BU bana yetiyor. Fazlasıyla üstelik… Ben senin yüreğini biliyorum. Ne kadar aydınlık olduğunu… Benim ve başkaları için nasıl içten çarptığını… Heyecan duyduğunu.
BU bana yetiyor.
Fazlasıyla üstelik…
Ben senin yüreğini biliyorum.
Ne kadar aydınlık olduğunu…
Benim ve başkaları için nasıl içten çarptığını…
Heyecan duyduğunu.
Yeri gelince derinden derine üzüldüğünü…
Hüznü ne şekilde katmerlediğini…
Ben senin yüreğini biliyorum.
Hayatını bilmesem bile…
…
YÜREĞİNİ biliyorum ama hayatını bilmiyorum.
Belki de yanlış bir cümle kuruyorum.
Yüreğini bildiğine haritadan başka adres sorulur mu hiç…
Kişinin yüreğinden başka esaslı bir hayatı olur mu hem?
Ben senin yüreğini biliyorum.
Hayatını bilmesem bile benim için nasıl çarptığını hissediyorum.
Kalbinin vuruşlarını kalbimde hissediyorum.
Bu, ne büyük lütuf.
Ne büyük bir ikram…
Kalbi kalbine katık olana menüde başka ne var diye sorulur mu?
Ben senin yüreğini biliyorum.
…
SAY Kİ ben bir ameliyat masasındayım.
Doktorlar başımda bekleşiyorlar. Her birinin elinde kesici bir alet bulunuyor…
Tüm dikkatleri bende toplanmış.
Ama ben bir tek seni hissediyorum.
Bir seni görüyorum kapalı gözlerimle…
Bir sen tutuyorsun ameliyathanenin soğuk ortamında elimi.
Isınıyor elim ilkin…
Sonra kalbime vuruyor sıcaklığı.
Sıcaklığın…
Yüreğini biliyorum ben senin…
Yüreğimde vurup duran.
…
BEYNİMİN damarlarında dolaşıyorsun…
Birbirine değmeden onlarca kablonun içinden geçer gibisin.
Gibisi fazla ama ancak böyle anlatabiliyorum varlığını…
O damarlardan sen geçtiğinde hayat buluyorum.
Can buluyorum.
Bir canım olduğunu hissediyorum…
Canında can bulduğumu fark ediyorum.
Ve işte o zaman bir defa daha anlıyorum canımda can olduğunu…
Yüreğini biliyorum ben senin hayatını bilmiyor olsam bile…
…
BEŞİĞİNDE kim nasıl sallamıştı seni, bilmiyorum.
Hangi ellerin elinde büyüdü elin, bilmiyorum.
Kulağına söylenen ninnileri işitmedim.
Kucağında kimler hoplattı hiç bilmiyorum…
Emeklerken kimler kucağını açıp kendisine doğru yürüttü seni, bilmiyorum.
İlk renkli şekeri kim aldı sana, bilmiyorum.
Hiç elma şekeri alan oldu mu sana, onu da bilmiyorum.
Şişirip şişirip patlattığın balonların oldu mu, inan onu da bilmiyorum.
Hiç oyuncağın oldu mu mesela, bilmiyorum.
Yürümeyi öğrendiğinde, tökezleyip düştüğünde yanına ilk olarak kim koştu, bilmiyorum.
Sehpadan düştüğünde, elini sobaya değdirip yaktığında kimler koşup acısını dindirmek için üflediler, bilmiyorum.
Kimler öpeyim de geçsin dediler, bilmiyorum.
Hiçbirini bilmiyorum.
Ama ben senin yüreğini biliyorum.
Köz köz sevda tüten yüreğini…
Merhamet fışkıran kalbini…
Kimselere kıyamayan şefkatini…
Başkalarının dertleriyle dertlenip çare arayışlarını…
Kimseleri üzmemek için nasıl üzüldüğünü.
Gözlerinden muhabbet fışkırması için gösterdiğin gayretleri…
Ben bunları biliyorum.
Yüreğini biliyorum.
Yüreğimde her daim çarpan yüreğini…
Hayatını bilmemişim ne çıkar?
Ayrıca kim kendi hayatını tam olarak bilebiliyor ki, muhatabının yaşam ayrıntılarını bilebilsin.
Yine de ben senin tüm inişlerini, çıkışlarını…
Ağrılarını, sızılarını, uykusuz gecelerini…
Sevinçlerini, coşkularını, mutluluklarını…
Hepsini biliyorum.
Çünkü sevinçlerin, sevinçlerim oldu.
Sızıların, sızım.
Ben senin yüreğini biliyorum.
Ve…
Kendi yüreğimi senin yüreğine bakarak biliyorum.
Ya Selam!