“Şüphesiz, insanların İbrahim'e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve müminlerdir. Allah da müminlerin dostudur.” (Âl-i İmran: 68.)

'Şüphesiz, insanların İbrahim'e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü'minlerdir. Allah da mü'minlerin dostudur.' (Âl-i İmran: 68.)

İslam'ı imha hedefi güden küresel küfür ve işgal projelerinden biri de 'İbrahimî Dinler' projesidir.

Esasen bu proje Dinler arası Diyalog ve Hoşgörü projesinin bir devamı ya da tamamlayıcısı mahiyetinde geliştirilmiştir.

I- İBRAHİMÎ DİNLER KAVRAMINI GELİŞTİREN, ORYANTALİST VE MİSYONER LOUİS MASSİGNON'DUR

Evet, İbrahimî Dinler kavramının Dinler arası Diyalog projesinin stratejisi içinde yer edinmesi Fransız oryantalist Louis Massignon'un etkisiyle olmuştur.

'…Bu kavramla, Yahudilik ve Hristiyanlık, İslamiyet ile aynı statüye getirilmiş ve Müslümanların iman ve zihinlerindeki 'son din İslam' algısı, köreltilmiş oldu. Artık İslam, ilahi din olarak, 'tek başına değil, diğer dinlerle birlikte 'hakk'ı temsil etmektedir' algısı, yerleştirilmiş oldu. Buna dayanılarak 1980'li yıllardan itibaren "dinî çoğulculuk / her din haktır" görüşü / inanışı, İslam ülkelerinde hızla yayılmaya ve üniversitelerde bu konuda kitaplar neşredilmeye başlandı.' [i]

İbrahimî Dinler kavramını gündeme getiren Louis Massignon'un, bizim önceki yazılarımızda yer verdiğimiz, 'Müslümanların her şeyini mahvettik…' diye başlayan meşum konuşmanın sahibi olduğunu da burada özellikle hatırlatmak isteriz.

Dolayısıyla oryantalist ve misyonerlerin kurduğu büyük hile ve entrikayı göremeyip, İslam'ın içini boşaltmayı ve onu kökünden değiştirmeyi esas alan İbrahimî Dinler projesine evet diyen güya Müslüman kimlikli kimselere yazıklar olsun demekten başka söylenecek söz yoktur.

Alıntıda da geçtiği gibi 'Her din haktır' görüşü ülkemizde ve İslam coğrafyasında bu 'İbrahimî Dinler' zokasının yutulmasından sonra popülerlik kazanmaya başlamıştır.

Soruyoruz:

Eğer her din hak ise o zaman 'batıl' nedir? Bu takdirde İslam'ın vahiy kaynaklı, bozulmamış tek hak din oluşunun manası nerede kalır?

Görüldüğü gibi bu tür söylemler, akaidini baltalamak suretiyle İslam'ı imha anlamına gelmektedir.

II- EHL-İ KİTABIN 'HZ. İBRAHİM'DE BULUŞALIM' ÇAĞRISI BİR İSTİSMARDIR, ASLA SAMİMİ DEĞİLDİR

İbrahimî Dinler projesi çerçevesinde ehl-i kitaptan gelen 'İbrahim'de Buluşalım' çağrısı gerçekçi olmadığı gibi samimi de değildir ve düpedüz bir istismardır. Şöyle ki:

Yahudiler Hz. İbrahim'in (a.s.) oğullarından Hz. İshak'ın (a.s.) soyundan gelirler ve bu nesep yakınlığını daima gündemde tutarlar. Halbuki bu, Allah indinde geçerli bir delil değildir. Cenab-ı Hak nesebi, soyu, ırkı ölçü kabul etmez; iman ve doğru istikameti ölçü kabul eder.

Bu ölçüye göre ehl-i kitap Hz. İbrahim'in (a.s.) tevhid yolundan çıkarak şirke düşmüştür.

Yahudiler Allah'ın kitabı Tevrat'ı tahrif etmiş ve 'Üzeyr Allah'ın oğludur' demişlerdir. Hıristiyanlar da yine Allah'ın kitabı İncil'i tahrif etmiş ve 'İsa Allah'ın oğludur' demişlerdir. (Bak: Tevbe: 30.) Böylece her iki grup da şirke düşmüş, yani Hz. İbrahim'in (a.s.) tevhid yolundan sapmıştır.

