CELALLENMEYİN hemen, iktisat değil konumuz. Her yerde ekonomi zaten konuşuluyor, şimdi de siz sanayi konuşmaya başlamayın diyorsanız eğer buna kesinlikle uyacağım. İrdelemeye niyetlendiğim alan burası olmayacak. Çünkü daha mühim ve konuşmaktan kaçındığımız bir meseleye parmak basmak arzusundayım. Dolayısıyla celallenmek yerine sükûnetle düşünmeye dâvet ediyorum sizi.

CELALLENMEYİN hemen, iktisat değil konumuz.

Her yerde ekonomi zaten konuşuluyor, şimdi de siz sanayi konuşmaya başlamayın diyorsanız eğer buna kesinlikle uyacağım.

İrdelemeye niyetlendiğim alan burası olmayacak.

Çünkü daha mühim ve konuşmaktan kaçındığımız bir meseleye parmak basmak arzusundayım.

Dolayısıyla celallenmek yerine sükûnetle düşünmeye davet ediyorum sizi.

RABBİMİZ bizi bu dünyaya muhteşem bir kapasite ile göndermiş.

Şaşırtıcı yanlarımız var.

Üzerine ne kadar eğilirsek yeteneklerimizin o derece farkına varıyoruz.

Muhteşem bir beyin ile var edilmişiz.

Akıl ile donatılmışız.

Kalp ile ödüllendirilmişiz.

Düşünme yetisiyle nimetlendirilmişiz.

Doğruyu yanlıştan ayrıştırma feraseti verilmiş elimize.

Zorluklarla mücadele ve bunlarla baş edebilme gücüne kavuşmuşuz.

Anlama imkanımız olduğu gibi kendimizi anlatabilme, meramımızı ifade edilmeye de malikiz.

Kalemle yazmak öğretilmiş.

Dikkatimiz gökyüzüne çevrilmiş ve bu konuyu cevaplandırabileceğimizden 'Eksiklik görüyor musunuz? diye soru yöneltilmiş.

İçtiğimiz suya dikkat çekilmiş.

Yeryüzünü gezip dolaşmamız istenmiş ibret alabilme kabiliyetimiz sebebiyle.

Sertlikten arınabileceğimiz için düşmanımıza bile yumuşak söz söylemekle emir olunmuşuz.

Allah'ı ve gözümüz önündeki fillerini anlayıp idrak edebileceğimiz için iman daveti almışız.

Doğru uygulama yapabilmemiz için Rabbimiz merhametinin bir gereği olarak Nebi'ler göndermiş biz insanlığa.

Rüzgarın uğultusuna aşina olabildiğimiz kadar bülbülün sesine de meftun olabiliyoruz.

Kedinin mırmırlarına dikkat kesilebildiğimiz gibi denizin kıyıya vuruşundaki coşkuyu da sezebiliyoruz.

Hüznü tanırız, sevinci biliriz.

Sevebilmek ve kendimizi sevdirebilmek içimize yazılmış.

Merhamet depolanmış kalbimize.

Sözümüz ve elimizle şifa sunmamız imkan dahilinde…

Şiir söyleyebiliriz, türkü çığırabiliriz, şarkılar terennüm edebiliriz.

Duygularımızı aktif ettiğimizde halden hale geçebiliriz.

Muhayyilemizi harekete geçirdiğimizde ulaşamayacağımız hiçbir nokta kalmaz evrende.

Toprağı ekip ürün alabilir, hayvanları ehlileştirip onlardan yararlanabiliriz.

Teknolojiler üretip mesafeleri kısaltabiliriz.

Gökyüzüne uydular göndererek türlü yararlar devşirebiliriz.

Onu yapabiliriz, bunu başarabiliriz vs, vs…

Zira muhteşem bir potansiyel ile yaratılmışız.

PEKİ, bu potansiyelimizi ne kadar açığa çıkarabildik?

Kapasite kulanım oranımızın ne kadarını aktif hale getirebildik?

İnsanlığımızı yüceltip yükseltmek ve dünyayı daha yaşanılır kılmak için ne seviyede gayret gösterdik?

Yatırımcıların sanayide üretim hesapları yaparken elindeki varlıkları en verimli şekilde kullanmayı başarının ön koşulu sayarken bizler insanlık kapasitemizi geliştirip daha verimli kullanabilmek için neler yapıyoruz?

BEYİN kapasitemizin ne kadarını kullanıyoruz?

Ya aklımız…

Kalbimiz…

Duygularımız…

Bunları geliştirmek ve doğru şekilde kullanmak için neler yapıyoruz?

Şifrelerimizi çözüp bizi bizimle tanıştıracak olan yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in bize sunduğu prensipleri ne kadar dikkate aldık?

Demem o ki; kapasite kullanım oranı konusunda hangi seviyedeyiz?

Beynimizi neden sönümlendirme eğilimindeyiz?

Aklımızı neden başkalarının kullanımına veriyoruz?

Kalbimizi neden çöp kutusuna dönüştürmekten imtina etmiyoruz?

Bu reva mıdır?

İman ehline yakışır mı?

Hayır diyorsak kapasite kullanım oranımızı azami seviyeye çıkarmalıyız.

Ya Selam!