Şimdi komutları uygulayabilen robotlardan, konuşulan dili tercüme
eden gözlüklerden, benzinsiz çalışan arabalardan, akıllı saatlerden
ve telefonlardan bahsediyoruz. Oysa 20. Yüzyıl biliminde bilim
adamları genel anlamda evreni, doğayı ve insanı anlama yolunda
yepyeni perspektifler geliştirdiler. Kuantum teorisi, görelilik
kuramları, başta Büyük Patlama olmak üzere yeni evren modelleri,
genetik devrim, parçacık fiziğindeki ve yerbilimindeki baş
döndürücü gelişmeler bu yüzyılda yaşandı. 20. yüzyıl, 16.-17.
yüzyıllarda yaşanan bilimsel devrimin daha da derinleştiği ve yeni
soruların sorulduğu bir yüzyıl oldu. 21. Yüzyılda ise
mikrobiyolojide yaşanan gelişmeler 20. Yüzyılda bilim çevreleri
tarafından adeta bir dogma olarak kabul edilen evrim teorisinin
tamamen çökmesine yol açtı. Bilim adamları hücrenin, DNA’nın ve
proteinin içindeki apayrı bir âlemle tanışmışlardı…
Aslında 20. Yüzyılda da bilim adamlarının birçoğu Darwin’in öne
sürdüğü evrim teorisinin tutarsızlıklarının farkındaydı. Toprağın
altından çıkarılan milyonlarca fosil evrimi değil yaratılışı ispat
ediyor, aradan milyonlarca yıl geçmesine rağmen canlıların
yapısında hiçbir değişiklik yaşanmıyordu. Kısaca canlılar
birbirlerine dönüşmüyor, bir dinazor hiçbir zaman bir kuş olarak
karşımıza çıkmıyordu. Tam tersine şu an günümüzde yaşayan canlılar
ile milyonlarca yıl öncesine ait halleri birebir aynıydı, en ufak
bir değişiklik bile geçirmemişlerdi!
Evrimi çökerten en büyük delillerden diğeri de hücrenin, DNA’nın ve
proteinin yapılarının elektron mikroskobu ile çözülmüş ve deşifre
edilmiş olmasıdır. Darwin hücreyi içi su dolu boş bir kesecik
olarak tanımlamıştı. Oysa gerçek çok farklıydı. Darwin’in DNA’nın
ve proteinin indirgenemez komplekslikteki yapısından haberi bile
yoktu. 21. Yüzyılda gelişen bilim tek bir proteinin bile tesadüfler
zinciriyle oluşamayacağını kanıtlamıştır. Proteinler, birbirlerine
peptid bağları ile birleşmiş amino asit monomerlerinden oluşmuş
yüksek molekül ağırlığına sahip organik polimerlerdir. Her protein
molekülü, 20 tür amino asitin polipeptid zincirinde özel dizilişine
sahiptir. Küçücük bir bakterinin kamçısında bile 240 ayrı protein
çeşidi vardır. Bu kamçıda gördüğümüz kompleks yapı, bütün canlı
sistemlerinin ortak özelliği olan indirgenemez kompleksliğe
örnektir. Canlıların yapılarında bulunan milyonlarca proteini
meydana getiren aminoasitlerin doğru dizilmeleri, hepsinin sol elli
olması tesadüf eseri değildir. Sonuçta tesadüfler eseri
oluşamayacak bu kompleks yapılar evrim teorisinin sonunu getirmiş,
canlıların birer yaratılış mucizesi olduklarını tüm dünyaya
göstermiştir.
20. yüzyılda Darwin’in evrim teorisini ortaya atmasıyla bu temeli
çürük teori yaratılışa karşı desteklenmiş ve bilim çevreleri
tarafından büyük bir heyecanla karşılanmıştır. Zamanla bu teori
adeta doğruluğu kanıtlanmış bir teori olarak kabul edilmiş, evrim
teorisine inanmayan bilim adamları üniversitelerinde kürsülerinden
atılmışlar ve üniversiteden uzaklaştırılmışlardır. İşte bu yüzden
de birçok bilim adamı inanmasa da evrim teorisini savunmak
durumunda kalmış, bunlardan cesaretli olanları da evrimin
tutarsızlıklarını ve geçersizliğini itiraf etme cesaretini
göstermiştir. Evrim teorisi bilim karşısında çoktan çökmüş bir
teoridir. Son yıllarda yaratılışçıların düzenlediği bilimsel
konferanslar evrimcileri fikren iyice köşeye sıkıştırmış,
yaratılışçıların karşısına çıkacak nerdeyse tek bir evrimci bile
kalmamıştır.
