Uluslararası para sistemi tarihsel süreç içerisinde; ilk olarak 1870‐1914 arasında küresel ölçekte kullanılan altın standardı sistemi ile uluslararası ticaretin daha etkin yapılabilmesi sağlamıştır. Altın ve benzeri kıymetli madenlerin kullanılmaya başlanmasından önceki dönemlerde, takas söz konusu iken, karşılaşılan sorunlar ve güçlüklere karşı, arayışlar madeni para kullanımı doğurmuştur.

 Altın ve gümüş gibi kıymetli madenlere dayalı sistem 20. yüzyılın başına kadar devam etmiştir. Altının değişim standardı sistemi ve altına dönüştürülebilir dolar sistemi olarak da bilinen 1944 yürürlüğe girerek ülkeler tarafından kabul gören Bretton Woods, 1970 kadar devam etmiştir. Bu sistemde 1 ons altın 35 ABD doları olacak şekilde sabit bir pariteye dayandırılmıştır. Dolar da altına bağlı bir sabit kur sistemi inşa edilmiştir.

1970 sonrası Bretton Woods sisteminin yıkılışı uluslararası sistemdeki birçok ülke tarafından uygulanan yeni serbest kur rejiminin doğmasına sebep olmuştur. Bu yapı da önceki gibi dolara ve doların da altına bağlı olduğu bir sistem değil, ülkelerin benimsediği kura dayalı bir yapı olarak kendini göstermiştir.

Yeni teknoloji gelişimleri ile son yıllarda ortaya çıkan elektronik para ve kripto paralar gibi ödeme sisteminde yeni seçeneklerin ortaya çıkması, kodlarının yeniden yazılmasını başlatan en güncel konular arasındadır.

Parasal sistemin uluslararası gelişimi gerek ülkeler rezerv para olarak merkez bankası yönetiminde, gerek ise uluslararası ticaretin dengelerini oluşturmaktadır.

Ülkeler ticaretini etkileyen bir diğer husus ise gümrük vergileri, ihracat veya ithalat yasaklarıdır.

Son olarak pandemi ve artan navlun maliyetleri etkisine yeni alışan uluslararası ticaret, Trump’un artırmak üzere imzaladığı gümrük vergileri kararı ile kaynayan kazanın yeniden ateşini yükseltmiştir. Öyle bir noktaya taşımıştır ki, kazanın kendisini eritmek üzere fasit bir hal almıştır.

Çin ile atışma haline dönen, adeta bir açık artırmayı andıran bu açıklamalar gölgesinde açığı olan ABD, fazlası olan Çin ile restleşmektedir.

Son olarak Çin hariç diğer devletlerin vergi artışını 90 gün erteleme kararı alındı. Çin’e ise yeni oran %125 olarak her an değişen kararların yenisi olarak eklendi.

Bu oranların belirlenmesinde ticaret açığı, o ülkeden yapılan toplam mal ithalatına bölünerek, Çıkan sonucun ikiye bölünmesi ile bulunduğu ifade edilse de formül gerçekten ABD’yi kurtarmaya yetebilecek mi sorusu ABD’li vatandaşlar tarafından sorulmaktadır.

 Bu yangının pandemi döneminde tüm dünyada oluşan enflasyonun çok daha fazlasını oluşturacağını düşünmekteyim. Ticaretin en genel geçer akçesi olan USD’yi kurtarmaya yetmeyecektir. Tüketimde dışa bağımlılığı ve mevcut borç stoku açısından değerlendirildiğinde büyük bir hüsran beklemektedir.

Artan tepkiler değişim araçlarında yenilenmelere ve son teknoloji ile dijital dönüşüm sistemine evrilme ihtimalindedir. Bu yeni sistem arayışı rezerv para olarak kullanımından da vazgeçilmesine, Merkez Bankalarının da kendi altın rezervlerine dayalı yeni parasal değerleri doğuracaktır. 

Ez cümle; bu süreç, borç stokunun azaltma hayali ile yola çıkılmış olması, iade edilen ayıplı mal gibi dolarlarını iade eden ülkeler zincirine dönüşmesi, ABD de oluşacak enflasyon ilanihaye tsunamiye sebep olacaktır.