“Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.” (Âl-i İmran: 54)
'Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.' (Âl-i İmran: 54)
Bu yazımızda küresel küfür ve işgal projelerinde, İslam'ın tahrif ve tahrip edilerek asliyet ve safiyetinin bozulması maksadına yönelik olarak, Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat yolunun hedef tahtasına koyulmasından ve bu çerçevede yürütülen birtakım menfur faaliyetlerden bahsedeceğiz.
Okuyucularımız hatırlayacaklardır. 5 Nisan 2022 tarihinde, 'İslam'ı İmha Yolunda Döşenen Taşlar' başlıklı bir yazı kaleme almıştık. O yazımızdaki bazı tespitleri önemine binaen burada tekrar hatırlatmayı lüzumlu görüyoruz.
I- 'İSLÂM'I İMHA YOLUNDA DÖŞENEN TAŞLAR' BAŞLIKLI YAZIMIZDAN BAZI HATIRLATMALAR
Adı geçen yazımızda haricî güçler tarafından taammüden devreye konan planlarla İslam'a kast edildiği, nihaî hedefin Müslüman milletimizin varlık ve kimliğinin imha ve coğrafyamızın da işgal edilmesi olduğunu söyleyerek, son bir buçuk asır içinde devreye konan yıkım faaliyetlerinden bazılarını şöyle sıralamıştık:
1- İngiliz Lordlar Kamarasında Alınan Karar
Birleşik Krallık Başbakanı William Ewart Gladstone (ö.1898), 1878 yılında İngiltere Lordlar Kamarasında, eline Kur'an-ı Kerim'i alarak şöyle demişti:
'Müslümanların elinden bu kitabı almadıkça, onlarla baş etmemiz mümkün değildir. Ya onu ortadan kaldırmalıyız ya da Müslümanları Kur'an'dan soğutmalıyız.'
İşte o gün bugün, İslam coğrafyasında -hususen de Türkiye'de- İslam'a ve İslam'ı İslam yapan bütün müessese ve ilimlere yönelik karalama ve itibarsızlaştırma gayretlerini, Lordlar Kamarasında alınan bu 'Kur'an'dan soğutma' kararının uygulamaya konma şekli olarak düşünmek icap eder.
2- Kudüs'te Zeytindağı'nda Yapılan Misyonerler Kongresinde Alınan İslam'ın Sorgulatılması Kararı
1930'ların başlarında Kudüs'te Zeytindağı'nda toplanan Misyonerler Kongresinde, misyonerlerin önde gelen isimlerinden Papaz Samuel Zwemer, konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:
'Sizin göreviniz, Müslümanların Hıristiyan yapılması değildir. Asıl göreviniz onları, dinlerini sorgular, tartışır hale getirmektir. Bu sağlanırsa gerisi kendiliğinden gelir. Bizim yapmak istediğimizi kendi kendilerine yaparlar.'
Bugün birçok akademisyen ve özellikle de ilahiyatçının, kendi ilmî görüşüymüş gibi seslendirdiği tahrifkar ve tahripkar fikirlerin arkasında, işte Papaz Zwemer'in koyduğu bu hedef vardır. Önceki yazılarımızda faaliyetlerinden bahsettiğimiz Ankara İlahiyat, ne yazık ki İslam'a karşı böyle sorgulamacı bir bakış açısının yerleşmesinde ve yayılmasında bir merkez üssü olmuştur.
3- Ehl-i Sünnet'in Düşman İlan Edilmesi
Fransız Misyonerleri Cemiyeti Başkanı ve Müstemlekeler Başkanlığının Kuzey Afrika Müsteşarı Lovis Massignon'un sarf ettiği şu sözler de konumuz açısından oldukça mühimdir:
'… Ehl-i Sünnet itikadı, başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık itikadlara yönlendirdik. Son yıllarda ise Müslüman görünen bazı İlahiyatçılarla, on dört yüzyıllık itikadlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük.