Şimdi dilerseniz bilim adamlarının evrim teorisinin geçersizliğini
nasıl itiraf ettiklerine bakalım.
Pierre Paul Grassé (Fransız Bilimler Akademisi Eski Başkanı,
Evolution Of Living Organisms (Canlı Organizmaların Evrimi) Isimli
Kitabın Yazarı):
Bugün, bizim görevimiz, bizden daha önce baş gösteren ve basit,
anlaşılır ve açıklanmış bir olgu olarak kabul edilen evrim
mitolojisini yıkmaktır. Hile (aldatma) bazen bilinçsiz olur, ama
her zaman değil, çünkü bazı insanlar, tarafgirlikleri nedeniyle,
amaçlı olarak gerçeği görmezden gelirler ve inançlarının
yetersizliğini ve yanlışlığını kabul etmeyi reddederler.
Rastgele mutasyonların, tüm canlılık âleminin ihtiyaçlarını
karşılamış olmasının imkansızlığını anlattıktan sonra Grassé şöyle
diyor:
Hayal kurmaya karşı bir yasa yok, ama bilim buna dahil
edilmemelidir.1
Prof. Derek Ager:
Öğrenci iken öğrendiğim bütün evrim hikâyelerinin bugün doğru
olmadıklarının anlaşılması oldukça önemli.2
Dr. Robert Milikan (Nobel Ödüllü, Ünlü Bir Evrimci):
Şu çok acıklı: Biz bilim adamları şu ana kadar hiçbir bilim
adamının kanıtlayamadığı evrimi kanıtlamaya çalışıyoruz.3
Dr. Lewis Thomas:
Biyolojinin, evrimde yönlendirici güç için "hata" sözcüğünden başka
bir sözcüğe ihtiyacı var. Tesadüf doktrini ile uzlaşmam mümkün
değil. Doğadaki amaçsızlık ve kör tesadüfler kavramına tahammül
edemiyorum. Ve bununla beraber zihnimi sakinleştirmek için bunun
yerine ne koyabileceğimi hala bilmiyorum.4
Jerry Coyne (Chicago Üniversitesi Evrim Ve Ekoloji
Bölümü'nden):
Neo-Darwinist görüş için çok az delil olduğunu söylemeliyiz: Bu
görüşün teorik temelleri ve deneysel delilleri oldukça
zayıftır.5
H. S. Lipson:
Eğer canlılık atomların, doğa güçlerinin ve radyasyonun karşılıklı
etkileşimleri sonucunda oluşmamışsa nasıl oluşmuştur? Sanırım tek
kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu kabul etmeliyiz.
Bundan ne kendim ne de fizikçiler hoşlanmamaktadır. Ancak eğer bir
teoriyi bilimsel deliller destekliyorsa, o teoriyi sırf
hoşlanmadığımız için reddedemeyiz. Aslında evrim bir anlamda
bilimsel bir din haline geldi; hemen hemen bütün bilim adamları
bunu kabul etti ve birçoğu onunla uyumlu olması için gözlemlerini
eğip bükmeye hazırlandılar.
Evrim teorisinin yaşayan canlıların tüm özelliklerini sayabilme
yeteneği beni daima teoriden kuşkulanmaya itmiştir (Örneğin
zürafanın uzun boynu). Bu nedenle son 30 yıllık biyolojik
araştırmaların Darwin'in teorisine uygun olup olmadığına baktım.
Uygun olduğunu düşünmüyorum. Bana göre teori ayakta bile
duramamaktadır.6
Bilim adamlarının evrim teorisinin geçersizliğini anlatan daha
yüzlerce itirafı var, onları da diğer yazılarımda sizlerle
paylaşacağım.
Kaynaklar:
1. Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, s.103
2. Derek Ager, "The Nature of the Fossil Record." Proceedings of
the Geological Association, Vol. 87, No:2, 1976, s. 132
3. SBS Vital Topics, David B. Loughran, Nisan 1996, Stewarton Bible
School, Stewarton, Scotland, URL:http://www.rmplc.co.uk/eduweb/
sites/sbs777/vital/evolutio.html
4. Lewis Thomas, "On the Uncertainty of Science", Key Reporter,
vol.46 (Sonbahar 1980), s.2
5. H.A. Orr ve Jerry Coyne (1992), "The Genetics of Adaptation: A
Reassessment", American Naturalist, 140, 726
6. H. S. Lipson, "A Physicist Look at Evolution", Physics Bulletin,
31 (1980), s. 138