HAYATIN hemen hemen her alanında yaşanır. Görünen ile gösterilmek istenen arasında ciddi mesafeler, farklılıklar söz konusu olur. Çalışanlarına yeteri kadar zam yapmak istemeyen işverenin piyasanın kötü olması sebebiyle kazanmadığı bilgisini gerçeğe aykırı olarak pompalaması ama bir süre sonra kendine ve ailesine lüks villalar yaptırdığının ortaya çıkması gibi düşünebiliriz anlayabilmek için. Olması gerekeni yapmamak için optik çarpıtmaya başvurur.

HAYATIN hemen hemen her alanında yaşanır.

Görünen ile gösterilmek istenen arasında ciddi mesafeler, farklılıklar söz konusu olur.

Çalışanlarına yeteri kadar zam yapmak istemeyen işverenin piyasanın kötü olması sebebiyle kazanmadığı bilgisini gerçeğe aykırı olarak pompalaması ama bir süre sonra kendine ve ailesine lüks villalar yaptırdığının ortaya çıkması gibi düşünebiliriz anlayabilmek için.

Olması gerekeni yapmamak için optik çarpıtmaya başvurur.

Sadakat üzerine bağlılık sağlayıp çalışanın performansını güçlendirir. Böylece istediği tüm tasarruflarda bulunur, sömürüsünü kolaylıkla devam ettirir.

Çoğumuza yabancı olmayan bir durumdur.

OPTİK çarpıtma ile hayatın renklerinde sapmalar meydana getirilir.

Karayı maharetle ak gösterebilirler.

Kötüyü ustalıkla iyi olarak takdim ederler.

Şer ile hayrın yerini şeytani bir el çabukluğu ile değiştirebilirler.

Bunu hızlı bir biçimde yaparlarken bizim zihnimizde ilk gösterilmek istenen kalır ve arkasına sıraladıkları ile beynimize çapalar atarlar. Böylece esasen karşı olduğumuz nice şeylerin iştahlı müşterisi haline getirirler.

İşler o kadar ileri seviyeye ulaşır ki, artık anlam dünyamız altüst olur.

Beğenilerimiz farklılaşır.

Sabitelerimiz kökleştiği yerlerden bir bir kopar.

Mücahidi olduğumuz konular berhava olur, müteahhidi olduğumuz konular ortaya çıkar.

OPTİK çarpıtmalar mağruru mağdur olarak gösterir ve kabul ettirir.

Mağduru ise kabahatli olarak sunar, sınır aşan, hakkına razı olmayan, fitneye sebep olan, tatmin olmayan olarak önümüze atar ve buna inanmamızı sağlar.

Fasık olanı takva ehli gibi öne çıkarır ve kabul ettirir.

Kendisinin de alemin de cahili olan birini alleme olarak süsleyip püsleyerek takdim etmekten zerre kadar çekinmez, beri durmaz.

Teyp misali ezberletilmiş cümleleri o kadar çok tekrar ettirir ki, zamanla onları hakikat olarak kabul etmeye bizleri mecbur bırakır.

Artık zihnimizde sığ olanlar derin olarak kabul görmeye başlar.

Derin olanlar ise muğlak, anlaşılmaz, çetrefilli imiş gibi bir yargıya ulaşmamızı sağlar bu algıya ile.

Örselenen, mağdur edilen kalbimiz iken alicengiz oyunları ile oraya nefsimiz monte edilir ve bizler kendimizi bambaşka bir vahada buluruz.

GERÇEKLE uyuşmayan algıların alıcıları oluruz optik çarpıtmaların sonucunda.

Görünen minik bir parça o kadar büyütülür ve renk cümbüşleri ile sunulur ki, hakikatin üstü örtülebilsin.

Bilincimizle oynayarak bilinçdışı varsayımlara köle ediliriz.

Hayatın doğal akışına uymayan, fıtrata aykırı, kesin bilgiye dayanmayan yalan verileri artık kalbimizin üstünde taşımaya başlarız.

Şüpheler körüklenir, öyle mi, böyle mi, o mu, bu mu gibi ikilemlere sürüklenmemiz sağlanır ve böylece gönlümüzün yorgun düşmesi temin edilir.

Duygusallık öne geçirilir ve bu hislerle aklın üstüne toprak atılır.

GÜVENDE olma ihtiyacımızın farkındadırlar optik çarpıtıcılar.

Bunun için kendilerinin kutsanmasını yalan veriler ve dolaylı yollarla sağlayarak güven alanı oluşturur ve buna yaslanmamızı temin ederler.

Bu tam olarak elde edildikten sonra düşünme melekemizi elimizden alır, sahte bir mutluluk duygusu ile kendimizi başkalarından üstün ve kurtulanlardan görmemiz sağlanır.

Kurulmuş saat gibi otomatik refleksler geliştirmemiz planlanır ve elde edilir.

Ve ardından düşünce yetimiz kaybolup gider.

Ne söylenirse söylensin artık sorgulama ihtiyacı hissetmez oluruz.

'Geçmez onlar sırat / Vermez onlar hesap / Mürşide verdiler hesap / Gördükleri didar olur' gibi beylik ve kibir kokan şiirsel cümleler kurduklarında 'Bu nasıl mümkün olur?' sorusunu bile sormadan gözümüzü kapatıp heyecan içinde bu kişilerin kendisini Hakkın yerine koyduğunu bile düşünmeden şirkin içine atlarız.

Oysa ebedî rehberimiz, Sevgili Nebi'miz 'Ben bana ne yapılacağını bilmiyorum' sarahatinde bize mesaj verirken optik çarpıtıcılar kendi söylediklerinin mutlak olduğuna inandırırlar ve kendilerini 'Necat bulmuş' kişiler olarak görmemizi sağladıklarından onların yanında ve izinde olmayı kurtuluş saymaya başlarız.

O kadar ki, vefat etmiş olanlar için hiç muhasebe etmeden 'Hocamız bizi kabirde karşılayacak' gibi hezeyanları vahiy yalanladığı halde hakikatmiş gibi söylemeye başlarız.

OPTİK çarpıtmalar yani anlatmaya çalıştığımız bu mistik çarpıtmalar bir şeytan düzeneğidir.

Hile içinde hiledir.

Cambaza bak uyanıklığıdır.

Esas soru ise şudur; Kur'an-ı Kerim elimizdeyken biz bu çarpıtmalara nasıl gelebiliyor, nasıl bu tuzaklara düşebiliyoruz?

Ya Selam!