Nişanlanma, Türk hukuk sistemine göre kadın ve erkeğin evlilik vaadiyle bir araya gelmeleridir. Evlilik öncesi son aşama olarak da nitelendirilebilir. Nişanlılık ilişkisine hemen bütün toplumlarda rastlanır ve pe çok hukuk sisteminde düzenlenmiştir.
Nişanlanma, Türk hukuk sistemine göre kadın ve erkeğin evlilik vaadiyle bir araya gelmeleridir. Evlilik öncesi son aşama olarak da nitelendirilebilir. Nişanlılık ilişkisine hemen bütün toplumlarda rastlanır ve pe çok hukuk sisteminde düzenlenmiştir.
Ortaçağ kilise hukukunda nişanlanma, taraflar arasında sona erdirilmesi hemen hemen evlenme kadar güç sayılan bir bağ olarak kabul ediliyordu. Ancak daha sonra reform hareketlerinin ve tabii hukukun etkisiyle bu konudaki anlayış bütünüyle değişmiştir. Nikah akdinden önce tarafların birbirini tanımasına imkan hazırlayan nişanlanma süreci , ailenin daha sağlam temeller üzerine oturmasına katkı sağlayacağı için müslüman toplumların örf ve adetlerinde de önemli bir yer tutmuştur.
Nişanlanma Türk Medeni Kanunu'nun 118 vd. maddelerinde düzenlen olup hukuki olarak nişanlanma evlenme vaadiyle gerçekleşmektedir. Kültürümüz uygulamasında nişanlanmanın yapılmış sayılması yüzük takılması ve tören yapılması vb. şartlarına bağlanmış gibi gözükse de hukuken bu uygulamaların gerçekleşmesi koşulu söz konusu değildir. Ancak bu tür uygulamaların yapılması nişanın varlığını kanıtlamak bakımından delil niteliği arz etmektedir.
Nişanın atılması ise evlenme vaadinden vazgeçilmesi anlamına gelmektedir. Hukuki olarak kurulmuş olan nişanlanmanın sona ermesi taraflar arasında çeşitli hukuki sorunlara yol açabilmektedir. Nişanın bozulmasının üç ayrı hukuki sonucu vardır. Bunlar; 'Maddi Tazminat', 'Manevi Tazminat' ve 'Nişan Hediyelerinin İadesi' 'dir. Özellikle nişanlanma anında ve nişanlı kalınan süreler içinde tarafların birbirlerine vermiş oldukları hediyeler, nişanın bozulması ile gündeme gelmekte ve hukuki sorunlara sebep olmaktadır.
Maddi Tazminat
Nişanı bozmak isteyen taraf nişan bozmada mutlaka haklı bir sebebe dayanması gerekmez. Haklı bir sebep olmaksızın taraflardan birinin nişanlılığı sona erdirebilmesi nişanlanmanın evlenmeye zorlama hakkı vermeyeceği ilkesinin bir sonucudur. Ancak haklı sebep olmaksızın nişanlılığı sona erdiren tarafın tazminat sorumluluğu gündeme gelir. O halde nişanın bozulmasını haklı sebeple bozma ve haklı bir sebep olmaksızın bozma olarak iki başlık altında incelemek gerekir.
Nişanlılardan birinin haklı bir sebep olmaksızın veya kendisinden kaynaklanan bir sebeple nişanlılığa son vermesi nişanın haksız bozulması halidir. Bu durumda nişanı haksız olarak bozan tarafın tazminat sorumluluğu gündeme gelir.
Nişanlılık ilişkisinin devamını ve evlenmeyi, taraflardan birinin devam ettirmesini beklemenin dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturduğu haller nişanı bozma için haklı sebep sayılır. Haklı sebep, karşı tarafın kusurundan kaynaklanabileceği gibi her iki tarafın kusurunun olmadığı bazı durumlarda da mümkün olabilir. Ancak karşı tarafın kusurundan kaynaklı bir bozma söz konusu ise nişanı bozan taraf tazminat isteyebilecektir. Nişan bozmada haklı sebep örnekleri;
*Tarafların ilişkilerinde küçük kardeş veya yaşlı bir aile bireyinin bakımını üstlenme gibi yeni bir durumun ortaya çıkması.