Ehl-i kitabın Hz. İbrahim (a.s.) karşısındaki konumunu daha iyi anlatabilmek için Kuran'dan benzer bir misal vermek isteriz:

Bilindiği üzere, Allah, Hz. Nuh'a (a.s.) tufan öncesi bir gemi yapmasını, ailesini ve kendine iman edenleri o gemiye almasını emretmiş, onların kurtulacağını vaad buyurmuştu. Tufan başlayınca oğlu Kenan gemiye binmeyi reddetti ve sulara gark olarak boğulup gitti. Bunun üzerine Hz. Nuh (a.s.) dedi:

'Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.' (Hud: 45)

Allahü Teala'nın Hz. Nuh'a (a.s.) cevabı ise şöyle oldu:

'Ey Nûh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim.' (Hud: 46)

Hz. Nûh (a.s.) da şöyle karşılık verdi:

'Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum.' (Hud: 47.)

Bu hadisede de görüldüğü gibi Allah indinde geçerli olan ölçü, ırk, nesep, soy, nesil yakınlığı değil; iman, tevhid ve istikamet yakınlığıdır. Dolayısıyla Yahudilerin Hz. İbrahim'in (a.s.) soyundan gelmiş olmaları onlara bir imtiyaz, bir meşruiyet kazandırmıyor. Yahudilerin 'İbrahim bizim atamızdır, onda buluşalım' sözleri samimiyetten uzaktır, Hz. İbrahim (a.s.) gibi ulu'l azim bir peygamberi istismar etmekten başka bir şey değildir. Ayet-i kerimede Hz. İbrahim'e (a.s.) kimlerin yakın olduğu açıkça anlatılmaktadır:

'Şüphesiz, insanların İbrahim'e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve müminlerdir. Allah da müminlerin dostudur.' (Âl-i İmran: 68.)

III- HZ. İBRAHİM (a.s.) KURAN'DA NASIL ANLATILIR?

Hz. İbrahim'in (a.s.) 'Haniflik' olarak adlandırılan yolunun devamı Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Onun ümmetinin yoludur. Bu büyük tecelli Kuran'da Hz. İbrahim'in (a.s.) mübarek dilinden dua şeklinde şöyle bildirilmektedir:

'Ey Rabbimiz! Bizi yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl; soyumuzdan da yalnız senin için boyun eğen Müslüman bir ümmet meydana getir… Ey Rabbimiz! Bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin ayetlerini okusun, kendilerine Kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pak eylesin…' (Bakara: 128 – 129.)

Bu sebepledir ki Peygamberimiz (s.a.v.) 'Ben, atam İbrahim'in duasıyım…' buyurmuştur.[ii]

Namazda okuduğumuz 'Allahümme salli' ve 'Allahümme barik' dualarında, Hz. Peygamber'le (s.a.v.) birlikte Hz. İbrahim'i (a.s.) de anmamız, iki Peygamber arasındaki bu sıkı bağın bir başka delilidir.

Kuran'da, Hz. İbrahim'in (a.s.) yolunda olduklarını iddia eden Yahudi ve Hıristiyanlara verilen cevap da manidardır:

'Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.

İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi. Fakat o, hanif (Allah'ı bir tanıyan, Hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan da değildi.

Şüphesiz, insanların İbrahim'e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve müminlerdir. Allah da müminlerin dostudur.

Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar.

Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz halde, niçin Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?

Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?' (Âl-i İmran: 65 -71.)

Sadece bu deliller bile Hz. İbrahim'in (a.s.) Yahudi ve Hıristiyanlarca ne çirkin bir şekilde istismar edildiğini göstermesi bakımından kafidir.

IV- YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN İSLAM KARŞISINDAKİ İTTİFAKLARI

Ehl-i kitap (Yahudi ve Hıristiyanlar) bazı ortak hedeflerde birleşirler.

Belki de Kur'an'ın mucizelerinden biri de Yahudi ve Hıristiyanların 'ehl-i kitap' şeklinde ortak bir tabirle adlandırılmış olmasıdır. Bu iki grup her ne kadar tarih boyunca kendi aralarında bazı çatışmalar yaşamışsalar da, asıl maharetleri(!) İslam aleyhine daima işbirliği halinde olmaları ve İslam'a yönelik birçok savaş ve saldırıyı birlikte planlayıp uygulamaya koymalarıdır.