Bundan sonra siz Misyonerlerin işi daha kolay; maaş bağlayarak, vize vaadi, yurt dışında iş imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yaparız.' (Atila İlhan, http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=17380)'
4- Ehl-i Sünnet'in Mahiyetini Bozmak İçin Alınan Kararlar
İslam'ı saf dışı bırakmak adına Müslümanlar arasında propaganda edilmek üzere ortaya atılan bazı sapkın görüşler şunlardır:
'Kur'an-ı Hakîm'in hükümleri, indiği döneme aittir, kıssalar semboliktir ve ayetler arasında çelişki vardır; İslam dini yanında diğer dinler de haktır; Hadisler, şaibelidir, sahih bilinenlerle dahi hüküm verilemez; İctihad, zor bir şey değildir, her doktoralı bir Müctehittir; Dört Mezheb'e bağlılık şart değildir, hüküm istinbatı herkese açıktır; Mu'tezile, aklı esas aldığı için en doğru mezheptir, Sünnîlere karşı onu kullanmalıdır; Modernistler 'İslam Felsefesi' alanını esas almışlardır, onun için ilmî çalışmalarda öncelikle felsefecilere müracaat edilmelidir; Kader'e imanı Mu'tezile gibi anlamalıdır -kader, insanın iradesidir, kul, fiilinin yaratıcısıdır- Sünnî kaderi inkar etmelidir; Eshab-ı Kiram konusunda 'Şia'nın yolu izlenmeli, Muaviye ve aynı durumda olanlar, aşağılanmalı ve sevilmemelidir; Mübarek gecelerin faziletine inanmamalıdır.'
5- Bütün Projelerin Ortak Hedefi
Yukarıda kısaca aktarılan bütün bu konuşmalar, alınan kararlar, koyulan hedefler, daha sonra ortaya atılan ve bu serimizde işleyeceğimiz bütün küresel küfür ve işgal projelerinin temel hareket noktasıdır.
Peki, neden İslam adına Ehl-i Sünnet hedef seçilmiştir?
Bunun sebebi açıktır.
Geçtiğimiz haftalarda peş peşe yayınlanan Ehl-i Sünnet'e dair yazılarımızda anlatıldığı üzere Ehl-i Sünnet Kur'an ve Sünnet yoludur. Gerçek İslam'dır. Gecesi de gündüzü gibi apaydınlık olan yüce dinimizin ana caddesidir, sırat-ı müstakimidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve sahabesinin yoludur. Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam'ı temsil ve tebliğde Allah tarafından tayin edilen merkez konumunda olduğundan, onun sünnet ve hadisleri esas alınmadan sahih bir İslam anlayışından bahsedilemez. Bu sebeple, 'İslam' tabirini kullanarak ortaya çıkan bid'at ve dalalet fırkalarından hiçbiri Kur'an ve Sünnet çizgisindeki gerçek İslam'ı temsil edemez. Bu hikmetten olacak ki Hz. Peygamber (s.a.v.) yetmiş üç fırka hadisi ile Ehl-i Sünnet'i 'fırka-yı naciye' olarak vasıflandırmış ve sorulan soru üzerine de 'Benim ve ashabımın yolu' diye tarif etmiştir.
İşte batılılar yaptıkları hummalı çalışmalar sonucu, gerçek İslam'ın Ehl-i Sünnet yolu olduğunu tespit ettiler. İslam'ı bozmak, tahrif ve tahrip etmek gayesiyle mesailerini bu yolun bozulması için harcamaya başladılar. Böylece, bundan sonra gündem edeceğimiz küresel projeleri oluşturdular.
Onların İslam denince Ehl-i Sünnet'i anlamaları ve onu bozmaya çalışmaları, Ehl-i Sünnet'in gerçek İslam olduğuna dair ayrı bir delil teşkil etmektedir.