*Nişanlılardan birinin iflas etmesi gibi ekonomik durumun sarsılmasına sebebiyet veren değişiklikler
Nişanlılardan birinin sürekli ve ağır veya iyileşme imkanı olmayan ya da bulaşıcı bir hastalığa yakalanması
*Nişanlısının bir karakter özelliğinde yanılma,
*Nişanlılığın devamını taraflardan beklenemez kılan inanç veya hayat felsefesi farklılığı
*Nişanlının uygun bir süre içinde geçerli veya haklı bir sebep olmadan evlenmemesi
*Nişanlıya karşı kötü muamelede bulunma veya aldatma
Doktrinde evliliğin mutlulukla sonuçlanmayacağına ilişkin haklı inancın olması halinde de nişanın haklı sebeple sona erdirilebileceği ifade edilmektedir. Sayılan bu sebepler uygulamada sıklıkla karşılaşılan sebeplerdir bu nedenle sınırlı sayıda değildir. Başka olay veya olgular da haklı sebep oluşturabilir. Öne sürülen sebebin nişanı bozmak için haklı bir sebep olup olmayacağı hakim tarafından nişanlıların sosyal durumları da göz önüne alınarak takdir edilir.
Medeni Kanun'un 120. Maddesine göre haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozan veya kusurlu bir davranışı yüzünden nişanın bozulmasına sebep olan taraf tazminat ödemekle yükümlü olacaktır. Maddi tazminat yükümlülüğünün içeriğini dürüstlük kuralı çerçevesinde ve evlenme amacıyla yapılan harcamalar, katlanılan maddi fedakarlıklar ve nişan giderleri oluşturmaktadır. Yargıtay kararlarında masrafların evlenileceğine güven duyularak yapılmış olması şartını dikkatle değerlendirmektedir. Bu sebeple nişanlanmadan önce veya nişanlılık ilişkisi sona erdikten sonra yapılan masrafların tazmin edilmesi mümkün olmayacaktır. Açılan davada davalı, nişanın haklı bir sebeple sona erdiğini veya kusurunun bulunmadığını. ispat edebildiği takdirde tazminat sorumluluğundan kurtulabilecektir. Madde 120'ye göre, yukarıda ifade ettiğimiz şartların varlığı halinde yalnızca nişanlı değil, nişanlının anne babası veya onlar gibi hareket eden kimseler de diğer taraftan tazminat isteyebilecektir. Onlar gibi hareket eden kimseler ifadesinin içeriği oldukça geniştir. Bu kişiler evlenmenin yapılacağı kanaatiyle masraf yapan akrabalar olabileceği gibi örneğin Darülaceze gibi bir kurum da olabilir. Ancak sırf gösteriş için yapılan masrafların tazminatı mümkün olmayacaktır. Burada önemli olan nokta masrafların dürüstlük kuralına uygun olarak ve evlenileceği kanaatiyle yapılmış olmasıdır.
MANEVİ TAZMİNAT
Maddi tazminattan farklı olarak nişan atma sonrası manevi tazminat isteme hakkı yalnızca nişanlılara tanınmıştır. Anne, baba veya onlar gibi hareket edenler manevi tazminat isteyemezler. Manevi tazminat talep edebilmek için öncelikle nişanlılık bozma ile sona erdirilmiş olmalıdır. Bozma dışına örneğin ölüm gibi bir sebeple sona ermişse manevi tazminat talep edilemez. Tazminat isteyen tarafın kişilik hakkı bir zarara uğramış olmalıdır. Bu zarar ile nişanın bozulması arasında uygun bir illiyet bağı bulunmalıdır. Tazminat ödemesi gereken tarafın kusurlu olması gerekir. Maddi ve manevi tazminat davaları birlikte açılabileceği gibi ayrı ayrı da açılabilir.
Nişan Hediyelerinin İadesi
Bu husus da TMK'nın 122. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre 'Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.' denilmiştir. Burada üzerinde durulması gereken husus alışılmışın dışındaki (mutad) hediyeler kavramının ne olduğudur. Yargıtay'a göre nişan hediyelerinin mutad sayılabilmesi için, bu hediyelerin yöresel örf ve adete göre verilen hediyelerden olması ve maddi değerinin de günün koşullarına göre fazla olmayan hediyelerden olması gerekir, bu da tarafların mali ve sosyal durumlarıyla ölçülmelidir. Örnek vermek gerekirse; bilezik, kolye, ziynet eşyaları, kaybolan takıların değeri kadar paranın geri gerilmesi söz konusu olacaktır. Takılan nişan yüzüğü bunlar arasında sayılmamaktadır. İade talebinde taraflardan birinin kusurunun daha ağır olup olmamasının önemi yoktur, her iki taraf da bu taleple birbirine dava açabilir.
Tüm bu talepler için dikkat edilmesi gereken en önemli husus zamanaşımıdır. Hediyelerin geri verilmesine ilişkin talep ile maddi ve manevi tazminat talepleri nişanlılığın sona ermesinden itibaren 1 yıl içinde talep edilmelidir.