İbrahimî Dinler, Dinler arası Diyalog, Ilımlı İslam gibi projelerin hedefi, Hıristiyanlığı dünya dini haline getirmektir. İslam, başkalaştırılarak hükümsüz bırakılmak, Müslümanlar imha edilmek ve tabii kaynaklarıyla beraber İslam coğrafyasına el koymak istenmektedir.

Yahudilere gelince; onlar da 'üstün ırk' telakkisiyle kendilerini dünyanın efendisi, diğer bütün insanları da kendilerine hizmetle mükellef tebaa olarak görür ve bu yönde bir dünya hakimiyeti hedeflerler. Bu dünya hakimiyetine ulaşmada birinci safha, 'arz-ı mev'ud / vadedilmiş topraklar' dedikleri coğrafyaya hakim olacak 'Büyük İsrail'i kurmaktır. Arz-ı mev'udun Nil'den Fırat'a hemen bütün Ortadoğu'yu kapladığı da bilinen bir gerçektir.

'Küfür tek millettir' ilkesinin tezahürü olarak ehl-i kitabın her ikisinin de asıl hedefi İslam'dır.

İkisi de Müslümanları imha etmek suretiyle bir dünya hakimiyeti kurma hedefinde birleşiyorlar. Ve bu hakimiyet planında Yahudilerin emelleriyle Hıristiyanların emelleri çatışmıyor. Mesela Hıristiyanlıktaki Evangelizm mezhebinin bu çatışmayı ortadan kaldırmak için kurulduğunu biliyoruz. Bu sebeple de Hıristiyanlar İsrail'in arz-ı mev'ud hedefine yeşil ışık yakıyorlar. Bu, onların dünya hakimiyetine engel teşkil etmiyor. Bunun bir başka manası da dünya hakimiyetini kendi aralarında bölüşmek ve paylaşmaktır. Buradan anlıyoruz ki Hıristiyanlığın yayılmacı politikası, İsrail'in güvenliğini ve Büyük İsrail hedefini de içine almaktadır. Bu güçlerin her ikisi de ortak düşman olarak algıladıkları İslam'ın ortadan kaldırılması, gerçek Müslümanlığın yeryüzünde hakim olmaması için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.

O halde bu projelerin hedefinin sadece dinî olduğunu düşünmek çok ciddi noksanlıktır. Asıl ve nihaî hedef İslam'ın etkisini kırarak İslam coğrafyasının nimetlerine konmaktır; yani askerîdir, siyasîdir, ekonomiktir ve ideolojiktir.

V- İBRAHİMÎ DİNLER PROJESİNİN İSLÂM'A SALDIRI YÖNLERİ

Buraya kadar yapılan izahlardan konu anlaşılmış olmakla birlikte, İbrahimî Dinler denen bu projenin İslam'a saldırı manasına gelen yönlerini şöylece özetlemeye çalışalım:

- Anlaşılacağı üzere ehl-i kitap Hz. İbrahim'e (a.s.) aidiyet iddiasında haksızdır, onun mübarek adını açıkça istismar etmektedir. Şu ayet-i kerime bu yaklaşıma gereken cevabı vermektedir:

'O gerçek şudur ki; İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hristiyan'dı; fakat o tevhid ehli bir Müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan değildi.' (Âl-i İmran: 67.)

- Bu projeyi ortaya atanların 'Hz. İbrahim'de buluşmak' şeklinde sloganlaştırdıkları yaklaşım tamamen boş ve anlamsızdır. Vatikan'ın, Dinlerarası Diyalog faaliyetleri doğrultusunda sinsi maksadını gizleyerek 'Allah'ta buluşalım' çağrısında bulunmasının cevabını bir önceki yazımızda vermiştik. Buradaki 'Hz. İbrahim'de buluşalım' mantığı da aynı şekilde sinsi bir niyeti setretmeye matuftur. Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. İbrahim'in (a.s.) yolunda olmadıkları gibi, onun dostu da değillerdir. 'İbrahim'de buluşalım' sloganının altında yatan sinsi taktik ve hile, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dışlanması, unutturulması, hatta inkar ettirilmesidir. Hz. Peygambersiz İslam ise mümkün değildir. Dolayısıyla bu yaklaşım İslam'ı kökünden imha etmek anlamına gelmektedir.

- Yukarıdaki ayetlerden ve izahlardan anlaşılacağı üzere Hz. İbrahim'in (a.s.) yolu tevhidin bir diğer ifadesi olan 'Haniflik'tir. Haniflik de mahiyet olarak İslam akidesini ifade eder.

