Yerel seçimlerde aday olacak isimlerin tamamının açıklanmasına 15 gün kaldı. Kulislerden sızan ve büyük çoğunluğu asılsız olan bilgiler ise siyasi parti teşkilatlarında ve aday adayları arasında gerilimi giderek tırmandırıyor.

Yerel seçimlerde aday olacak isimlerin tamamının açıklanmasına 15 gün kaldı.

Kulislerden sızan ve büyük çoğunluğu asılsız olan bilgiler ise siyasi parti teşkilatlarında ve aday adayları arasında gerilimi giderek tırmandırıyor.

Aday adaylarının 'ya olmazsa' endişesinden kaynaklı gergin ve bir o kadar da heyecanlı bekleyişleri normal.

Aday adayları arasındaki rekabet ve öne çıkma çabası da normal.

'Normal' diyemediğim tek bir şey var; aynı siyasi partiden aday olmak için mücadele eden kişilerin, partisine ve siyasi kimliğine zarar verecek ölçüde birbirlerine savaş açması!

Aday gösterilmesini engelleme umuduyla rakibini karalama kampanyası yürüten aday adayları, bu enerjisini, rakibinden daha fazla öne çıkmasını sağlayacak projeler geliştirmeye harcasa hem halk yararına çalışmış olur hem de rakibi ile birlikte, çatısı altında hizmet verdiği siyasi partisine leke sürmemiş olur.

Ama görüyoruz ki aday adaylarının rakiplerine saldırmaktan, asıl rakipleri olan diğer siyasi partilerin karşısında kendilerini daha avantajlı konuma yükseltecek fikirler üretmeye enerjileri kalmıyor ve bunu, partilerini zor durumda bırakmak pahasına yapıyorlar.

Büyükşehirler ve ilçelerinde, aynı siyasi partinin aday adayları, rakiplerinin afişlerini yırtıp atacak ekip çalıştırıyor. Afişi yırtılan aday adayı, karşı saldırıda bulunarak ya aynı şekilde karşılık veriyor ya da rakibinin hatalarını, partisinin genel merkeziyle paylaşıp çözmek yerine halkla paylaşıyor.

Bu yaklaşım, her iki aday adayının olduğu gibi hizmet ettikleri (!) siyasi partinin de itibarını sarsıyor. Tabi kimin umurunda?!

Farklı siyasi partilerin, rakiplerinin afişlerini yırtmasına, reklam çalışmalarına zarar vermeye çalışmasına (normal olmasa da) bir nebze alıştık. Ancak aynı siyasi partiye hizmet eden ve tabir-i caizse aynı ailenin fertleri olarak görülen aday adaylarının, hem birbirlerine hem de onların yanında yer alan parti üyelerine saldırarak itibarlarına ve seçim kampanyalarına zarar vermeleri kabul edilemez!

Bir ilçedeki siyasi parti teşkilatında görev yapan yönetim üyeleri ve gönüllü çalışanların, ocu bucu diyerek kutuplaştırılması, rakip aday adaylarıyla çalışan parti üyelerinin, kendisine karşı olduğu algısının yaratılması adil değildir.

Birbirini karalamak üzerine kurulu bir siyaseti artık kimsenin midesi kaldırmıyor. Kaosa dayalı siyasetin kanıksanması, rakip siyasi partiler arasında normal karşılansa da aynı siyasi partinin çatısı altında çok eğreti duruyor.

Rekabetin de bir adabı olmalı. Bu ölçüye riayet etmeyenlerin, parti içinde yarattığı kargaşa ve gerginliklerin affı olmamalıdır. Aksi takdirde hem o parti içindeki ayrışma artacak, teşkilat içinde istikrarsızlık ve kaos meydana gelecek hem kişiler hem de siyasi kurumlar zarar görecektir.

Sanmayın ki seçmen, olayların farkında değil! Bu hırs, akıllı seçmenler için büyük bir tehlike sinyalidir. Filler tepişirken ezilen karıncalar geçmişte kaldı. Bugün o karıncalar, uzaktan izleyip fillerin haline sadece gülüyor.

Siyasi partiler, güçlü ve başarılı aday bulmakta zorlanıyor!

Siyasi partilerin, aday belirlemekte bu kadar zorlanmasını ve temayül yoklamalarında öne çıkan isimleri bile içine sindiremiyor olması bu şartlarda çok doğal. Bize yansıyanların kat be kat fazlası kendilerine yansıyor ve kararlarını elbette etkiliyor.

Kendi teşkilatlarında yaşanan gruplaşma kaynaklı sorunlarla ve aday adayları arasında zarar verici boyuta ulaşan çekişmelerle uğraşmak zorunda kalan siyasi parti yöneticileri, temayül ve anket sonuçlarına rağmen doğru adayı seçmekte güçlük çekiyorlar.

Rakip partilerin adayları karşısında üstünlük elde edebilecek bir geçmişe ve vizyona sahip aday bulmak, tüm siyasi partiler için giderek zorlaşıyor. Özellikle Ak Parti ve CHP için durum daha da karmaşık zira ülkedeki en güçlü iki parti olduğundan, çoğu önemli ismi eskiten iki kurum olarak öne çıkıyor.

Eskiten ifadesini kullanma sebebim, bu iki partinin, yukarda birkaç örneğini yazdığım ve yazmak isteyip yazamadığım birçok itibar sarsıcı harekete imza atmış olan isimlere artık görev vermek istememesi ancak yeni isimleri seçerken de halkta karşılık bulup bulamayacağından endişe etmesidir.

Tabi en önemli asıl sebep ise hali hazırda koltuk sahiplerinin, kendilerini yerinden etmeyecek ve koşulsuz itaat edecek kişileri tercih ediyor olmasıdır. Bu da yeni ve belki çok daha iyi hizmetlerde bulunacak isimlerin önünün açılmasını engellemektedir.

Bir il veya ilçede, adayı halk belirlemelidir, adayın Ankara'daki dayısı değil!

O bölgenin durumuna, dinamiklerine zerre hakim olmayan, objektiflikten uzak bilgiler ve duyumlar üzerine hareket eden insanların aday belirlemesi, genelde seçimi kaybetmekle sonuçlanıyor. Siyasi partiler de maalesef bundan ders almaya niyetli görünmüyor!

Hoş, yerelde işlerin nasıl yürüdüğüne bakarsak genelin verdiği kararlara çok da şaşmamak gerek….