II- HEDEF İSLÂM'IN MAHİYETİNİ BOZMAKTIR
Küresel küfür ve işgal projelerinin İslam'ı hangi veçhelerden tehdit ettiğine geçmeden evvel, İslam'ın en temel hususiyetlerini bir kez daha hatırlayalım:
1- İslam'ın En Temel Hususiyetleri
- İslam, vahiyle sabit, Allah'ın binasıdır. Yüce Allah lütfu keremiyle gönderdiği bu yüce dine 'İslam' adını vermiş ve bu dinin ne noksanı ne de fazlası olmadığını bildirmiştir. 'Ekmel' kelimesi bunu ifade eder:
'…Bugün sizin için dininizi ekmel kıldım / kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı seçtim…' (Maide: 3)
- İslam bu hususiyetinin tamamlayıcısı olmak üzere değişmeden kalmıştır. Ona hiçbir yönden batıl yaklaşamamıştır ve yaklaşamayacaktır:
'Ona (Kur'an'a) ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.' (Fussilet: 42)
- İslam tek hak dindir. Bu, İslam'ın mensupları tarafından ortaya atılmış sübjektif bir slogan değildir; gerçeğin ta kendisidir. Dünyada vahiy kaynaklı olup aslı değişmeden kalan İslam'dan başka hiçbir din yoktur.
'Şüphesiz Allah katında din İslam'dır…' (Âl-i İmran: 19)
'Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.' (Hicr: 9)
- Ve İslam tevhid inancı temeline dayanan tek dindir. Tevhid inancı Allahü Teala'nın varlığını, birliğini, noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu ifade eder.
- İslam, yüce Allah'ın dini ve yolu olduğundan, zaman ve mekan üstüdür. Her zaman taze, her zaman yeni ve hakikattir. Çünkü bu dinin sahibi olan Allah, yanılmaktan ve her türlü noksanlıktan münezzehtir.
- İslam'ın Kitabı olan Kur'an-ı Kerim hakla batılı ayıran kitaptır; yani Furkan'dır. Kaynağının Kur'an olması dolayısıyla İslam tek kurtuluş yoludur, tek hidayet kaynağıdır. İslam, sapkınlığın ölçüsünü de ortaya koyup buna 'batıl' hükmünü vererek insanları her türlü yanlıştan sakındırmıştır.
- Bütün bu hususiyetleriyle İslam, asliyet ve safiyetine yönelik her türlü beşerî müdahaleyi reddeder. Hangi ad altında olursa olsun, reformun her çeşidine kapalıdır. O, beşeriyet için dünyada da ahirette de kurtuluş ve saadete götüren tek yoldur.
İşte okuyucularımız, bundan sonra bahsedeceğimiz küresel projeleri, mümkün olduğunca kısa bir şekilde anlatmaya çalıştığımız bu hususları hafızalarında tutarak tetkik ederlerse, bu projelerin İslam'a hangi cihetlerden saldırı mahiyeti taşıdığını anlamakta zorluk çekmeyeceklerdir.
2- Küresel Tek Dünya Dini Oluşturma Hedefinde İslam'a Biçilen Konum
Bugün dünyada 'din' kavramı üzerinde pek çok proje tartışılmakta ve uygulama safhasına konmaktadır. Bunlardan ondan fazlasını müteakip yazılarımızda kısa da olsa ele alacağız.
Bu 'dinlere şekil verme' anaforu içinde asıl hedef İslam'ın mahiyetinin bozulmasıdır. Çünkü İslam dışındaki diğer dinlerin mahiyetleri itibariyle ilahi olma vasıfları yoktur. Bu sebeple çeşitli şekillere girmenin onlara kaybettireceği bir şey de olmaz.
İslam ise bütünüyle ilahi bir yapıdır. Bozulmadan 14 asırdan bu yana gelmiştir. Bundan sonra da kıyamete kadar yine bozulmadan mükemmel haliyle devam edecektir.
Küresel küfür ve işgal projelerinin İslam için reva gördükleri akıbet, aslında onun tamamen imhasıdır. Ama bu mümkün gözükmediği için, çaresiz mahiyetinin bozulmasına yönelmişlerdir.
Emperyalist emellerle tek dünya devleti planlayanlar, bu paralelde tek dünya dinini de dizayn etmeye çalışıyorlar.
Bunu yaparken İslam'ı da hak ve tevhid özelliğini saf dışı bırakıp diğer dinler içine monte ederek etkisiz ve hüviyetsiz bırakmak; tabiri caiz ise derinliği olmayan bir resim haline indirgemek istiyorlar.
Bütün küresel projelerin hedefi budur; Allah'ın nurunu söndürmektir. Ama bütün çırpınışlar boşuna, Allah ekmel olan dinini koruyacak ve nurunu tamamlayacaktır:
'Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.' (Saff: 8)
İslam neden müdahale kabul etmez?
