Ali İmran suresi 110. ayet müminleri,“insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmet” şeklinde tanımlar.Hayırlı ümmet olmamız, imanımızın gereği olarak iyiliği emretmemiz ve kötülükten menetmemizle ilişkilidir. Yani tek işimiz “kendimizi kurtarmak” değil. Bize, küresel bir iyilik hareketine liderlik yapma görevi verilmiş. Batıya ümit besleyenlere de buradan söylemek gerekir ki ayet Yahudi ve Hristiyan topluluğunun böyle bir görevin üstesinden gelemeyeceğini de söylemektedir.
Dünyanın neye ihtiyaç duyduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. Yeryüzünün her bölgesinde insanların iyiliği için organize olmuş bir grup inanmış insana ihtiyaç var. Küresel boyutta iklim değişikliği, savaş, açlık, nükleer tehdit gibi birçok tehlike var.Çözüm ise Yahudi ve Hristiyanlar tarafından temsil edilen küresel medeniyetin elinde değildir. Çünkü bu medeniyet uzun zamandır dünyayı yönetiyor olması dolayısıyla mevcut sorunların kaynağı durumundadır.
Çözüm Müslümanların eliyle gelecekse bir çıkış yeri belirlemeye çalışmak anlamlı bulunabilir. Sevindirici olan çağımızın çok sayıda denemeye şahitlik ediyor olmasıdır. Mesela Arap Baharı küresel kuşatmayı yarıp çıkma denemesi idi. İslam İşbirliği Teşkilatı, D-8, Türk Devletleri Teşkilatıvb. yapılar da öyledir. Müslümanlar yavaş ama birkaç koldan ilerlemektedir.Bir sonraki aşamada bu çözüm yollarından birini seçip ona odaklanmak gerekecektir. Bu odak Türkiye olabilir.
Türkiyebin yıldan uzun bir süredir bu ümmete liderlik yapmaktadır. Yapmaktadır diyorum çünkü lider ölmeden kavganın bitmeyeceği bilinmelidir.Bu liderlikten edinilmiş tecrübeler vardır. Bugün dünyanın her yerinde var olmaya çalışıyoruz.Türkiye’nin misyonu sahip olduğu maddi imkanlarda değil temsil ettiği değerlerde ve dünyadadır.Cesaretini toplayan ve dünyanın hangi köşesine giderse gitsin dünya Müslümanlarının lideri olarak giden bir Türkiyeetkisini onlarca kat arttıracaktır.
780.000 km2ye sıkıştırılmış bir dünya devletiyiz. Etkimiz artmalı. Sınırlarımızdan sıyrılmalıyız. Bu sıyrılış bir yerleri işgal etmek değil küresel kuşatmayı yarmak, bir kafesi kırmaktır.Er ya da geç olacaktır. Olurken hatalı denemeler görülecektir.Türkiye yumuşak gücü ile sert gücünü birlikte kullanmayı öğrenecektir. Büyük düşünme potansiyelini gerçekleştirecektir.Müslümanlara ve dünyanın bütün yoksul halklarına liderlik yapacak bir misyona ulaşacaktır.
Yaşanabilir bir dünya için umut olacak bir Türkiye kurulabilir.Ziya Gökalp’in dediği gibi "Türk ile Kürtlerin birbirini sevmesi hem dini hem de siyasi bir farzdır”. Tabi ki tek farz bu değildir. Müslüman Türk ve Kürtlerin dünyanın iyiliği için en hayırlı ümmet olmaları da hem dini hem siyasi bir farzdır.Adım adım ilerlemek de iyidir. Ama kestirme bir yol isteniyorsa bu yol iç siyasette terörü ve ayrımcılığı bitirmek dışarıda ise yüzümüzü mazlum halklara ve Müslüman ümmete dönmektir.