İster gaflet ve dalalet, isterse de ihanet yoluyla olsun, 'Hz. İbrahim'de buluşalım' sözü esas alındığında, ortada ne Hz. İbrahim'in (a.s.) davası ne de İslam diye bir şey kalır.

Onun için Dinler arası Diyalog ve İbrahimî Dinler gibi projelerde yer alan yahut bunlara destek veren Müslüman kökenli şahıslar, esasen İslam'ı imha projelerine destek vermiş olurlar. Bu da onları helake sürükler.

- İbrahimî Dinler projesinin İslam'ı imhaya yönelik olduğu, son zamanlarda yaşanan gelişmelerle çok daha iyi anlaşılmaktadır. İki misal verelim:

1- Abraham Anlaşmaları ve Normalleşme Sürecinin Maksadı

İbrahimî Dinler projesinin siyasi yöne evrilmesiyle İsrail'e meşruiyet tanımak anlamına gelen 'normalleşme' sürecine girilmiştir.

Bu sürece öncülük yapanlar İsrail, BAE ve Bahreyn'dir. İki yıl önce imzalanan 'Abraham Anlaşmaları' da bu sürecin bir parçasıdır. Genişlemekte olan anlaşma Fas ve Sudan'ı da işin içine almış durumdadır.

Bu anlaşmalar Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'da düzenlediği resmî bir törenle 15 Eylül 2020'de imzalanmıştı.

Güvenlik, ekonomi, bilim ve kültür alanlarında büyük değişim ve işbirliğinden bahsedilen bu anlaşmalar çerçevesinde, İsrail, anlaşmalara katılan ülkelerde diplomatik temsilcilikler açmak suretiyle çeşitli sahalarda yoğun faaliyetlere girişmiş bulunmaktadır.

Esasen bu anlaşmalarda asıl maksadın, İbrahimî Dinler projesinin 'kültürel işbirliği' adı altında siyasi yöne evrilmesi olduğu gayet açıktır. Hz. İbrahim'in (a.s.) adını kullanılarak yeni bir din icadı tezgahlanmakta, İslam ülkeleri kandırılıp tuzağa düşürülmek istenmektedir.

Burada asıl hedef İslam ülkelerinin -halihazırda olmayan, ama olmasından endişe duyulan- birliğinin parçalanması, daha doğrusu böyle bir birliğin önüne geçilmesi ve bu ülkelerdeki Müslümanların İslam'ın tevhid akaidinden uzaklaştırılmasıdır.

Nihaî hedef ise İsrail'in güvenliğinin temini ve arz-ı mev'ud denilen büyüme hedefinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

Yukarıda adı verilen üye ülkelere ilave olarak Suudi Arabistan, Mısır, Tunus, Cezayir gibi ülkeler de bu anlaşmaya dahil edilmek üzere hazırlanmaktadır.

2- Kabe'ye Alternatif Olarak Planlanan 'İbrahimEvi'

Küresel projelerin bir aktivitesi olarak Suud Kralı Selman vasıtasıyla Riyad'da Kabe-yi Muazzama'nın 26,5 katı büyüklüğünde 'tek dünya dininin tapınma merkezi' denebilecek 'İbrahim Evi' adı verilen bir yapının inşa çalışmalarına başlandığı bilgisi medyada yer almaktadır.

Sadece bu hadise bile 'İbrahimî Dinler' denerek İslam'ın nasıl imha edilmeye çalışıldığını ispata kafidir.

Bütün bu deliller göstermektedir ki, küresel projelerden İbrahimî Dinler projesi Hz. Peygamber'i (s.a.v.) unutturup İslam'ı imha etmek istiyor. Kabe-yi Muazzama'yı itibarsızlaştırmak, Müslümanların kıblesini değiştirmek, tevhid ve İslam birliğini parçalamak istiyor.

Bütün bu vahametler Müslümanların şu ayet-i kerimedeki ilahî emre itaat etmemelerinden kaynaklanmaktadır:

'Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.' (Maide: 51)

[1] Ahmet Akışık, FETÖ 'Diyalog' ve 'Ilımlı İslam' Projeleriyle Halen İçimizde mi? Yazıya şuradan ulaşılabilir:

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/dr-c-ahmet-akisik/619796.aspx

[1] Müsned, IV, 127, 128, V, 262; Hakim, el-Müstedrek, II, 656.