itibaren karasularının dışında, bu çizgilere eşit uzaklıkta çizilecek bir orta çizgi ile hesaplanan, 200 metre derinliğe kadar olan bölgede deniz tabanı ile deniz altı bölgesindeki toprak altı kısmınıdır. Ayrıca uluslar arası hukuka göre bu bölgelerdeki enerji kaynakları ve zenginlikleri üzerindeki devletlerin egemenlik haklarını ifade eder.

1958 Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmesine göre kıta sahanlığı, devletler arası anlaşmalarla belirlenmeli bu mümkün olmuyorsa, karasuları başlangıç çizgilerine eşit uzaklıkta çizilecek bir orta çizgiye göre tespit edilmelidir.

Ege denizinde Türk-Yunan arasında kıta sahanlığı sorunu, Türkiye’nin 1973 yılında ege denizinde petrol ve doğal gaz arama girişimlerine Yunanistan’ın itirazları sonucunda ortaya çıkmıştır. Türkiye, 1973 yılında TPAO’na Ege denizinde kendi kıta sahanlığı ile açık deniz alanlarında, Limni, Midilli, Semadirek, Sakız adaları arasında kalan alanlarda ve bu adaların kıta sahanlığı dışında kalan bölgelerde, petrol ve doğalgaz arama izni veren tebliği (kararı) resmi gazetede yayınlamıştır. Yunanistan ise yayınladığı tebliğ ile söz konusu deniz alanlarının kendi kıta sahanlığı içinde olması nedeniyle, Türkiye’nin verdiği petrol arama izninin geçersiz olduğunu belirterek duruma tepki göstermiştir. 1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra Yunanistan, Türkiye kıyılarına yakın Ege adalarını silahlandırmış, Rodos Havalimanını askeri amaçlar için yeniden revize etmiştir. Tabi ki Yunanistan’ın bu uygulamaları ve adaları silahlandırması Lozan anlaşmasına aykırı idi. Türkiye ise Yunanistan’ın bu girişimi karşısında NATO’dan bağımsız, tamamen kendi emri altında Ege’de “Ege Ordu Komutanlığı” adında 4. Orduyu kurmuştur.

1976 yılında TPAO’na ait SİSMİK-1 adlı petrol arama gemisinin Türk savaş gemileri eşliğinde belirtilen alanlarda arama faaliyetlerinde bulunması, ilişkileri gerginleştirmiş ve iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir. Birleşmiş Milletler ve NATO kapsamındaki girişimler sonucundan taraflar sakinliğe davet edilerek, Egede gerginlik artırıcı eylemlerden uzak durmaları sağlanmıştır.

Türkiye’nin 1976 yılında petrol arma girişiminden sonra Yunanistan, Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine şikayet etmiş, ancak Güvenlik Konseyinden Yunanistan’ın aleyhinde bir karar çıkmıştır. Kararda tarafların gerginlik artırıcı eylemlerden uzak durmaları, karşılıklı iyi niyet ve güven arttırıcı önlemlerin ışığında sorunun müzakereler yoluyla çözümlenmesi gerektiği bildirilmiştir. Daha sonra Yunanistan, sorunu Uluslar arası Adalet Divanına taşımış, oradan da istediği sonucu alamamış, Türkiye’nin haklılığı teyid edilmiş ve Türkiye’nin tezinde olduğu gibi Mahkemenin soruna bakmaya yetkili olmadığı ve sorunun iki ülke arasında müzakereler yoluyla çözülmesi gerektiği yönünde karar çıkmıştır.

Yapılan tün çabalara ve müzakerelere rağmen sorun hala nihai olarak çözülememiş ve günümüze kadar süregelmiştir.

KAYNAKÇA

Uluslararası İlişkiler Sözlüğü (Deniz Ülke ARIBOĞAN, Beril DEDEOĞLU)