İstikbalimiz için geçit vermediğimiz yer Çanakkale'dir. Çanakkale'den öyle bir yıldız yeşeriyor ki onun gibi daha niceleri Türkiye'den yeşeriyor, filizleniyor. Onlar bizim gelecek teminatımız. Ağaç yaşken eğilir. Hala çok sık kullanılan atasözlerinin en önemlilerinden biridir. Özellikle bu atasözü çocukların küçük yaşlarda çok daha kolay öğreneceği kelimeleri kavrayacağı küçük yaşlardan itibaren eğitim alması son derece etkili ve önemlidir

"Bir çocuğun küçüklüğünde aldığı ilk intibalar, bütün ömrünce devam eder." Heinrich Schlimann.

İstikbalimiz için geçit vermediğimiz yer Çanakkale'dir. Çanakkale'den öyle bir yıldız yeşeriyor ki onun gibi daha niceleri Türkiye'den yeşeriyor, filizleniyor. Onlar bizim gelecek teminatımız. Ağaç yaşken eğilir. Hala çok sık kullanılan atasözlerinin en önemlilerinden biridir. Özellikle bu atasözü çocukların küçük yaşlarda çok daha kolay öğreneceği kelimeleri kavrayacağı küçük yaşlardan itibaren eğitim alması son derece etkili ve önemlidir. Çünkü çocukların küçük yaşlarda bilinçleri çok daha açıktır. Onların ufuklarını açmamız en büyük vazifemizdir. Çocuklar dünyanın en büyük servetidir. Üstün zekaya sahiptirler. O zeki servetin biriyle müthiş bir çekim sabahı geçirdik. Çocukların içindeki o cevheri keşfedip en büyük yatırımı, gelecek için onlara yapmalıyız. O servetlerimize milletçe, devletçe sahip çıkmalıyız. Yarınlarımızı onlarla yürüteceğiz. Ne ekersen onu biçersin atasözü de çok önem arz eder. Çünkü bir çocuğun geleceğine yatırım yapmak için çok emek verilirse ilerleyen yıllarda bu emeğin karşılığını mutlaka alacaktır. Ama çocukların eline ipadleri verirsek kötü bir gelecek mealesef karşımıza çıkacaktır. O yüzden onların minik ellerine iPad yerine ne imkanı varsa o yöne teşvik edilirse, iyi kullanılırsa ilerleyen yıllara iyi bir yatırım yapmış olmuş olacağız. Her ailenin mutlaka emeği çabası vardır.

Bu yazımızda özel bir aileden, özel yeteneği olan bir minik kardeşimizden bahsedeceğim. Çünkü onlar bizim geleceğimiz, yatırımlarımız servetlerimiz olacaktır. Bende öyle bir servetle bir günümü çekim yaparak geçirdim ki zeka küpü müthiş bir yetenek, değerli Kerem Sınmaz.

İlerleyen yazıda hikayemizden bahsedeceğim. Hepimiz çocukluk çağlarından geçip öğretmen, avukat, hakim, savcı, vali, asker sanatçı ve bir sürü meslekleri seçtik. Hepimizin mutlaka hayalleri oldu. Kimimiz o hayallerini gerçekleştirdi. Kimimiz ise gerçekleştiremedi. Ama yılmadık tüm gücümüzle emekler verdik. İşte en büyük hayallerimiz gurur kaynaklarımız ise bizim çocuklarımız. En büyük görev ise ailelerimiz. Aile kavramı bize çok şey ifade eder. Anne ve baba olmanın çocuklarının üstünde onları yetiştirecek, ileriye hazırlayacak onların hayallerine ortak olmak, yılmadan, usanmadan sevgiyle ilerlemelerine, sevgiyle tebessümle katkı sağlamak.

Anne ve Baba çocuğunun üstünde tüm titizlilikle yaşamlarını eğitimlerini anane ve göreneklerini yansıtmak ve okumalarını şeffaflıkla yapmaları. O çocukların her biri geleceğe yatırımdır. Hayallerine onları kavuşturabilmektir. İşte bu noktada velileri olarak her birimize çok önemli görevler düşüyor. Çünkü bir çocuğa verilebilecek en büyük özellik ona ayırabilecek ( ZAMAN ) kavramıdır. Zaman her şeyin başıdır. Ona zaman ayıramıyor ilgi alaka göstermiyorsak gelecekte hiçbir şey beklememek lazım.

En iyi örnek olacak ise anne ve babadır. Yeri geldiğinde arkadaş, yeri geldiğinde kardeş, yeri geldiğinde baba ve anne, yeri geldiğinde çocuk olabilmekte yatıyor. "Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır" diyor Jinot. Çok doğru, pırıl pırıl zeka ne alırsa hafızaya aktarıyor. Ne görürlerse ne yapılırsa üzerlerinde iz bırakır. Onlar yağmur gibidir. Bir kaba koymak yerine toprak olmak gerekir. İşte o zaman içlerindeki o hayale hedefe ulaşmanın sırrına daha fazla mazhar olacaklardır.

