İklim Yasası ilk olarak 2021 yılında hükümetin Paris İklim Sözleşmesi’ni kabul etmesi nedeniyle gündeme geldi.

AK Parti’nin hazırladığı İklim Kanun teklifi ise Meclis Genel Kurulu'nda geçtiğimiz hafta ele alınırken 20 maddeden ilk dördü kabul edildi. Görüşmelere dün de devam edildi. 

Türkiye’nin yaklaşık iki yıldır gündeminde olan bu konu tartışmaları da beraberinde getiriyor. 

Tarım ve doğal kaynakların kullanımını sınırlayan maddelerin olduğundan söz ediliyor. Ekonomik bağımsızlığımızın ise tehdit edildiği öne sürülüyor.

Peki İklim Kanunu Türkiye’ye emperyalist bir dayatma mı?

Türkiye’de üretim yapmak mümkün olmayacak mı? 

Sanayicinin gelişimi engellenecek mi? 

Eldeki doğal kaynaklar kullanılamayacak mı?

Maddelerden bunların yanıtını evet olarak çıkaranlar var.

Karbon düzenlemesi, net sıfır emisyon hedefleri, yeşil büyüme ve emisyon ticaret sistemine geçiş gibi kavramların Türkiye’nin emperyalist devletlerin büyük sermayeleriyle rekabet etmesini imkansız hale getirmesi konusu düşündürücü.

Bu durumun, yeni bir işletme kurma maliyetlerini fazlasıyla yükseltmesi ve fabrika kurmayı neredeyse olanaksız hale getirmesi haliyle endişeleri de arttırıyor.

Türkiye kendi kaynaklarını kullanamaz, kendi fabrikalarında üretim yapamaz ve kendi çiftçisine üretim yaptıramaz hale gelirse ne olacak? 

Batının dayattığı kurallar, batının gönderdiği tohumlar ve gübrelerle mi tarım yapılacak?

Bu Türkiye ekonomisi için bir yıkım anlamına gelmez mi?

Türkiye’nin kendi yasalarında ve anayasasında çevreyi koruyan maddeler bulunuyor ve bunlar yeterli!

En önemlisi de çiftimizin, sanayicimizin, halkımızın çıkarları ve milli çıkarlarımız.

Eksiklikler varsa bunları baz alarak kendi kanunlarımızda tedbir alabiliriz.

ABD uzun yıllardır yapay gübreler, genetiği değiştirilmiş tohumlar ve hibrit tohumlar kullanıyor. Bunlar toprağı verimsizleştiriyor ve besin değerlerini düşürüyor. İnsan sağlığına verdiği zararları da ayrıca konuşmak gerekir.

Bu düzenleme ile  Türkiye’nin kendi tohumlarını kullanmasının ve kendi gübresini üretmesinin imkansız hale geleceği söyleniyor. Bu da asla kabul edilemez.

ABD, Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı aldı. Trump, ilk kararnamelerinden birinde bu anlaşmayı iptal etti.

Amerika’nın elinin tersi ile ittiği yasayı biz niye kabul edeceğiz?

Çin, anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiyor.

Onlar bizden daha mı az akıllı?

Karbon emisyonunun ne sorumlusu biziz ne de çözüm yeri.

İklim değişikliğinin ve bu karbon emisyonlarının asıl sorumluluları kimse, önce onların önlem alması ve salınımlarını azaltması gerekmez mi?

Öte yandan tasarıda kişilerin ulaşım özgürlüğünü kısıtlayacak herhangi bir hüküm yok. Karbon ayak izi etiketlemesi ve gıda zincirinin izlenebilirliği gibi kavramlar ise gelecekte uygulanabilir. Kanun tasarısı yapay gıdayı veya böcek tüketimini ise teşvik etmiyor ya da zorunlu kılmıyor.

Ama her şeye rağmen bu yasadan vazgeçilmelidir. Ortaya konan bir faydasının olmadığı çok açıktır.