TÜRKİYE VE ORTADOĞU-5
Türkiye’nin güney komşuları, Ortadoğu devletleri ve İsrail ile ilişkileri, bu ilişkilerin geleceği ve bölgenin istikrarına yönelik yapılması gerekenler, öneriler şeklinde kısaca maddeler halinde sıralanabilir:
- Öncelikle Türkiye, Ortadoğu’da etkili olabilmek için güney komşuları ile sorunlarını halletmelidir. Türkiye, bu ülkelerle olan sorunlarının çözümüne ilişkin iyi niyet ve güven havası yaratmalı, ön yargıdan uzak olmak hususunun üzerinde durmalıdır. Türkiye, sorunların çözümüne yapıcı ve iyi niyetle yaklaşmanın yanı sıra ulusal güvenlik çıkarları başta olmak üzere bütün menfaatlerini göz önünde bulundurmalıdır.
- Türkiye, Ortadoğu’ya yönelik etkin, belirleyici ve sorunlara angaje olmuş bir dış politika izlemelidir.
- Türkiye, mümkün olduğunca kriz politikalarından uzak durmalıdır. Kriz ve gerginlik politikaları, her zaman Türkiye’nin çıkarlarının aleyhine olacaktır.
- Türkiye açısından Ortadoğu, her alanda büyük bir pazardır. İlişkilerin ikili ve çok yönlü geliştirilmesi ve işbirliklerinin arttırılması tarafların son derece yararına olacaktır.
- Türkiye ve Bölge ülkeleri arasında öncelikle üst düzey siyasi ve ekonomik temaslar gerçekleştirilmeli, diplomatik ziyaretler arttırılarak standart hale getirilmeli, tarihi, kültürel ve manevi yakınlıkların etkisiyle psikolojik olumlu bir ortam yaratılmalı, halkların kaynaşması sağlanmalıdır.
- Her alanda; siyasi, ekonomik, ticari, kültürel, toplumsal, eğitim, sağlık, altyapı, ulaştırma, iletişim, savunma ve güvenlik vb. konularında ilişkiler geliştirilmeli ve işbirliğine gidilmelidir. Ortadoğu’nun öncelikle barış, güvenlik ve istikrarı ön planda tutulmalıdır.
- Çağdaş Türkiye, Ortadoğu’da siyasi ve ekonomik yeniden yapılanma, dönüşüm azmi ve kapasitesindeki ülkelere; demokratikleşme, insan hakları, hukukun üstünlüğü, sivilleşme, çoğulculuk, katılımcılık ve evrensel değerlerin yerleşmesi konusunda öncülük etmeli ve yardımcı olmalıdır.
- Türkiye, bütünlüklü Ortadoğu politikası çerçevesinde Irak ve Suriye’de bulunan Türkmenlerin güvenliğini garanti ederek, onların her türlü kültürel haklarını elde etmeleri, siyasal ve yönetsel yerinden yönetim sistemine (Federasyon) geçerek birlikte ve işbirliği halinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamalı ve dış politikada bu hususu yoğunlukla işlemelidir.
- Türkiye ve Ortadoğu Devletleri, aralarındaki her türlü ticari engellerin kaldırılması suretiyle ticareti kolaylaştırmalı ve arttırmalıdır. Türkiye’nin bu konuda da ciddi projeler ve politikalar üretmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Başka bir değişle Türkiye, Türkiye merkezli bir Ortadoğu politikası oluşturmalı ve uygulamaya koymalı, sürdürmelidir (Dışişleri eski Bakanı ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik derinlik merkezli çok yönlü dünya politikası). Etkin çok yönlü dünya politikası ile önce Türkiye’nin, 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek, 2053’te ilk 5, 2071’de ilk 3 ve Cumhuriyetin kuruluşunun 200. Yıldönümü olan 2123 yılında ise “Süper Güç Ülke Türkiye” hedefini, “Kızıl Elmasını”gerçekleştirmesi; sonrasında ise Türkiye’nin öncülüğünde Orta Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika üçgeninde, Kafkaslar ve Balkanları da içine alan bölgede, Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsçanın resmi dil olduğu, tüm etnik ve mezhepsel sorunların çözülmesi suretiyle barış, güvenlik, istikrar ve işbirliği bölgesi oluşturularak Ortadoğu Birleşik Devletleri (OBD) adında Konfederatif veya Federatif yapı kurulması umulmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için sistematik planlamalar yapılmalıdır. İslam aleminde oluşturulacak bu yapı, Dünyada Batı ve Rusya’dan sonra önce 3. Bir güç merkezi, sonra ise tek güç merkezi olmalıdır. Bu merkez dünyada adaletin, barışın ve hakkaniyetin timsali olmalıdır.
- Türkiye kendi içindeki ve bölgedeki tüm terör örgütlerinin tasfiyesi, silahsızlandırılması, halkla uyumlaştırılması sonucunda, kapsamlı çözümle birlikte Türk-Kürt, Arap ve Fars barış ve işbirliğinin gerçekleştirilmesini hedeflemeli, bunun için plan yapmalı, diplomatik alanda ise birlikte kalkınma, ilerleme ve güçlenmeyi yoğun olarak işleyerek, adaletin timsali, yeryüzündeki tüm düşkünlerin, haksızlığa uğrayanların hamisi olmalıdır.