Kerem Sınmaz çok küçük yaşlarda babasından gördüğü fotoğraf çekme sevdasını öyle bir noktaya getirmiş ki gerçekten beni bile şaşırttı. İşte örnek aile babası ve annesi Nazmiye ve Erhan çiftinin çocukları Kerem. Ailelere örnek olacak bir sevgiyle Kerem'in minik ellerine ipad verme yerine fotoğraf makinası, drone, tripot ile eğitimini
devam ettirmekteler.

(Çocuklar; büyükleri dinlemek konusunda iyi değildir. Ancak taklit etme konusundaçok beceriklilerdir. )

Firdevsi ne kadar da güzel söylemiş, Dünyada evlat gibi insanı kendisine çeken, hiçbir bağ yoktur. Gerçekten öyle. Her şeyimizi onlar üzerinde kurarız. Mutlu oldukları sürece müthiş icatlar müthiş yetenekler ortaya çıkar. Onlar birer büyük servettir. O servette kim bilir ne cevherlerimiz ortaya çıkacaktır. Bunun için onları itmek yerine değer gösterip onları kazanmak lazım. O zaman içimizdeki o çocukların ne cevher oldukları ne yetenekli olduklarını bize zaman daha da iyi gösterecektir.

Terbiye ana kucağında başlar; Her söylenilen kelime, çocuğun şahsiyetine konanbir tuğladır. (Namık Kemal )

Anne kucağında başlayan o sevgi babanın sanatçı kimliği ile birleşince ortaya bir cevher çıkıyor. Tarihten çok önemli örnek verecek olursak Fatih Sultan Mehmet ilk aklıma gelir. Çocuk yaşta verilen eğitimi onu 21 yaşında çağ kapatıp yeni çağ açan komutan yaptı. Zekasıyla, yeteneğiyle zirveye ulaştı. Bizim çocuklarımızı da önce iyi bir eğitimle, sevgiyle içlerinden nice yetenekli Fatih'ler yetişecektir. Nice cevherler yetişecektir.

O cevherlerden biri Kerem kardeşime bu yazımda yer vermek istedim. Ona verilen değer intiba ileride kim bilir onu nerelere taşıyacaktır.Kerem gibi nice çocuklarımız var.

Evet biz Kerem ve ailesi hemşire annesi Nazmiye Sınmaz ve Fotoğraf Sanatçısı babası Erhan Sınmaz ve Fotoğraf Sanatçısı Saime Güler ile birlikte bir Cumartesi sabahı Çanakkale'nin buz gibi soğuğunda sabah 06:00 da buluşup 1915 Çanakkale Köprüsü'ne gittik. Çekimleri yaptık. Öncesinde tabii Kerem ile buluşup ufak bir röportaj yaptık.

Keremcim önce seni bir tanıyalım. Sonra fotoğrafa olan ilgin nerede nasıl başladı?

- Adım Kerem Sınmaz. 5. Sınıf öğrencisiyim. Fotoğrafa merakım ise babamın bir tripotu vardı. Onu çok seviyordum. Ne olduğunu merak ettim. Babamda gördükçe merak ettim. Babamın ne yaptığını izleyerek her geçen gün heyecanım artmaya başladı. İlk tripotu elime alınca onu açmayı kapatmayı çok severdim. Çok güzeldi. Çok değişik bir duygu geldi bana. Babam asıl bana ilham kaynağı olmuştu mesleğinden ötürü. Çok güzel bir duygu hissetmiştim. Çok etkilenmiştim. Fotoğraf ve yazılıma ilgim çok. İkisi bir arada birbirini tamamlıyor. Çok seviyorum fotoğrafı. İleride çok farklı işler yapmak istiyorum. Bende tarihe inşallah çok güzel miras bırakmak istiyorum. Anne ve babam benim her şeyim. Yeri geliyor arkadaşım, yeri geliyor kardeşim, annem ve babam. İyiki onlar benim annem ve babam. Babam ve annem fotoğraf konusunda beni daha küçüklüğümden beri eğitti. Bana sevgiyi öğretti. Her geçen günü tripot ve makinayı elime aldıkça gerçekten heyecanım çok oluyordu. Babam bana makine hakkında teknik bilgiler verdi. Çekimlere gittik beraber. Bana çok sevdirdi. Beni devamlı desteklediler. Heyecandan çekime gideceğimiz sabah beni uyku tutmuyor. Sabah olsada bir an çekime gitsek istiyorum. Soğuk sıcak vız geliyor bana o zaman. Üşüsem de fotoğraf çekmenin mutluluğu her şeyi unutturuyor bana. İnşallah gelecekte hayallerime imza atacağım .

