DÜN rastladım. Ne vakittir görmemiştim. Yine söğüdün dibini mekân tutmuştu. Yandaki kulübeden de çayın buharı gelmekteydi. Gel işareti yaptı. Gittim oturdum yanına.
Tekrar etti. “Gel, gel de merkezlenelim biraz.”
Bir konu açmak istediği belliydi. Birikmişti demek ki mevzular. Yeni konumuz ise “Merkezlenmek” anlaşılan.
…
DAHA önce çok duyduğum bir konu değil. Son zamanlarda işitir oldum dostlarımdan. Tam da konunun üzerine geldi bu dâvet. Bakalım nasibimizde ne var.
Önce çaylar servis edildi. Hal hatır soruldu. Cevaplar verildi.
“Bir süredir kendime çağrı yapıyorum. Gel diyorum. Taşrada dolaşma artık, merkeze gel.
Kaçmakla, kaçılmıyor bazı şeylerden. Yaşımızsa ilerliyor malum. Yaşımız ile bilincimiz aynı noktada değil. Bilincimiz daha ileride, çok daha ileride olması gerekirken maalesef yaşımız bilincimizden ileride. Şuur geriden takip ediyor. Ağır aksak üstelik. İşte bu nedenle kendime seslenir oldum bu aralar. Gel diyorum, gel. Çeperde dolaşma artık. Bu konu üzerinde düşünürken sen görünüverdin.
Benim kendime yaptığım çağrıyı eğer daha evvel yapmamışsan sende kendine yapmalısın.”
…
İLGİNÇ geldi doğrusu. Hep başkalarını bir yerlere dâvet ederiz. Kendimizi ya hariçte tutarız ya da unutuveririz.
Özellikle vurgu yapması bundandı.
“Ben farkında olmadan ‘Harici’lik yapmışım kendime. Hep dışarı bakmışım. Dışlamışım özümü kendimden. Hemen itiraz etme, düşün üzerinde” dedi.
…
“İÇERİDEKİ Süleyman’a seslenmesi boşuna değil Yunus Emre Hazretlerinin. Hiç boşuna değil. ‘Bir ben vardır bende, benden içeri’ sırrına ermeden göçmeyelim bu dünyadan, göçmeyelim” dedi.
“Göçmeyelim” dedim bende. “Göçmeyelim.”
…
“MERKEZLENMEK diyebiliriz buna” diye sürdürdü sözünü. “Özümüzü, öz bilmek. Şuurun mertebelerinde yükselmek. Algılarımızı doğru yönetmek önemli. Bunu ise ancak farkında olarak yapabiliriz. An’da yaşama becerisini geliştirerek elde edebiliriz.”
Titretici cümlesi geldi bardağın sonunu bulduğumuzda. “Her şeyin farkında olup bir tek kendini fark etmemek ne kötü. En büyük azap bu. Kurtulmak gerek ruhumuzu ateşe salan bu mengeneden.”
…
“ŞU an mesela. Söğüdün farkındayız, gölgeden yararlanıyoruz. Rüzgârın eşlik etmesi neşemizi çoğaltıyor. Kaynayan çaydanlığın farkındayız. Her yudumda içtiğimizin tadı daha bir derinleşiyor.
Farkındayız bunların değil mi?” dedi.
“İşte, bunların farkındayken ve bunu muhafaza ederken kendimizin de farkında olmamız lazım. An be an. Dem be dem.”
…
“KENDİMİZİN efendisi olmamız gerekiyor” dedi usta devamında. “Merkezde olan bunu başarır.”
Nasıl dedim?
“Kızgınken bunun farkında olarak, öfkeliyken, hırslıyken, tembelken, korkakken, cimriyken, haylazken bunların farkında olarak. Sadece bunların değil her halimizin, olumlu ve olumsuz her duygumuzun farkında olarak bunu başarabiliriz.
Merkezde olmak daimî şuurluluk hâlidir. Bilincin sürekli uyanık kalmasıdır.
Bilinci daima ayakta olan kişi olumlu ve olumsuz duygularını yönetir. İfrat ve tefrit bandından onları çekerek ‘Vusta’ noktasına çeker. Ortalar.
Buna dengede olma ve dengede kalma durumu da diyebiliriz.
Merkezde olmak demek güç ve güçsüzlüğü özümsemek ve onları olmaları gerektiği yere oturtmaktır. Terazilemektir. Ölçüde tutmaktır.
Yerindelik demektir merkezlenmek. Ne ileri ne de geri…
Merkezlenmek israfı hoş görmez. Duyguların boşa harcanmasına razı gelmez.
Merkezlenmek tüm latifelerin birliğini hedeflemek ve bunu başarabilmektir.
Merkezlenmek eylem birliğidir. Sahtelikten sahiciliğe geçiştir. İçin başka, dışın başka olma hâlinden kurtulmaktır.
Merkezlenmek hedefleri dışarda aramaktan vazgeçmek ya da aynı anda iki hedefi nişan almak, yani hedef birliği sağlayabilmektir. Yani şaşı bakmaktan kurtulmaktır.
Merkezlenmek arı olmak, duru olmaktır. Şeffaflık esastır. Taklitten vazgeçmek, riyakârlıktan dönmektir.”
…
DEVAM etti gitti sohbet. Zihnime ve idrakime aktarabildiklerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım.
Sona doğru ben “Merkezden uzak olduğumu anladım” dedim kederlenerek.
“Olsun üzülme. Merkezden uzak olma bilgisi de mühimdir. Bunu idrak etmek, başlangıçtır.
Kapıyı aralamaktır. Çeperde olmaktan, kendinden uzakta, taşrada dolaşmaktan vazgeç. Ama merkeze ulaşmaktan, merkezlenmekten vazgeçme. Kendime ve sana inanıyorum. Başaracağız.”
…
KENDİNİN efendisi olmak demek Âdem olmak demektir.
Yani adam olmak…
Ya Selam.