DÜNYA darlar bizi çoğu defa. Başımız türlü belalara girer, ruhumuz mengenelere sıkıştırılıp sıkılır. Stresimiz artar. Kaygımız çoğalır, korkularımız hudut tanımaz olur.
DÜNYA darlar bizi çoğu defa.
Başımız türlü belalara girer, ruhumuz mengenelere sıkıştırılıp sıkılır.
Stresimiz artar.
Kaygımız çoğalır, korkularımız hudut tanımaz olur.
Bunlara bir de şüpheciliklerimiz, tereddütlerimiz ve hayata karşı güvensizliklerimiz eklendiğinde ulu dağları dumanın sarması gibi başımız dumanlanır.
Gözümüz kararır.
Nefes alış verişinde sorunlar yaşamaya başlarız.
İşte bu gibi durumlarda empati yeteneği güçlü, halimizi anlayan, asla yargılayıp bizi ötekileştirmeyecek kamil bir dost ararız.
Kapısına varırız.
Ve…
'İmanım, dağıt dumanımı' deriz.
…
BİRBİRİNİN dumanını çoğaltan değil dağıtan olmak hakikaten çok önemlidir.
Kıymettardır.
Bir o kadar da azdır.
Nadirdir.
İçinde yaşadığımız çağda çıkarsız bir dünyayı hayal edip kurgulayamadığımızdan ne yazık ki, bu meselede neredeyse hepimiz fakiriz.
Yetimiz.
Ve…
En büyük hicranımızdır.
…
DEDEM rahmetli ağabeyi ile hemdem idi.
Hemdertti.
Yedikleri ayrı gitmez, her dem birbiriyle olurlar, bir saat ayrı düşseler hemen özleşirlerdi.
Onların hemhal oluşları hiçbir zaman zihnimden çıkmaz.
Ne zaman bu gibi meseleler üzerine kafa yorsam hatırıma düşen tanık olduğum bu ilk örnek gelir.
'Dağıt dumanımı' diyerek gönlüne teklifsiz varabileceğimiz ne az insan var.
Ya da 'Dağıt şu başımdaki dumanı' diyerek bize çekincesiz gelecek kaç kişi var dünyamızda?
…
DUMAN, yanmakta olan bir maddenin çıkardığı kara, gri veya ak renkli gaza deniliyor.
Havadaki sis ve pus da bu şekilde adlandırılıyor.
Yerden kalkan incecik tozların havada meydana getirdikleri bulanıklık hali…
Dert ve tasalarla yandığımız için başımızda çokça duman var.
Geçim derdine düşüp sıkıntılar yaşadığımız için başımızdaki dumanımız fena tütüyor.
Yaşadığımız iletişim kazaları yine aynı şekilde başımızdaki dumanı kararttıkça karartıyor, çoğalttıkça çoğaltıyor.
Anlaşılmadığımızı düşündüğümüz vakitlerde başımızdaki duman gözlerimizi görmez hale getiriyor.
Aile sorunları, sosyal problemler, hastalık durumlarını da buna ilave edebiliriz.
Başımızdaki yoğunlaşan bu dumanı dağıtacak canlar bulamadığımız zaman serseri bir mayın gibi kime çarpıp imha edeceğimiz asla belli olmuyor.
Habbeyi kubbe yapmışlığımız hiç az değil.
Pire için yakılan nice yorganlar görüyoruz bu sebeple.
Başımızı saran dumanı tanımalıyız.
Yaşadığımız elem, keder, gam, kasavet, tasa bundan değil mi?
Ümidin tükenişi, değersizlik derelerine yuvarlanış, kendini arayıp bulamayış, hata etmeyen değil yaptığı hatanın farkındalığına erip tövbe ederek dönüş yapan kişi manasına gelen kamil bir şahsiyet oluşturamayış…
Adalet prensibinin kaybı, hakkaniyet ilkesine göre değil bencilce ve çıkara dayalı davranışlar, cehaleti kutsama, doğruyu aramaktaki gayretsizlik, bilgiye dayalı olmadan körleme yaşam, muhafaza etmeyi yüceltip neyi muhafaza ettiğinin şuurundan uzak yanlışı koruma gayreti bu dumanın yoğunluğunu göstermiyor mu?
Önce tespit ve teşhis etmeliyiz, ardından tedbir alıp küçültmeliyiz.
Bir adım sonrasındaysa gidermenin yollarını bulmalıyız.
Gaflet dumanından kurtulmadan gönlümüz berraklaşamayacak çünkü.
Dalalet dumanının imanımıza musallat olan pençelerini kırıp atmadan aklımız işlerlik kazanamayacak.
…
YAŞLILAR eskiden dünyayı az görmeye başladıklarında 'Gözüm dumanlandı' derlerdi.
Bizim de manevi gözümüz dumanlı değil mi başımız gibi?
Bu, bünyemizde hayrın değil şerrin galibiyeti demektir ve çok tehlikelidir.
Bilindiği gibi dumanın ocakta veya soba borusunda oluşturup bıraktığı maddeye 'İs' deniliyor.
Kafamızın dumanı acaba düşüncelerimize nasıl bir 'İs' bırakıyor?
Ya kalbimizdeki izler, isler ne durumda?
Şeytanın pislikleriyle kasılıp kavrulmamızın sonucu olan bu perişanlıklarımız içimizi saran kurum denilen bu 'İs'in çokça var olduğunun belirtisi değil mi?
Şaduman olmak için dumanı dağıtmamız gerek başımızdan…
Bunun için ise önce bizim hakikatli dost olmamız lazım.
Sonrasında başımızdaki dumanı dağıtıp basiretimizin açılmasına vesile olacak gerçek dostları bekleyebiliriz.
Ya Selam!