Evet biz Kerem'in ailesi Hemşire annesi Nazmiye Sınmaz ve Fotoğraf Sanatçısı babası Erhan Sınmaz ve Fotoğraf Sanatçısı Saime Güler ile birlikte bir Cumartesi sabahı Çanakkale'nin buz gibi soğuğunda 1915 Çanakkale Köprüsü çekimleri yaptık. Buz gibi soğukta bir çocuğun o sevgisi varya çoğu insana örnek olacak bir davranış aslında. Yetişkin insan olarak bizler bile bazan üşeniyoruz. Kerem o sabah bize çok güzel örnek davranış sergiledi.

Arabayla çekim yerine ulaştık. Manzara olağanüstü ama öyle bir soğuk var ki buz. Tripotları çıkardık. Yerlerine koyup gün doğumu hazırlığı yapacağız. Araba çalışıyor üşüdükçe içine girip ısınıyoruz. Kerem'e bakıyorum üşüdüm ama çekmem lazım deyip arabaya girmek istemiyor. İşte cevher işte altın çocuk kendini göstermeye başlıyor hepimize. Koca bir maşaAllah alıyor.

Kerem'e çekim tekniklerini babası öğretmiş benim karşımda çok zorlanmıyor. Sorularımı heyecandan bazan kaçırsa da hemen toparlıyor. Aferin Kerem diyorum. Nasıl kadraj alınır çok iyi öğrenmiş. Çok daha iyi olacak. Ona anlattıklarımı hiç kaçırmıyor. Bazan tekrar soruyor. Bu yaşta bu zeka bu kadar çekim tekniğini bilmesinde en büyük kaynağı elbette babası Erhan Sınmaz. Asıl koca bir teşekkürü ben anne ve babasına veriyorum. Bir söz vardır; Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz. Kerem'de ben onu gördüm fotoğrafı çok sevdiği için usanmadan ileride büyük başarılara imza atacağından hiç şüphem yok.

Mevlana "Çocukla işim gücüm olunca çocukların dilini kullanmam gerekir.'' diyor. Bizlerde öyle onların diliyle gideceğiz. Ve Kerem o buz gibi soğuğa rağmen çektiği müthiş bir fotoğraf ile orada imza atmış oldu.

Büyük Üstad Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde;

İnsanlık zincirinin ebediyet halkası,
Çocukların kalbinde işler zaman halkası…

Ne kadarda güzel özetlemiş üstad.

Hava aydınlandıkça bulutlar sola doğru gidince haydi dedim aşağıya inelim. Hemde orası çok soğuk olmaz deniz kenarı hafif olur dedik. Gün doğumu renkleri müthiş oluyor. Kaçırmak istemiyoruz. Atladık arabaya deniz kenarına indik. Hava burada çok güzel.

Tam istediğimiz gibi. Hemen sarıldık Kerem'in ilk heyacan yaşadığı tripotlara, hepimiz yerlerimizi aldık. Herkesin heyecanı başka tabi ki ama bizim Kerem bambaşka heyecan. Baştan da yazmıştım (ilk intiba) çok önemli çünkü çocuk onları asla unutmayacak.

Yetenek, zeka küpü geleceğin dahisi Kerem. Güneş yükseldikçe heyecan dahada arttı. Renklerin dansı ortaya çıkmaya başlamıştı.

O anı kaçırmadık elbette ama ben Kerem'e teknik çekim detaylarını söylerken onun can kulağı ile dinlemesi ve akabinde hemen yapması adam olacak o çocuk söyleminin gerçeğini gözler önüne seriyor.

Ve büyük heyecanla o renk cümbüşünü kaçırmamış olduk. Kerem'in küçücük elleri eldiven takmasına rağmen üşümesi ve vazgeçmeden o muhteşem fototğrafı çekmesi gerçekten görülmeye değerdi.

İşte sevgi, heyecan, sabır, zaman ve sonuç çektiği fotoğraf ile yüzündeki tebessüm öncelikle kendine olan güveninden gelmekte. Çanakkale'nin altın çocuğu gelecekte zirvedeki yerini alacaktır.

Kerem ve onun gibi cevherlerin usta ellerde yetişmesi yeteneklerinin ortaya çıkması belirli bir zaman diliminin geçmesi lazımdır. Bu yolda Kerem küçük yaşına rağmen babasından öğrendiği taktikler ile müthiş bir performans sergiledi çekimlerde. Kerem'de benim izlediğim çok keskin bir merak var.

