Demokrasinin uygulanabilmesi için insanlar birbirlerini
anlayabilmeli, bunun için de iletişim kopukluğu olmamasına dikkat
edilmeli…
Benim anladığım çok fazla şey var ancak sadece 2 önemli noktanın
üzerinde durmak istiyorum.
1. bölüm: Fikir özgürlüğü herkesin hakkı
Gezi Parkı’ndaki gençler…
Cıvıl cıvıl, gözlerinden ışık saçılıyor, hayatı, doğayı, ağaçları
seviyorlar… Bu samimi insanların demokratik hak ve özgürlüklerini
kullanmaları çok doğal…
Zaten demokrasinin güzelliği de insanların rahatlığının sağlanması
değil mi? Her kesimin kendi inancında ve fikrinde özgür olması.
Başı açık, kapalı, muhalif veya yandaş olan da aynı şartlarda
özgürce fikirlerini beyan etmeli.
İnsan yaratılışı gereği sonsuz özgür olmak ister, kısıtlamalar
ruhunu sıkar. Bu nedenle insanlar birbirlerine “ötekileştirme”
mantığıyla bakmamalı. Çünkü bu mantık kutuplaşmaya, kutuplaşmada
bölünmeye kadar gidebilir…
Demokrasiden taviz verilmemesi, hükümetin de güvencesidir…
Dinimiz barışı, sevgiyi ve hoşgörüyü tavsiye eder. İslam dini
müslüman olmayanı, ateisti, müşriği ve putperesti de koruyan bir
dindir. Allah ayetinde “dinde zorlama yoktur” diye
buyurmaktadır.
Ülkemiz İslam dininin bu birleştirici vasfıyla bütünlük içinde
ayakta durmaktadır. Dinimiz şefkat, merhamet, fedakarlık ve
koruyuculuk temeline dayandığı için milletimizde milli birlik şuuru
çok yüksektir.
Bu yüzden hoşgörü, tatlı dil, sabır ve affedicilik fikir
ayrılıklarının makul bir noktada buluşmasına vesile olur…
Bu topraklarda yaşayan her kişi çok değerli, kalplerinin
kazanılması amaç edinilmeli…
Bunun içinde Allah’ın emri olan “Sizden; hayra çağıran, iyiliği
(marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk
bulunsun.” (Al-i İmran Suresi, 104) ayetinin hükmüne uymak çok
önemli.
Ayrıca bütün peygamberler kavimlerine çok şefkatli ve merhametli
bir üslupla yaklaşmışlardır. Şefkat ve merhametin Allah katında
gizli bir gücü vardır. Şefkat mutlaka galip gelir.
İnsanlar kendi görüşünde olmayanlarla da rahat diyolog
kurabildiklerini, isteklerini özgürce ifade edebileceklerini görür
ve buna inanırsa o zaman kendilerini güvende hissederler ve başka
arayışlara girmezler…
2. bölüm: Tehlikenin farkında mısınız?
Burada bahsedeceğim eylemciler Gezi Parkı’nda spor yaparak, kitap
okuyarak günlerini geçirmiş olan samimi çevrecilerin
dışındakiler…
Gezi Parkı’nda olaylar ve karşılıklı yapılan hatalar sonucu zamanla
büyüdü…
Bunun nedeni birçok insanın özellikle ‘marjinal’ olarak tanımladığı
oysa ellerindeki flamalarla ve attıkları sloganlarla ‘şiddet
yanlısı komünistler’ oldukları görülen grupların gençleri organize
etmesidir.
Şiddet yanlısı komünistlerin amacı sivil bir eylem hareketini darbe
provasına dönüştürmekti. Ancak milletimiz bu oyuna gelmedi…
Hala birçok vatandaşımız özellikle gençler komünizm mi var,
komünizm kaldı mı ki diyorlar…
Halkımız bu konuda yeterince bilgi sahibi değil…
Komünizm hiçbir zaman iktidar umudunu kaybetmez, her zaman
pusudadır. Komünizmin genel amacı dünyaya acımasızlığı ve kan
dökücülüğü hakim etmektir. Halkın ve devletin zaaflarını kollar ve
bunu fırsat bilir. İyi niyetle başlatılmış bir eylem onlar için bir
kıvılcım olmuş, halkı peşlerinden sürükleyebilmişlerdir.
Bunun sonucunda ülkemiz hem manevi hem de maddi olarak büyük zarara
uğramıştır. Vefat eden insanlarımız ve 100 trilyonu aşkın maddi
zarar Türkiye’nin tarihinde unutulmayacak bir iz bırakmıştır.
Gözü dönmüş, kan dökerek iktidar olmak için ülkemizi bölmek
isteyen, polisimizi öldürmekten çekinmeyen komünistler kendilerini
eylemci gibi göstererek birçok ilde masum genci kışkırtmış hatta
zorlayarak eylem yaptırmıştır.
Aslında gençler birşey olmayacak mantığıyla kalabalığa uyarak
yaptıkları bu eylemlerin sonucunu iyi bilseler çok korkarlar…
Çünkü kanlı komünizm iktidar olduğunda kendilerinin ve ailelerinin
hayatları da tehlikeye girecektir. Komünist ayaklanma acımasızdır.
Tarihte komünistler kendi ihtilalcilerini dahi asmışlardır. Ayrıca
komünistler devrimi PKK ile birlikte yapmak istedikleri için ciddi
bir tehlike oluşmaktadır.
Birçok insan komünizm hakim olsa neler yaşanacağını tam bilmiyor.
Komünizm insanlara hayatı cehenneme çevirir, baskı ve korku toplumu
oluşturur. Tarihte Lenin ve Stalin dönemine bakıldığında bu zalim
sistemin nelere yol açtığı görülebilir.
Çözüm ise halkımızı özellikle gençlerimizi komünizm tehlikesi
konusunda bilinçlendirerek, provokasyonlara gelmemelerini
sağlayacak anti-komünist bir eğitim vermektir.
Bunun için devlet televizyonları ve radyoları kullanılabilir ayrıca
okullarda anti-komünist eğitim verilerek gençler
bilgilendirilebilir. Böylece insanlar komünizmin taktik ve
söylemlerini öğrenerek komünist darbe provalarına ve komünist
korkutma ve dayatmaya karşı dik durabilir.