Paris Yaz Olimpiyatları, dünyadaki yozlaşmış toplum filminin galası niteliğindeydi. Hileyle, algıyla, iğrenç mesajlarla kirletilen zihinlerden başkasının alkışlayacağı tek bir an, tek bir gösteri göremedik. 18 yaş altı çocukların da uygunsuz biçimde kullanıldığı organizasyonun tamamı, şeytani imgeler ve sembolizmle doluydu. 130 yıllık olimpiyat tarihine kara bir leke olarak geçmesi gereken bir organizasyondur.
Paris Yaz Olimpiyatları, en başta olimpizm kavramına ihanettir. Zira olimpizm, spor olayının temel özelliklerinden hareketle ortaya konmuş bir yaşam anlayışı olup dostluk, kardeşlik adına daha iyiye hatta mükemmele ulaşmak için uğraşır. Dil, din, ırk, politik görüş ve benzeri konularla uğraşmaz. Hatta olimpizm, bu tür farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışır. Peki, bu tanımdan yola çıkarak Paris Olimpiyat Oyunları’na bir bakın, hangi kurala uyulmuş? Bu olimpiyatlarda olimpizm anlayışından eser yoktu!
Hz. İsa ve Hristiyanlıkla alay edilmiş olmasına rağmen sosyal medyada bu organizasyona alkış tutan özellikle Katolik Hristiyanlar görmek akıl alır gibi değil. Hele ki cinsiyetsizlik ideolojisi, pedofili, sapkınlık ve tüm değerlere karşı alaycılık üzerine inşa edilmiş bu etkinliği Müslüman Türklerin beğenmiş olması kabul edilebilir değildir.
Bu resmen insanlığın tüm değerlerine ve kültürlere bir saldırı, yeni dünya düzenini uygulamaya koymak isteyenlerin savaş ilanıdır! Çocukları soktukları haller, yeni dönemle ilgili bize mesaj vermek içindi. Hala akıllanmayacak mısınız? Bu skandalın mimarları, Fransa’daki üç-beş kendini bilmez sanat yönetmeni değildi.
Sapkınlıklarını tüm dünyaya aşılamak için maddi ve manevi tüm güçlerini ortaya koyarak mücadele eden Yahudiler, insanlığa en büyük tehdit olduklarını bir kez daha ispatlamış oldular.
Yahudiler ve onların sapkınlıklarıyla, suçlarıyla ilgili alaycılık ve eleştiri içeren organizasyon veya program göremezsiniz. Görseniz de bir şekilde kısa sürede üstünü kapatırlar. Fakat diğer tüm ırklar ve dinlerle ilgili her türlü aşağılama, hakaret, alaycılık ve yıpratma çalışmalarına imza atma hakkını kendilerinde bulabiliyorlar.
Bu saygısızlıkları nasıl sindiriyorsunuz? Avrupa kamuoyunda böyle rezil bir organizasyona imza atan Fransızlara tepki yağarken Türkiye’de yükselen seslerin olumlu yönde olmasını sindirmek mümkün değil.
Dünya basınında ve sosyal medyada, Yahudilere yönelik her eleştirel yayın anında sansürle karşı karşıya kalıyor. Kendilerine en ufak bir kınamada bulunan insanlar “antisemitizm” suçlamalarına maruz kalırken diğer tüm insanlara ve dinlere yönelik eleştiriler, baskılar medya yoluyla teşvik ediliyor. Medyada ve dünyada Yahudi üstünlüğüne kim izin veriyor? Tabi ki biz! Ama Türk ve Müslümanlardan beklenen hareketi Avrupa sergiliyor ve Avrupa halkları bu organizasyondan sonra tepki için ayağa kalkıyor.
Katolik Hristiyanlar, Hz. İsa’nın son akşam yemeğinin tasviri olan tabloda, Hz. İsa’nın kadın olarak, havarilerinin ise trans olarak canlandırılmasından sonra Macron’u topa tutuyor. Biz ne yapıyoruz? Aferin Fransa’ya, laiklik örneği sergiledi diyoruz. Gerçekten pes! Fransız yönetimine en sert şekilde tepki göstermemiz gerekiyor ki değerlerimize sahip çıkacak refleksimizin hala sağlıklı biçimde çalıştığından emin olalım. Pis ideolojilerini hayatımızın her alanına ve zihinlerimize nasıl derinden işlediklerini görmüyor musunuz?
2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda başörtüsü takmasına izin verilmeyen Fransız Atlet Sounkamba Sylla, açılış törenine şapka ile katıldı. Olimpiyatlarda ülkesini temsil eden Fransız koşucu, kendi ülkesinin zorbalığına uğradı. Diğer tüm rezillikler gibi bu da olimpiyat tarihinde bir ilk oldu. Bu dayatmaları eleştirmesi gereken milletlerin en başında gelmemiz gerekirken en çok alkışlayanları içimizden çıkarmayı nasıl başardık?
Bu skandala dair yorum yapan bazı Türk İslamofobikler, Fransa’nın sporcuların başörtüsü ile ilgili aldığı kararı sevinçle karşıladılar. Beni en çok öfkelendiren ise bunun bir sorun olmadığını, dünyanın Müslümanları mutlu eden şeylerin etrafında dönmek zorunda olmadığını söyleyenlerdi.
Dünya Müslümanları mutlu eden şeylerin etrafında dönmek zorunda değil ama sizin etrafınızda dönmek zorunda öyle mi! Sizin ideolojinize her yerde saygı duyulması gerekiyor da siz neden insanların inançlarına, yaşam biçimlerine saygı duymayı öğrenmiyorsunuz?