BİRKAÇ yıl önceydi. Dostlarla birlikte birkaç arabayla Kütahya üzerinden Afyon’a gidiyorduk. Elbette yol üstü duraklarımız oluyor, oralarda duruyorduk. Bu noktalar genellikle manevi ve kültür odakları oluyordu.
BİRKAÇ yıl önceydi.
Dostlarla birlikte birkaç arabayla Kütahya üzerinden Afyon'a gidiyorduk.
Elbette yol üstü duraklarımız oluyor, oralarda duruyorduk.
Bu noktalar genellikle manevi ve kültür odakları oluyordu.
Sunullah Gaybi Hazretlerine uğramış, türbe içerisinde uzunca huzurlu bir zaman geçirmiş, hemen arkasında bulunan Halveti Şabani Azizlerinden Mehmet Dumlu Hazretlerinin yanı sıra etrafında bulunan mana yücelerini de ziyaret etmiştik.
Afyon'da Dr. Haluk Nurbaki Hocamızın anma mevlidine iştirak etmiş ve bulabildiğimiz diğer manevi dolum merkezlerini de ziyaret etmiştik.
Dönüş yolunda yine aynı minval üzere tekrar hazrete avdet etmiştik ama bu defa kapısı kilitliydi.
Bunun üzerine arkadaşlar biraz zaman geçirmek için etrafa dağılmışlar ama biz iki kişi orada kalmayı tercih etmiştik. Duvar üstüne oturarak oradan buradan konuşurken 'Acaba hazretin bir türbedarı var mı? Şimdi çıkıp gelse ne güzel olur' şeklinde bir yarenliğimiz olmuştu.
Derken kapıdan kendi halinde biri göründü ve bize doğru ilerliyordu.
Arkadaşımla göz göze gelip 'Acaba?' der gibi olduk.
Kendisi bize yaklaştığında 'Erenler, siz hazretin türbedarı mısınız?' diye sorduk.
Aldığımız cevap 'Evet' olmuştu.
…
KAPI açıldı ve biz üçlü olarak huzurda sohbet etmeye başladık. Hatta bir ara hazretin dîvanından 'Canı olmayan zahit' nutk-u şerifini okuduk.
Türbedar meraklı sorularımıza gayet sakince cevaplar veriyor ve muhabbet alevlenip demini buluyordu.
Söz yumağı açıldıkça açılmıştı.
O sırada bir cümle oltamıza takıldı. 'Karanlıkta görmeyen aydınlıkta bir şey göremez.'
Donup kalmıştık.
Şaşırmıştık.
Kendimizi toparlayıp muhabbeti sürdürdük ama bu söylem zihnimde gelip ait olduğu yere kondu.
Ogün bugündür zaman zaman hatırlarım.
…
KARANLIKTA görme meselesi irdelenmeli…
Üzerinde düşünülmeli.
Karanlık nedir?
Hangi karanlıklarda görmek gerekir?
Karanlıkta görülen şeyleri anlamlandırmak hangi süreçleri icap ettirir?
Gördüğünüzü hangi bilgi, deneyim ve sezgiyle soyutlayabilirsiniz?
Benzerleri ile nesneleri ayrıştırmak nasıl bir zihnî faaliyetin sonucu olarak ortaya çıkar?
Karanlıkta görüp teşhis ettiklerinizi aydınlıkta nasıl tanımlarsınız?
Ne şekilde isimlendirirsiniz?
İçini nasıl doldurursunuz?
O günden beri bu ve benzeri sorular peşime takıldı.
Size de olmuştur mutlaka.
…
GÖZLERİNİ kapamayan görebilir mi? Hayır, göremez.
Kendini çeldirici başka davetlere kapatmayan koyduğu hedefe ulaşabilir mi? Asla.
Demek ki, odaklanmak samimiyet ister.
Ciddi bir emekle olur.
Kendini soyutlamadan, bazı zevklerden sınırlamadan, içsel bir enerji üretmeden vuslat mümkün olmaz.
Gözlerini başka şeylere kapamadan hedefe ulaşamazsın.
Dış etkilerden kurtulmadan okunu hedefe sağlıklı biçimde salamazsın.
Atsan bile karavanadan başka bir seçeneğin olmayacaktır.
İşte bu sebeplerle bizim ciddi gayelerimiz olmalı.
Ulvi ufuklara sevdalanmalıyız.
Hedefe kilitlenmemiz zaruri…
Bu ise heveslerini, ilgilerini disipline etmekten geçer.
Aynı anda her şeye sahip olmayı istemek esasen bir şey istemediğinin delili olarak önüne çıkar.
Kabiliyetlerinin farkına varmalı.
İstidatlarını görmeli.
Ve kanatlarına buna göre açmalıdır.
Türbedar babanın dediği gibi karanlıkta görürsün ancak.
Ve gözlerini kapamadan göremezsin.
O halde arzularımıza ulaşmak için gözlerimizi kapatıp hedefe tüm duyularımızla odaklanmaya ne dersiniz?
Ya Selam!