Yaşıtının ötesinde kulandığı kelimeler. Çabuk kavrama muhakemesi. Hafıza ve yaratıcılık. Fikrini söylemeye adapte olmayı veya ortamın tutumuna göre fikir beyan etmesi.

Ne diyor Mevlana bir sözünde; ''hamdım, piştim, yandım elhamdülillah.'' Mevlana bu sözü söylerken en güzel iksiri ve insan-ı kamilin yolunu göstermiştir bizlere.

İşte bu sözün arkasında (bir damla) olabilmek için böyle zeki yetenekli çocuklarımıza sahip çıkmalıyız.

Gelecek umudumuz Kerem gibi çocuklarımızdır. "Çocukların, nasihatten çok iyi örneğe ihtiyaçları vardır." diyor Joseph Joubret.

Evet önce anne babası iyi bir örnek olacak ki gelişimi, yeteneği, zekası öne çıksın. Bizim köprüdeki çekimler bitince yolda Akbaş şehitliği var o arada da farklı çekimler yapalım dedi babası Erhan kardeşimiz. Hava hafif ıslak hemen aldık makinalarımızı işe koyulduk.

Önce Kerem'e girişteki yerden başlayalım bakalım neler çıkacak. Tabii Kerem yine heyecanlı ona örnek olabilmek için çabalıyoruz. Orada mimari çekim yapacağız başladık önce anlatmaya. Dört göz misali dinliyor tarif ediyor ve uyguluyor. Helal olsun diyorum.

Perspektif nasıl yapılır en ufak hata ile nasıl bakacaksın anlatıyorum. Uygulamaya geçiyoruz bravo diyorum. Bu yaşta bu yetenek. İşte bu diyorum.

Bir ara ben ona ilerideki noktayı gösteriyorum aynı anda Kerem'de bana o noktayı gösteriyor.

Leb demeden leblebeyi anlıyor tabiri. Onlarca öğrencim oldu Kerem içlerinden en küçüğü oldu. Yerlerde çok güzel yansımalar var. Kaçar mı? Müthiş fotoğraflar ortaya çıkıyor. İnsanın içindeki en büyük heyecan işte bu olsa gerek.

Mimari çekimtekniği çekim esnasında doğru simetriyi perspektifi nasıl alacağımızı anlatırken onun hemen kendini ona göre ayarlaması zeki olmasından kaynaklanıyor.

Babası onun önderi olmuş o küçücük yaşına rağmen rahat tavırları algılaması gerçekten büyük başarı. Kim bilir içimizde Kerem gibi nice cevherler yatıyor.

Umarım ki bu cevherlere el uzatılmalı keşfedilmeli. Türkiye'nin bu mücevherlere zeki, yetenekli çocuklara ihtiyacı
var.

Soğuk yerini yavaş yavaş güneş çıktıkça sıcağa bıraktı. Bizde ısınmaya başladık.

Şehitlikte ki çalışmalarımızı sonlandırdık ve yola revan olduk. Bu sebeple tüm aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun.

Çocuklar şekle sokulacak şeyler değil, serpilmeleri sağlanacak bireylerdir. Çocuklarınıza çok değerli birer hazineymiş gibi bakın, onları ve kendinizi onurlandırın. Bir çocuk doldurulacak bir vazo değildir, o yakılacak bir ateştir. Çocuklar yarınların büyükleri olacaktır. Bugünün küçük dehaları, yarınların büyük dehaları, yetenekleri büyükleri olacaklardır. İşte bu yüzden onlara çok ama çok değer vermeliyiz. Montaigne'nin önemli bir sözü ;
"Çocuğa kendiliğinden bir şey yapma özgürlüğü vermemekle onu korkak bir köle yapıyoruz." Gerçekten öyle değil mi?

Hemen aman kırarsın bozarsın hemen kızarız. Asla çok yanlış bir hareket. Asıl o zaman o çocukları kendimizden uzaklaştırırız. Bırakın yapsınlar onların özgüveni olsun. Onlara yaptığımız tüm pozitif hareketler onların gelecekteki büyük insan olmaları yönünde olacaktır. Kerem'in ailesi bu söze en güzel örnek teşkil ediyor. Tüm enerjilerini evlatlarına veriyorlar. Kerem zaten bu yaşta olgun hareketiyle bazılarına şapka çıkartır.

Üstad Nazım Hikmet'in kalemiyle:

'Dünyayı Verelim Çocuklara' Dünyayı çocuklara verelim
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler."

Evet ölümsüz ağaç dikmeleri için en büyük servetimiz çocuklarımıza en büyük yatırımlarımızı yapmalıyız. Onlar yarınlarımızın garantisi olacaklardır.

Bugünün küçük çocukları, yarının büyük adamları olacaktır.