Eşlerden birinin ölümü halinde mal rejimi sona erer ve bundan sonra mal rejiminin tasfiyesi aşamasına geçilir. Medeni kanunumuz sağ kalan eşi , altsoya karşı üstün tutmuştur ancak maalesef bu durum halk içinde pek bilinmemektedir.
Eşlerden birinin ölümü halinde mal rejimi sona erer ve bundan sonra mal rejiminin tasfiyesi aşamasına geçilir. Medeni kanunumuz sağ kalan eşi , altsoya karşı üstün tutmuştur ancak maalesef bu durum halk içinde pek bilinmemektedir.
Hukukumuzda miras payı belirlenirken zümre sistemi dikkate alınmaktadır. Zümre denince, bundan bir kimse ile birlikte ondan türeyen kimselerin tümü anlaşılır. Böyle bakıldığında miras bırakanın altsoyu birinci zümre, miras bırakanın ana ve babası ile kardeşleri kardeş çocukları kardeş torunları ikinci zümre, miras bırakanın büyük ana ve babaları ile onların alt soyları üçüncü zümredir.
Zümre sisteminde eşin özel bir yeri vardır. Eş zümre mirasçısı olmamasına rağmen, her zümre ile birlikte yasal mirasçı olur. Eş birinci zümre ile mirasçı olduğunda payı 1/4, ikinci zümre ile mirasçı olduğunda payı 1/2, üçüncü zümre ile mirasçı ise payı 3/4, bir, iki ve üçüncü zümrelerde mirasçı yoksa miras payı mirasın tamamıdır. Bu pay oranları , eşin mirasçılık sıfatıyla kazandığı oranlardır.
01.01.2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde , aksine bir mal rejimi sözleşmesi yapılmamışsa, eşler arasındaki mal rejimi “edinilmiş mallara katılma rejimi” dir.
Eşlerden birisi öldüğünde ölen eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktar artık değer olarak ifade edilir. Hayatta kalan eş diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olmaktadır ve bu hakkı katılma alacağı olarak ifade edilmektedir. Örneğin ölen eşin edinilmiş mallarının artık değeri 200.000 TL ise sağ kalan eşin katılma alacağı 100.000 TL olacaktır. Sağ kalan eşin diğer mirasçılarla birlikte mirasçı olması da muhtemeldir. Bu durumda ise, sağ kalan eş sahip olduğu miras payı nispetinde katılma alacağının borçlusu sayılacağı için onun bu kısma karşılık gelen miktarı isteyememesi gerekir. Nitekim, Yargıtay da aynı görüştedir16. Meselâ, mirasbırakanın mirasçıları, önceki eşinden olan çocukları ile sağ kalan eştir.Sağ kalan eşin katılma alacağı da 100.000 TL olarak hesaplanmış olsun. Bu durumda, 1/4 miras payına sahip durumdaki sağ kalan eş, çocuklardan ancak 75.000 TL’yi isteyebilir.
Sağ kalan eşin mirasın tasfiyesinden kaynaklanan haklarını kullanabilmesi için öncelikle mal rejiminin tasfiye edilmesi gerekir.Bu sebeple, Yargıtay edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini, terekenin paylaşılmasının ön şartı olarak değerlendirmektedir. Yargıtayın istikrar içeren kararları kapsamında eşlerden birisi öldüğünde sağ kalan eşin öncelikle katılma alacağı ve değer artış payı belirlenerek bu miktar terekeye ait borç kabul edilecek, mirasçıların mirası paylaşmasından önce bu borç ödenecek, ödeme yapıldıktan sonra kalan miktar mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılacaktır. Öyleyse ölüm sonrası sağ kalan eş kişisel malvarlıklarını alacak, sonrasında mal rejimi tasfiye edilecek, tasfiye esnasında katılma alacağı ve değer artış payları belirlenecek, tespit edilen miktar terekeden düşülecek ve kalan miktar mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılacaktır. Sağ kalan eş, aile konutunu ve eşyaları kullanmak istiyorsa bu talebi de karşılanacak eğer tasfiye sonrası belirlenen katılma alacağı ve değer artış payı miras hissesiyle birlikte konutun değerini karşılıyorsa konutun kendisine verilmesini talep edebilecektir.
Aile konutu açısından da sağ kalan eş yararına özel düzenleme yapılmıştır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde veya farklı bir anlatımla yasal mal rejiminde sağ kalan eş eski yaşantısına devam edebilmek için, ölen eşine ait olup, birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisinin katılma alacağından mahsup edilmek üzere, yetmez ise bedelini ödeyerek intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir. Konutun elden çıkmaması ya da yok olmaması gerekmektedir. Benzer şekilde sağ kalan eş konut ve ev eşyasının mülkiyetinin kendisine verilmesini de talep edebilir.
Ölen eşin miras payı ve katılım alacağının buna etkisi çok teknik ve ayrıntılı bir konu olup, uzmanlık gerektiren ve üzerinde çalışılması gereken bir durumdur. Ne yazık ki yargı sistemimizde bu alanda uzman kişi fazla bulunmamaktadır. Bu sebeple mirasa ilişkin davalar uzun sürmekte ve çoğu kez hatalı kararlar verilmekte, nihayet temyiz üzerine Yargıtay’dan kararlar dönmektedir. Bu süreci daha da uzatmaktadır. Kısa zamanda ve hakkı doğru temin edilmesi açısından hakimlerin ve bilirkişilerin doğru yönlendirilebilmesi için sürecin alanında uzman bir avukatla takip edilmesi elzemdir.