Türkiye ve Avrupa Birliği - 6
Türkiye 1987 yılında Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusunda bulundu. Turgut Özal konu ile ilgili bir konuşmasında “Avrupa Topluluğu’na üyelik yolu uzun, ince ve meşakkatli bir yoldur” demiştir. Yapılan uzun müzakereler sonucunda Topluluk, 1989 yılında çeşitli siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel gerekçelerle Türkiye’nin tam üyelik katılım müzakerelerine başlama kapasitesine sahip bir ülke olamadığına karar vermiştir. Önemli reformlar yapması, ilerleme kaydetmesi halinde ileri tarihlerde “aday ülke” statüsünün verilmesi konusunun tekrar değerlendirilebileceğini kaydetmiştir. Türkiye ile bilimsel ve teknolojik, siyasal ve kültürel bağların güçlendirilmesine de aynı zamanda karar verilmiştir. Kısaca “aramıza girme ama, yanımızda dur! Sana ihtiyacımız olabilir” cevabı verilmiştir. Anlatılan siyasi anekdotlarda (kapalı kapılar ardında) Türkiye’ye hayır cevabı verilmesi sırasında şöyle bir şey de hep söylenegelmiştir. Zamanın Avrupa Komisyon Başkanının ağzından (atfen) “ Avrupa Birliği bir Hıristiyan kulübüdür. Türkiye ise Müslüman ve Türk’tür. Türkiye’nin Avrupa’da yeri yoktur.”
Türkiye, 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ile Gümrük Birliğine girdi, 1999 yılında Avrupa Birliği Helsinki zirvesinde “Aday Ülke Statüsü” verilerek Birlikçe adaylığı tanındı. Fakat, kat edilmesi gereken uzun bir yolun olduğu kaydedilerek Türkiye’ye şartlar sıralandı. Avrupa Birliği’nin Aralık 2004 zirvesinde, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin Ekim 2005 tarihinde başlamasına karar verilerek önemli bir eşik aşılmış oldu. Tam üyelik katılım müzakerelerinin başlamasının, Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinde hayati bir dönemeç olduğu söylenebilir. Fakat burada sorun Avrupa Birliğinin Türkiye’ye çifte standart uygulamasıdır. Diğer aday ülkelerin hiç birisinden istemediği şartları Türkiye’den istemesi, Mastricth ve Kopenhag kriterlerinin hiç olmadığı kadar katı bir şekilde uygulanmasıdır. Türkiye’nin 67 yıllık bir demokrasi geleneği varken, 58 yıldır kapıda beklerken ve karşılıklı yükümlülükler varken; demokrasi ve ekonomik standartları Türkiye’den çok daha düşük olan küçük, eski Komünist Doğu Avrupa ülkelerinin çok kısa süre içinde Avrupa Birliğine tam üye olarak kabul edilmesidir.
Günümüzde Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri devam etmekte, 13 fasılda görüşmeler sürdürülmekte ve Avrupalı ve Türk yetkililerin beyanatlarında da ifade edildiği üzere, Türkiye’nin 100. Kuruluş yıldönümü olan 2023 tarihinde Avrupa Birliği’ne girmesi öngörülmektedir. Yani Türkiye Avrupa Birliği’ne girebilecek mi? Sorusuna, Evet Türkiye Avrupa Birliği’ne girebilecek ama, geç ve güç olacak, cevabı verilebilir.