Bunu sadece dinin tanımından bile anlamak mümkündür:
Din insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak için Allahü Teala tarafından peygamberleri aracılığı ile insanlara gönderilen kurallar bütünüdür.
Buna göre insan kendi kendine din icad edemez. Etse de anlamı olmaz.
Dini her şeyi bilen her şeyi yoktan var eden Allah vazeder. Din ekmel olmalı, hakikatler üzerine bina edilmelidir. İnsanın dünya ve ahiret mutluluğunu temin edebilmeli, insanlığa sulh, selamet ve medeniyet vadedebilmelidir. Bütün bunlara kadir olan, ancak her şeyi -ve elbette insanın neye ihtiyacı olduğunu- bilen, hükümlerini ona göre vazeden Allah'tır:
'Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.' (Mülk: 14)
Dolayısıyla da bu tanımlamaya uygun tek din İslam'dır.
Bugün dünyada din diye adlandırılan yapılar ya beşer elinden çıkmış ya da ilahi hususiyetleri insan müdahalesiyle değişmiş, neticede hiçbiri insanlığa hidayet vadedemeyen bozuk yollardır.
Bunları üç kategoride toplamamız mümkündür:
1- Yapısı itibariyle putperestliği esas alan dinler,
2- Aslen ilahi iken sonradan insanlar eliyle tahrif edilen ve böylece şirke bulaşarak beşerileşen dinler, yani Yahudilik ve Hıristiyanlık,
3- Kendisine adeta din gibi tabi olunan ideolojiler. Evet, bunlar da bir nevi din telakkisi sayılmalıdır.
Tabi ki üç grupta mütalaa edilen bu dinlerin hiçbirinin kişiyi kurtuluşa taşıma vasfı yoktur. Dikkat edilirse hepsinde de 'insan eli', 'beşeri bir müdahale' söz konusudur. Onun için bunların hiçbiri yukarıda tarif edilen gerçek dinin mahiyet ve vasıflarını taşımamaktadır.
Allah'ın vazettiği ekmel ve hak din İslam ise bu tür şirk yapılanmalarından münezzehtir; kendi şahsına münhasır ilahi özelliği olan ve hiçbir ilkesinden zerre kadar taviz vermeyecek olan, Allah'ın tayin ve tespit ettiği yapıdır.
İslam'ın nasıl küresel projeler anaforuna çekilmeye çalışıldığına dair üç misal vererek yazımızı sonlandıralım:
- Bir Vatikan projesi olan 'Dinlerarası Diyalog' ile 'semavi dinler' adı altında İslam'ın, diğer muharref dinlerle eşitlenmeye kalkışılması
- ABD'li Evangelistlerin ortaya koyduğu 'Ilımlı İslam' ile İslam'ın Büyük Ortadoğu Projesine / BOP'a engel teşkil etmeyecek şekilde yeniden dizayn edilmek istenmesi
- Tevhid-i Edyan / Dinlerin Birleştirilmesi gayretleri çerçevesinde İslam'ı diğer batıl dinlerle ortak bir potada eritme hayalleri
Açıktır ki bütün bunlar İslam akaidi açısından şirktir, küfürdür, Allah'a başkaldırıdır. Tabiatıyla da insanların dünyevî ve uhrevî mutluluğunu temin etmekten fersah fersah uzaktır.
İslam'ın küfür, şirk, isyan, tuğyan kokan bu tip telakkilerle en küçük bir alışverişi veya ortak hususiyeti olamaz.
Ama ne hazindir ki bu küresel projelerin hepsi İslam'ın mahiyetini bozmayı hedeflemektedir.
Yapılacak şey, İslam'ı korumak ve gerek şahıs, gerek millet ve gerekse de ümmet olarak istikametimizi sağlama almak adına akaid ölçülerinin korunmasıdır.
Şüphesiz dini koruyacak olan yüce Allah'tır. Ama O, hakiki Müslümanların azim ve gayretlerini, dindeki samimiyetlerini görmeyi murad eder.
'Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız?...' (Bakara: 214)
'Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez…' (Maide: 105)